İznik: Hristiyan Dogmasından Türk-İslam Medeniyetine Egemenlik, Hafıza ve Diplomasi
* İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Fatih Durgun, İznik, yalnızca Hristiyanlığın dogmatik köklerine değil, aynı zamanda Türk-İslam medeniyetinin de erken siyasal ve kültürel tarihine kaynaklık eden bir mekan olduğuna dikkat çekti.
* İşte detayı!…
UHA / İnternational News Agency
İZNİK, 03 ARALIK 2025 – Prof. Dr. Fatih Durgun,
İznik’in, yalnızca Hristiyanlığın dogmatik köklerine değil, aynı zamanda Türk-İslam medeniyetinin de erken siyasal ve kültürel tarihine kaynaklık eden bir mekan olduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Durgun, 1075’te Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından fethedilen ve 1080’de Türkiye Selçuklularının ilk başkenti olan İznik’in, I. Haçlı Seferi’nde (1097) Haçlılarca kuşatılıp Bizans’a teslim edildiğinin altını çizdi.
İznik: Hristiyan Dogmasından Türk-İslam Medeniyetine Egemenlik, Hafıza ve Diplomasi
İznik’in, Latinlerin İstanbul’u yağmalamalarının ardından 1204-1261 tarihleri arasında İstanbul’da Latin İmparatorluğu kurulunca, Trabzon ve Epir ile birlikte Bizans’ın geçici merkezi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Fatih Durgun, Bizans’ın 1261’deki yeniden doğuşunun İznik merkezli olarak gerçekleştiğini söyledi.
Prof. Dr. Durgun, Osmanlı Devleti’nin teşekkül ettiği coğrafyanın önemli bir yeri olan İznik’in 1331’de Orhan Gazi tarafından fethedilerek Osmanlı idaresine katılması ve ilk Osmanlı medresesinin kurulmasının ise burayı Türk-İslam medeniyetinin ilim merkezine dönüştürdüğünü belirtti.
Prof. Dr. Fatih Durgun, şunları söyledi:
“Şüphesiz, çeşitli vesilelerle I. İznik Konsili’nin Hristiyanlar arasındaki ayrılıkları bir kenara bırakmak ve ortak akide etrafında birleşme açısından çok önemli olduğunu belirten Papa XIV. Leo’nun İznik ziyaretini yalnızca bir dini ritüel olarak değil, aynı zamanda Papalığın Batı merkezli siyasetinin tarihsel ve güncel kodlarıyla iç içe geçmiş bir pratik olarak değerlendirmek gerekir. Bu ziyaret, Hristiyan dünyasının tarihsel hafızasında merkezi bir yere sahip olan İznik’i, yeniden küresel kültür ve din diplomasisi sahnesine taşıma girişimi olarak okunabilir. Ancak bu yaklaşımın, İznik’in bugün Türk-İslam medeniyetinin merkezi miras kentlerinden biri olduğu gerçeğiyle birlikte anlaşılması elzemdir”.
İznik’in mekansal egemenliğinin, Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir ve Ortodoks Fener Rum Patrikhanesinin de Türkiye’ye bağlı bir dini kurum olduğunun altını çizen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Fatih Durgun, sözlerini şöyle noktaladı:
“Dolayısıyla, Anadolu’daki Hristiyan geçmişi koruma, saygıyla anma ve kültürel zenginlik olarak sahiplenme sorumluluğu, diplomatik nezaketin ötesinde, Türkiye’nin tarihsel özgüveninin bir göstergesidir. Bugün Türkiye, bu ziyaret vesilesiyle Anadolu’nun çok katmanlı geçmişiyle barışık, kendi medeniyet hafızasının farkında olan ve evrensel kültürel mirasla uyumlu egemenlik söylemini bir kez daha dünyaya göstermiştir. Bu bağlamda, Papalığın İznik’e yönelik sembolik politikalarını karşılayan ve Anadolu’daki Hristiyan kültürel mirasa sahip çıkan Türkiye, egemenliğini sadece jeopolitik değil, aynı zamanda tarihsel bilinç, medeniyet özgüveni ve kültürel zarafet temelinde inşa ettiğini de tekrar ortaya koymuştur”.
***
Yazar hakkında
Prof. Dr. Fatih Durgun Kimdir?
Prof. Dr. Fatih Durgun, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesidir. Orta Çağ ve modern Avrupa tarihyazımı alanında uzmanlaşmış olup özellikle Britanya ve Alman tarihleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Lisans eğitimini 2004 yılında Ankara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamış; yüksek lisans derecesini 2007’de, doktora derecesini ise 2013’te Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü’nde almıştır. Doktora çalışmaları sırasında, 2010 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) bursu ile St Andrews Üniversitesi Tarih Bölümü’nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur.
Durgun, 2019 yılında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne (TÜBA-GEBİP) layık görülmüştür. 2023–2024 yılları arasında ise TÜBİTAK doktora sonrası araştırma bursu kapsamında Ruhr Üniversitesi Bochum’daki Toplumsal Hareketler Enstitüsünde misafir araştırmacı olarak çalışmalar yürütmüştür. Burada gerçekleştirdiği “Avrupa’da Profesyonel Orta Çağ Tarihyazımının Kurumsallaşması: Georg Waitz ve William Stubbs Arasındaki Etkileşim Üzerinden Alman ve İngiliz Örneklerinin Karşılaştırılması” başlıklı projesi, 19. yüzyıl Avrupa’sında profesyonel Orta Çağ tarihçiliğinin oluşumunu karşılaştırmalı bir perspektifle ele almıştır.
Fatih Durgun’un Avrupa tarihyazımı üzerine ulusal ve uluslararası düzeyde yayımlanmış çeşitli kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Başlıca eserleri arasında Modern Avrupa Tarihini Yeniden Düşünmek: Aydınlanma’dan 19. Yüzyıl Sonuna (2021; üçüncü baskı, Ketebe 2024); Salisburyli Johannes’in Policraticus adlı eserinin Siyasal Yönetim Üzerine Bir İnceleme başlığıyla açıklamalı Türkçe çevirisi (Timaş Akademi, 2023); Ortaçağ Avrupa Tarihi Üzerine: Kavramlar ve Olgular (Ketebe, 2021) ve editörlüğünü yaptığı Ortaçağ Kıta Avrupa’sında Dinsel Sapkınlıklar: Ariusçuluktan Husçuluğa (Paradigma Akademi, 2023) yer almaktadır. En son yayımlanan kitabı, Doğu’nun Kayıp Kralı: Bir Batı Efsanesi, Prester John’un Yükselişi ve Düşüşü (Ketebe, 2024), Prester John mitinin Batı düşüncesindeki ortaya çıkışı ve tarihsel dönüşümünü konu edinmektedir.
Fatih Durgun’un güncel araştırmaları, 19. yüzyıldan günümüze Orta Çağ’ın ulus-aşırı alımlanması ile geçmişin Avrupa’da ve Türkiye’de siyasal amaçlarla nasıl kullanıldığına odaklanan çalışmaları kapsamaktadır.