* Demokratik ve gelişmiş ülkelerde basın özgürdür; ama bu özgürlük, liderlerin uluorta aşağılanması anlamına gelmez.
* Amsterdam’daki sinagog ziyareti ve Kral’ın sessizliği…
* Sinagog’da İsrail devleti, ordu ve rehineler için dua edildi. Kral Willem-Alexander oradaydı. Tebessümler ve kibar alkışlar dışında tek bir şey belli etmedi. Muhabir, kralın bu “duygusuz” hâlini özellikle öne çıkardı.
* Kral Willem-Alexander’dan Trump’a, Putin’den Erdoğan’a, sessizlik ile gürültü arasındaki ince çizgiler nelerdir?
(Yorumun Hollandacası en altta.
Nederlandse versie van commentaar staat onderaan)
*İşte detayları!…
UHA/ İnternational News Agency
İLHAN KARAÇAY’IN YORUMU
HOLLANDA, 09 EYLÜL 2025 – Günümüzde gazetecilik anlayışı ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Her toplumun kendine özgü bir üslubu ve bir gazetecilik terbiyesi vardır. Medenî dünyada gazetecilik, gelişmemiş ülkelerdekinden hem üslup hem de nezaket bakımından ayrılır. Demokratik ve gelişmiş ülkelerde basın özgürdür; fakat bu özgürlük, liderlerin uluorta küçümsenmesi ya da aşağılanması anlamına gelmez. Türkiye’de ise basın özgürlüğü tartışmaları sık sık gündeme gelir; gazeteciler ya sert eleştirilerle ya da otosansür baskısıyla karşı karşıya kalabilir. İşte bu farkı daha iyi anlamak için Hollanda’dan dikkat çekici bir gazetecilik örneğine bakalım:
Geçtiğimiz günlerde Hollanda gazetelerinde Kral Willem-Alexander’ın Amsterdam’daki Portekiz Sinagogu ziyaretine dair haberler yayınlandı. Haberi okuduğumda kendi kendime şu soruyu sordum: “Kral eleştiriliyor mu, övülüyor mu?”
Cevabı kolay değildi. Muhabir, kralın törendeki tavrını aktarırken, kimi yerde onu nazik, kibar ve toplumla sıcak ilişki kuran bir figür olarak yansıtıyordu. Ama aynı muhabir, dua sırasında kralın yüzünden tek bir şey okunmadığını defalarca vurguluyor, Belçika Kralı Filip’in Gazze konusunda yaptığı net açıklamaları hatırlatıyordu.
Yani aslında kralı açıkça eleştirmiyor ama satır aralarında “neden sessiz kaldı?” sorusunu sorduruyordu.
MEDENİ DÜNYADA ELEŞTİRİNİN DOLAYLI DİLİ
Bu durum bize şunu gösteriyor: Medeni dünyada liderler, çoğu zaman doğrudan değil, dolaylı yollarla eleştirilir.
Gazeteci, “yanlış yaptı” demez; bunun yerine “hiç tepki vermedi”, “belki zor durumda kaldı” gibi ifadeler kullanır. Böylece hem okura mesaj verir, hem de resmi saygıyı korur.
AMSTERDAM’DAKİ SİNAGOG ZİYARETİNİN MESAJI
Portekiz Sinagogu’nun 350’nci yılı vesilesiyle düzenlenen törende Yahudi toplumu, İsrail devleti, ordu ve rehineler için dua etti. Kral Willem-Alexander oradaydı, tebessümler ve kibar alkışlar dışında tek bir şey belli etmedi. Muhabir, kralın bu “duygusuz” hâlini özellikle öne çıkardı.
Ama işte gariplik de burada: Kral bir yandan “ülkesinin toplumu ile kucaklaşan, sembolik görevini yerine getiren” olarak gösterildi, diğer yandan “politik mesajı olmayan, sessiz bir lider” olarak resmedildi. Övgü ile eleştiri aynı anda yan yana verildi.
MEDENİ DÜNYADA ELEŞTİRİNİN İNCELİĞİ
Demokratik ve gelişmiş ülkelerde basın özgürdür; ama bu özgürlük, liderlerin uluorta aşağılanması anlamına gelmez. Eleştiri, daha çok şu yöntemlerle yapılır:
ÖRTÜLÜ ELEŞTİRİ: Liderin tavrını “hiçbir şey göstermedi” diyerek yansıtmak.
