Netanyahu’nun Mesut Yılmaz’dan istediği Siloam yazıtı nedir?

* 2700 yıllık Siloam yazıtları İsrail için neden önemli? İsrail’in ısrarlı geri alma girişimlerine karşılık Türkiye ne diyor?
* İşte detayları!…
UHA/ İnternational News Agency
Gazeteci* Gülsen SOLAKER (DW)
ANKARA, 18 EYLÜL 2025 – Gazeteci Gülsen SOLAKER’in
özel haberi; İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun gündeme getirdiği Siloam yazıtı İsrail’in farklı dönemlerde Türkiye’den iadesini istediği ancak olumlu yanıt alamadığı çok önemli bir tarihi eser olarak biliniyor. Siloam yazıtı Kudüs’te bulunan en eski ve en uzun İbranice yazıt olarak biliniyor. Kudüs tarihi için önemli bir olay olan ve İncil’de birden fazla kez bahsedilen su tünelinin nasıl kazıldığını anlatan yazıtın bulunma tarihi 1880’lere dayanıyor.
1880’de Kudüs’teki Siloam Tüneli’nde bulunan ve ardından İstanbul’a getirilen tabletteki yazıt İbrani Kutsal Kitabı’nda anlatılan Kral Hizkiya’nın M.Ö. 8. yüzyılda Kudüs’e su temini çabasına kanıt sunması açısından önemli görülüyor.
Siloam yazıtı İsrail tarafından sadece bir arkeolojik buluntu olarak değil Yahudilerin Kudüs’teki tarihi, kültürel ve dini köklerinin binlerce yıl önceye dayandığının kanıtı olarak gösteriliyor ve İsrail tarafından “modern Yahudi devletinin tarihsel meşruiyetini” destekleyen bir unsur olarak sunuluyor.
Osmanlı İmparatorluğu, 1516’dan 1917’ye kadar Kudüs’ü ve Ortadoğunun büyük bir bölümünü yönetmiş ancak Birinci Dünya Savaşı’nda aldığı yenilginin ardından bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
Osmanlı döneminde Kudüs’ten alınan tablet halen İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
İsrail’in tablet için hangi girişimleri oldu?
Yazıtı Yahudi tarihinin ve Kudüs’ün antik bağlantısının somut kanıtı olarak gören İsrail yönetimi bunu alabilmek için çeşitli dönemlerde diplomatik girişimlerde bulundu.
1998 yılında Netanyahu, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan yazıtın iadesini talep etti ve karşılığında İsrail müzelerindeki Osmanlı dönemine ait eserleri vermeyi teklif etti. Türkiye bu teklifi reddetti.
2007 yılında ise Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski yazıtın o dönemde iyi giden ilişkiler kapsamında “iyi niyet jesti” olarak İsrail’e verilmesini isterken, Türkiye’nin yanıtı tabletin mülkiyetinin devredilmesinin mümkün olmadığı yönünde oldu. O dönem Türkiye’nin tableti İsrail’e kısa süreli ödünç vermeyi veya bir kopyasını üretmeyi düşünebileceği belirtildi, ancak bu girişimden de sonuç çıkmadı.
Yine 2007 yılında dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de İsrail’in kuruluş yıl dönümü için tabletin kısa süreli ödünç alınmasını talep etti. İsrail medyasında çıkan haberlere göre dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başlangıçta tabletin kısa süreli sergilenmesine olumlu yanıt verdi ancak Gazze Şeridi’ne yönelik abluka nedeniyle tırmanan gerginlik bunun uygulanmasına engel oldu. Hatta 2009 yılının başında Gül’ün İsrail’e planlanan ziyareti sırasında tabletin bir replikasını yanında götürülebileceği de konuşuldu; ancak bu ziyaret Gazze’de durumun kötüleşmesi nedeniyle gerçekleşmedi.
2018 yılına gelindiğinde ise İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, Gaziantep’te bir basketbol maçı sırasında konuyu gündeme getirerek, Belediye Başkanı Fatma Şahin ile sohbetinde esprili bir dille tablet karşılığında “iki fil” teklif etti.
Son olarak ilişkilerin kötü bir dönemin ardından düzeldiği sırada İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Ankara ziyareti sırasında iade anlaşması iddiası İsrail basını tarafından ortaya atıldı. Ancak Türkiye bu haberleri hemen yalanladı. Anadolu Ajansı’na (AA) konuşan Türk diplomatik kaynaklar, yazıtın 1880’de bulunduğu Doğu Kudüs’ün o dönemde Osmanlı toprağı, günümüzde ise Filistin toprağı olduğunu; dolayısıyla Türkiye’nin gözünde üçüncü bir ülke olan İsrail’e iade edilmesinin söz konusu olmadığını belirtti.
Afyoncu: Tabletle ilgili farklı görüşler de var
Tarihçi Erhan Afyoncu X hesabından yaptığı değerlendirmede Şiloah yazıtının Türkiye’de bulunan Yahudi tarihiyle ilgili 3 önemli yazıttan en önemlisi olduğunu kaydetti.
Fenike Alfabesi’yle yazılan tabletin 1880’de Kudüs’teki Şiloah Tüneli’nin duvarında bulunduğunu aktaran Afyoncu, tabletteki 6 satırlık yazıtın M.Ö. 8. yüzyılda Kudüs’ün dışında Kidron Vadisi’nde bulunan Gihon kaynağındaki suyun yaklaşık 500 metrelik bir kanalla şehirde inşa edilen Şiloah Havuzu’na yönlendirilmesini anlattığının iddia edildiğini ifade etti.