KARŞILAŞTIRMALI YÖNTEM: Belçika Kralı Filip örneğinde olduğu gibi, başka bir liderin tavrı hatırlatılarak “bizimki neden söylemedi?” iması yapmak.
SEMBOLİK SESSİZLİK: Bir liderin sessizliği bile, “yanlış tavır aldı” demeden eleştirinin aracı hâline getirilir.
DÜNYADAN ÖRNEKLER: ELEŞTİRİ VE ÖVGÜNÜN DENGE OYUNU
DONALD TRUMP (ABD)
Amerikan ve İngiliz basınında Trump açık hedef hâline geldi. The Guardian ve Washington Post gibi gazeteler, onun “kuralları tanımayan, kutuplaştırıcı” tarzını rahatlıkla eleştiriyor. Ama aynı zamanda, onun popülist yöntemlerle kitle desteği bulduğunu da göz ardı etmiyorlar. Trump örneği, “sert eleştiri + toplumsal gerçeklik” ikilemini net şekilde ortaya koyuyor.
VLADİMİR PUTİN (RUSYA)
Batı basını Putin’i çoğu zaman doğrudan “otoriter” ve hatta “diktatör” olarak tanımlıyor. Çünkü Rusya’daki medya kontrolü, muhalefete baskı ve Ukrayna savaşı gibi konular, uluslararası kamuoyunda kesin ve sert bir dille ele alınıyor. Burada diplomatik dilin sınırları aşılıyor, çünkü Putin demokratik kulvarın dışına yerleştiriliyor.
NARENDRA MODİ (HİNDİSTAN)
Modi hakkındaki haberlerde genellikle bir denge gözetiliyor. Bir yandan “bölücü ve medya kontrolünü seven” bir lider olarak eleştiriliyor, diğer yandan “ülkesinde çok güçlü halk desteğine sahip” olduğu özellikle belirtiliyor. Yani eleştiriyle övgü yan yana veriliyor.
LULA DA SİLVA (BREZİLYA)
Latin Amerika basını Lula’yı demokrasiye bağlılığı ve sosyal adalet için verdiği mücadele nedeniyle övüyor. Ancak çevre politikaları ve ekonomik krizler söz konusu olduğunda hemen eleştiriler geliyor. Bu da liderlerin tek boyutlu değil, çok boyutlu şekilde değerlendirildiğini gösteriyor.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (TÜRKİYE)
Batı basınında Erdoğan sık sık “otoriterleşen lider” olarak ele alınıyor. Özellikle basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve seçim güvenliği konularında sert eleştiriler var. Ama öte yandan, Erdoğan’ın “krizlerde hızlı karar alabilen, uluslararası arenada güçlü pazarlıklar yapabilen” bir lider olduğu da teslim ediliyor. Mesela mülteci krizi, Ukrayna savaşı veya NATO içindeki pazarlıklarda “olmazsa olmaz bir aktör” olarak gösteriliyor. Yani Erdoğan da Batı basınında hem eleştirilen hem de pragmatik gücü nedeniyle takdir edilen liderler arasında.
KRİZ DÖNEMLERİNDE LİDERLERİN ELEŞTİRİSİ
Kimi zaman liderler kriz dönemlerinde eleştiriden geçici olarak muaf tutulur. Buna, “rally round the flag” (bayrağın etrafında toplanma) etkisi denir.
Örneğin Zelenskyy, Rusya saldırısı sonrası Batı basınında “kahraman” ilan edildi. Ama aynı basın, savaş uzadıkça ve ekonomik yük arttıkça eleştirilerini de artırdı. Yani övgü ve eleştiri, zamanın ruhuna göre değişebiliyor.
ELEŞTİRİ İLE ÖVGÜ ARASINDA İNCE ÇİZGİ
Sonuç olarak medeni dünyada liderler ne tamamen övülür, ne de tamamen yerilir. Basın özgürlüğü sayesinde liderlerin tavırları rahatça incelenir, ama bu eleştiriler çoğu zaman diplomatik ve ince yollarla yapılır.
Amsterdam’daki Kral Willem-Alexander örneği bize şunu gösterdi: Muhabir, kralı doğrudan eleştirmedi ama satır aralarına yerleştirdiği ifadelerle okura mesaj verdi. Bu da aslında sessizliğin bile en gürültülü eleştiri olabileceğini ortaya koydu.
SESSİZLİK BAZEN GÜRÜLTÜDEN DAHA GÜRÜLTÜLÜDÜR
Bugün dünya basını liderleri değerlendirirken şu ince çizgiyi gözetiyor: Demokrasi ve evrensel değerlere yakın duranlar övülüyor. Popülizm, otoriterlik ve sessizlikle krizlerden kaçanlar ise eleştiriliyor.
Ama bu eleştiri çoğu zaman “yumuşak”, satır aralarına gizlenmiş ve diplomatik bir dille yapılıyor.
Hollanda Kralı Willem-Alexander’ın sinagog ziyaretinde yaşanan “sessizlik” bunun en çarpıcı örneğiydi. Aynı şekilde, Trump’ın açıkça eleştirilmesi, Putin’in diktatör diye anılması, Modi’nin bölücü politikalarının vurgulanması, Lula’nın çevre politikalarının sorgulanması ve Erdoğan’ın otoriterleşme eleştirileri…
Hepsi, medeni dünyada basının liderlerle kurduğu karmaşık ilişkinin göstergeleri.
Ve unutmayalım: KİMİ ZAMAN EN GÜRÜLTÜLÜ MESAJ, EN SESSİZ DURUŞTAN ÇIKAR.
******************
HOE WORDEN LEIDERS IN DE BESCHAAFDE WERELD BEKRITISEERD EN GELOOFD?
In democratische en ontwikkelde landen is de pers vrij; maar die vrijheid betekent niet dat leiders zomaar kunnen worden beledigd.
Het synagogebezoek in amsterdam en de stilte van de koning
In de synagoge werd gebeden voor de staat Israël, het leger en de gijzelaars. Koning Willem-Alexander was aanwezig. Behalve glimlachjes en beleefde applaus liet hij niets blijken. De verslaggever benadrukte vooral deze “gevoelloze” houding van de koning.
Van koning Willem-Alexander tot Trump, van Poetin tot Erdoğan: wat zijn de dunne lijnen tussen stilte en lawaai?
COMMENTAAR: İLHAN KARAÇAY
In onze tijd verschilt de journalistieke benadering van land tot land. Elke samenleving heeft zijn eigen stijl en journalistieke etiquette. In de beschaafde wereld onderscheidt de journalistiek zich van die in minder ontwikkelde landen, zowel in stijl als in beleefdheid. In democratische en ontwikkelde landen is de pers vrij; maar die vrijheid betekent niet dat leiders zomaar kunnen worden geminacht of beledigd. In Turkije daarentegen komen discussies over persvrijheid vaak naar voren; journalisten worden geconfronteerd met ofwel scherpe kritiek, ofwel de druk van zelfcensuur. Om dit verschil beter te begrijpen, laten we eens kijken naar een opvallend voorbeeld van journalistiek uit Nederland:
Onlangs verschenen in de Nederlandse kranten berichten over het bezoek van koning Willem-Alexander aan de Portugese Synagoge in Amsterdam. Toen ik het las, vroeg ik mij af: “Wordt de koning bekritiseerd of juist geprezen?”
Het antwoord was niet eenvoudig. De verslaggever schetste de koning enerzijds als een beleefde, vriendelijke figuur die warm contact met de samenleving onderhoudt. Anderzijds benadrukte diezelfde verslaggever herhaaldelijk dat er tijdens het gebed niets van zijn gezicht af te lezen viel, en herinnerde hij aan de duidelijke uitspraken van de Belgische koning Filip over Gaza.
Met andere woorden: de koning werd niet openlijk bekritiseerd, maar tussen de regels door werd de vraag gesteld: waarom bleef hij stil?
DE INDIRECTE TAAL VAN KRITIEK IN DE BESCHAAFDE WERELD
Dit toont ons iets belangrijks: in de beschaafde wereld worden leiders vaak niet rechtstreeks, maar op indirecte wijze bekritiseerd.
Een journalist zegt zelden “hij deed het fout”. In plaats daarvan schrijft men:
“Hij gaf geen enkele reactie.”
“Misschien zat hij in een moeilijke positie.”
Zo krijgt de lezer toch de boodschap mee, terwijl de officiële eerbied behouden blijft.
DE BOODSCHAP VAN HET SYNAGOGEBEZOEK
Het bezoek vond plaats ter gelegenheid van het 350-jarig bestaan van de Portugese Synagoge. De Joodse gemeenschap bad voor de staat Israël, het leger en de gijzelaars. Koning Willem-Alexander was aanwezig, maar behalve glimlachjes en beleefde applaus liet hij niets blijken. De verslaggever benadrukte deze “gevoelloze” houding.