Afyoncu, ancak bu yazıtın tarihiyle ilgili farklı görüşlerin de bulunduğunu belirterek, “Şiloah yazıtı çıkarılırken kırıldı. 1882’de İstanbul’a Müze-i Hümayun’a gönderildi. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndedir” dedi.
Yahudi bilim insanlarının yazıtın Türkiye için önemli olmadığını iddia edip, değişik argümanlar ileri sürerek İsrail’e verilmesi yönünde ortam oluşturmaya çalıştığını savunan Afyoncu, İsrailli yöneticilerin de tableti Türkiye’den pek çok defa talep ettiğini hatırlattı ve şunları kaydetti:
“1998’de Netanyahu Başbakan Mesut Yılmaz’dan yazıtı istedi, kabul edilmedi. 2007’de Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupoliansk, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan’dan yazıtı talep etti. Reddedildi. En son ise 2022’de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Türkiye’ye geldiğinde yazıt gündeme geldi. Yetkililer bu hususun söz konusu bile edilemeyeceği cevabını verdiler.”
Afyoncu, bu yazıt 1882’de İstanbul’a geldiğinde Kudüs’ün Osmanlı toprağı olduğunu hatırlatarak, “Kendi toprağımızdan çalınmasın diye başkentteki imparatorluk müzesine getirmiştik. O dönemde İsrail diye bir devlet de yoktu” dedi.
Tablette ne yazılı?
İbranice’nin en erken örneklerinden biriyle kaleme alınan yazıtın metni, tünelin yapım sürecini anlatıyor. Bazı kısımları çıkartılırken hasar alan tabletteki metnin Türkçeye çevirisi ise şöyle:
“[…] tünel […] ve bu, tünelin hikâyesidir. İşçiler hâlâ kazmalarını kaldırırken, her biri diğerine doğru çalışıyordu ve hâlâ üç arşınlık bir mesafe kazılmayı beklerken, birinin sesi diğerine seslendi, çünkü kayada sağ tarafta bir çatlak vardı […]. Ve buluşma gününde, taş kesiciler birbirine doğru vurdu, kazma kazmaya. Ve su, kaynaktan havuza, bin iki yüz arşın boyunca aktı ve taş kesicilerin başlarının üzerindeki kayanın yüksekliği yüz arşındı.”
Netenyahu’nun iddiaları neler?
Netanyahu, Kudüs’te düzenlenen bir etkinlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişte yaptığı Kudüs açıklamasına atıfta bulunarak, “(Kudüs) Bu bizim şehrimiz Erdoğan. Sizin şehriniz değil. Bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek” ifadelerini kullandı.
1998’de dönemin Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz’ı ağırladığını anımsatan Netenyahu, Yılmaz ile diyaloğunu ise şu ifadelerle anlattı:
“O zamanlar Türkiye ile harika ilişkilerimiz vardı. Son zamanların sınavına dayanamadılar ama o dönemde çok iyiydiler. Başbakanlık konutunda güzel bir akşam yemeğinin ardından salonda kahve içiyorduk ve dedim ki, ‘Sayın Başbakan, sizden bir ricam olacak’ O da ‘Evet, buyurun’ dedi. Ben de şöyle dedim: ‘Burada, az önce gezdiğimiz tünelde bulunan bir tablet var, İbranice bir taş tablet. 2700 yıl önce Kral Hizkiya tarafından kazdırılmış. ‘Bakın’ dedim, ‘size bir önerim var. Bizim müzelerimizde binlerce Osmanlı eseri var. İstediğinizi seçin, size verelim. Bir değiş tokuş yapalım.’ Ama o, ‘Hayır, üzgünüm, bunu yapamam’ dedi.”
Netenyahu kendisinin ısrarlı tekliflerine karşılık Mesut Yılmaz’ın, “İstanbul’un belediye başkanı olan birinin başını çektiği büyüyen bir İslamcı taban var. İsmini biliyorsunuz. Türk halkının bu kesiminden, Kudüs’ün 2700 yıl önce Yahudi kenti olduğunu gösteren bir tableti İsrail’e vermemize tepki gelir” dediğini de iddia etti.
Erdoğan Kudüs için ne demişti?
Erdoğan 1 Ekim 2020’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışındaki konuşmasında Kudüs’ün Osmanlı İmparatorluğu için önemine dikkat çekip, Kudüs meselesinin kendileri için sıradan bir jeopolitik mesele olmadığını ifade ederek şöyle konuşmuştu:
“Her şeyden önce Kudüs’ün kalbi olan eski şehrin şu andaki fiziki görünümü surlarıyla, çarşısıyla, pek çok binasıyla, Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir. Ecdadımız, asırlar boyunca bu şehri el üstünde tutup hürmetini göstermiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda göz yaşları içinde terk etmek zorunda kaldığımız bu şehirde, hâlâ Osmanlı’nın direniş izlerine rastlamak mümkündür. Yani Kudüs bizim şehrimizdir, bizden bir şehirdir. İlk kıblemiz Kudüs’teki El Aksa ve Kubbetü’s Sahra da inancımızın sembol mescitleridir.”
Erdoğan aynı konuşmasında, Kudüs’ün Hristiyanlığın ve Museviliğin kutsal mekanlarına da ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, “Kudüs’ün ve bölgenin binlerce yıllık sakinleri olan Filistin halkının topraklarının işgal edilmiş, hak ve hukuklarının çiğnenmiş olması da bu meseleyle yakından ilgilenmemizi gerektiriyor. Asırlarca birlikte yaşadığımız mazlum Filistin halkının her platformda haklarını dile getirmeyi, ülkemiz ve milletimiz adına bir şeref kabul ediyoruz” demişti.
***
Yazar hakkında