Daar zit de paradox: de koning werd enerzijds voorgesteld als “een symbool dat zich met zijn volk verbindt en zijn ceremoniële plicht vervult”, maar anderzijds als “een stille leider zonder politieke boodschap.” Lof en kritiek stonden pal naast elkaar.
DE FINESSE VAN KRITIEK IN DEMOCRATISCHE LANDEN
In democratische en ontwikkelde landen is persvrijheid vanzelfsprekend. Maar dat betekent niet dat leiders zomaar grof beledigd worden. Kritiek gebeurt meestal via subtiele methoden:
INDIRECTE KRITIEK: De houding van de leider wordt beschreven als “hij liet niets zien.”
VERGELIJKING: Zoals bij koning Filip van België, wiens woorden over Gaza als contrast worden aangehaald.
SYMBOLISCHE STILTE: Zelfs de stilte van een leider kan dienen als instrument van kritiek, zonder dat er staat “hij zat fout.”
VOORBEELDEN UIT DE WERELD: HET EVENWICHT TUSSEN KRITIEK EN LOF
DONALD TRUMP (VS)
In de Amerikaanse en Britse pers was Trump een gemakkelijk doelwit. The Guardian en The Washington Post bekritiseerden zijn “regels doorbrekende, polariserende stijl.” Maar tegelijk wezen ze erop dat hij met populistische methoden steun onder de massa wist te krijgen.
VLADIMIR POETIN (RUSLAND)
De westerse media omschrijven Poetin vaak ronduit als “autoritair” of zelfs “dictator.” Vanwege:
mediacontrole,
onderdrukking van oppositie,
de oorlog in Oekraïne.
De diplomatieke toon wordt hier verlaten, omdat Poetin buiten de democratische orde wordt geplaatst.
NARENDRA MODI (INDIË)
De berichtgeving over Modi balanceert meestal tussen lof en kritiek. Hij wordt bekritiseerd als “verdeeldheid zaaiende leider die de media graag controleert”, maar men benadrukt ook dat hij een zeer brede steun in eigen land geniet.
LULA DA SILVA (BRAZILIË)
In Latijns-Amerika wordt Lula geprezen om zijn verbondenheid met de democratie en zijn strijd voor sociale rechtvaardigheid. Maar op het gebied van milieu en economie krijgt hij meteen stevige kritiek. Dit toont dat leiders niet eendimensionaal, maar veelzijdig worden beoordeeld.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (TURKIJE)
In de westerse pers wordt Erdoğan vaak een “verhardende, autoritaire leider” genoemd. Kritiek richt zich vooral op:
persvrijheid,
onafhankelijkheid van de rechtspraak,
betrouwbaarheid van verkiezingen.
Maar men erkent tegelijk dat hij in crisissituaties snel besluiten kan nemen en internationaal sterke onderhandelingen kan voeren. In dossiers als de vluchtelingencrisis, de oorlog in Oekraïne of de NAVO-onderhandelingen wordt hij vaak een “onmisbare speler” genoemd.
HOE LEIDERS IN CRISISTIJDEN WORDEN BEHANDELD
Soms worden leiders tijdens crisistijden tijdelijk gevrijwaard van kritiek. Dit fenomeen heet “rally round the flag.”
Zo werd Zelensky na de Russische aanval door de westerse pers als held neergezet. Maar naarmate de oorlog langer duurde en de economische last groeide, nam ook de kritiek toe.
TUSSEN KRITIEK EN LOF LIGT EEN DUNNE LIJN
Kortom: in de beschaafde wereld worden leiders nooit uitsluitend geprezen of uitsluitend verguisd. Dankzij de persvrijheid worden hun daden kritisch bekeken, maar meestal op een subtiele en diplomatieke manier.
Het voorbeeld van koning Willem-Alexander laat zien dat de verslaggever hem niet direct bekritiseerde, maar de lezer via formuleringen tussen de regels door een boodschap meegaf. Zo werd duidelijk dat zelfs stilte de luidste vorm van kritiek kan zijn.
STILTE IS SOMS LUIDER DAN LAWAAI
Vandaag de dag hanteren de media in hun beoordeling van leiders deze dunne scheidslijn:
Degenen die dichtbij democratie en universele waarden staan, worden geprezen.
Degenen die kiezen voor populisme, autoritarisme of stilte in crisissituaties, worden bekritiseerd.
Maar die kritiek is meestal zacht, verhuld tussen de regels en verpakt in diplomatie.
Het bezoek van koning Willem-Alexander aan de synagoge in Amsterdam was daar een treffend voorbeeld van. Net zoals de openlijke kritiek op Trump, de benoeming van Poetin tot dictator, de verwijzingen naar Modi’s verdeelpolitiek, de vraagtekens bij Lula’s milieubeleid en de kritische toon jegens Erdoğan.
Al deze voorbeelden tonen hoe complex de relatie is tussen pers en leiders in de beschaafde wereld.
En laten we niet vergeten: SOMS KOMT DE LUIDSTE BOODSCHAP UIT DE STILSTE HOUDING.
SARAYBOSNA-UHA HABER / Bosna-Hersek’te Sırp lider Milorad Dodik’in “kendi ordularını kurmaya” yönelik açıklamalarına eleştiriler artıyor. Boşnak siyasetçilerin yanı sıra Bosnalı Sırp muhalifler de Dodik’e tepkili. (UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilciliğinin haberine göre, Bosna Hersek’te Sırp entite yönetimi ayrılıkçı kararları nedeniyle eleştirilerin hedefinde. Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi Dodik’in...
UHA HABER / Hollanda Başbakanı Mark Rutte, korona kısıtlamalarına karşı protestolarda şiddete başvuran göstericiler için “ahmaklar” ifadesini kullandı. Ülkede şu ana dek gözaltına alınan protestocu sayısı 145. (UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilcisi Tuba Nur TÜRKELİ’nin (DW)’ye dayandırdığı haberine göre, koronavirüs vaka sayılarındaki artış nedeniyle yürürlüğe konan kısıtlamalar, Hollanda, Belçika...
Avrupa Milletleri Federal Birliği (FUEN) Türk Azınlıkları/Toplulukları Çalışma Grubu’nun (TAG) 8. Yıllık Toplantısı çevrim içi gerçekleşti. FUEN TAG 8. Yıllık Toplantısı’na Batı Trakya Türk toplumunu temsilen Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) ve Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi; Rodos ve İstanköy Türklerini temsilen...
UHA HABER / İsviçreli bir iş kadını hız limitini aştığı için rekor para cezasına çarptırıldı. Trafik cezalarının mal varlığı üzerinden hesaplandığı ülkede, hız sınırını daha önce de aşan sürücüye 192 bin 825 euro para cezası verildi. İsviçre’de trafik cezaları mal varlığı üzerinden hesaplanıyor. İsviçreli milyoner bir iş kadını, bir köyden...
UHA HABER / Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Afganistan’da yaşanan son gelişmelerden çıkardığı en önemli dersin “Silahla demokrasinin dayatılamayacağı” olduğunu açıkladı. Macron, “Libya ve Afganistan bize gösterdi ki; demokrasiyi veya hükümeti dışarıdan empoze edemezsiniz” dedi. Emmanuel Macron, ABD yönetimi Afganistan’ın ardından Irak’tan çekilme kararı alsa bile Fransa’nın Irak’tan çekilmeyeceğini de açıkladı....
BERLİN-UHA HABER / Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya da, birçok ülke gibi 2021’i Corona virüsü pandemisi gölgesinde, artan vaka sayılarıyla kapatıyor. Başbakan Angela Merkel’in siyasete vedası ise yılın en önemli gelişmesiydi. (UHA) Uluslararası Haber Ajansı Avrupa Temsilcisi Tuba Nur TÜRKELİ’nin (VOA)’ye dayandırdığı Cem DALAMAN’ın haberinde, VOA Türkçe Almanya’da ve Ankara-Berlin hattında son...
UHA HABER / Almanya’da pek çok kent, mecbur olmadığı halde Afgan mülteci almak istediğini duyuruyor. Buna izin çıkması için belediyeler Federal Hükümet’e çağrıda bulunuyor. “Sayın İçişleri Bakanı Horst Seehofer, bu mektupla size Afgan çalışanları, ailelerini ve korunmaya ihtiyacı olan diğer Afgan sığınmacıları belediye olarak almaya hazır olduğumuzu özellikle dile getirmek...
UHA HABER / Avrupa Birliği, İran’a yönelik tutumunu sertleştiriyor. Birlik, İran’ın 3 devlet kurumuna ve 8 İranlıya yaptırım kararı uygulayacağını açıkladı. Avrupa Birliği ve Tahran hattında siyasi gerginlik artıyor. Birlik diplomatlarının yaptığı açıklamada, İran’a ait 3 kamu kurumuna ve Devrim Muhafızları Komutanlığı’na bağlı olarak görev yapan 8 kişiye yaptırım uygulanacağı...