enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Düşünce ve ifade özgürlüğü!…

Düşünce ve ifade özgürlüğü!…
4 Aralık 2025
13
A+
A-

Düşünce ve ifade özgürlüğü, demokratik toplumların ve bireysel hakların temel taşıdır. Basın, medya, sosyal medya, sivil toplum, akademi, sanat…

UHA / İnternational News Agency

 

 

 

 

 

 

 

 

Gazeteci-Yazar” Gül KABACAOĞLU

İZMİR, 04 ARALIK 2025

Düşünce ve ifade özgürlüğü, demokratik toplumların ve bireysel hakların temel taşıdır. Basın, medya, sosyal medya, sivil toplum, akademi, sanat… Tüm bu alanlarda fikirlerin özgürce ifade edilebilmesi, hem bireysel hem toplumsal gelişim için hayati önemdedir. Ancak yakın dönemde Türkiye’de hem basın-medyaya, hem sosyal medyaya hem de vatandaşlara bu özgürlüğe karşı çok sayıda yargı, soruşturma, gözaltı ve tutuklama uygulaması yapılması, “demokratik alan”ın sınırlarını ciddi biçimde daraltmış görünüyor.

Son bir yılda yaşanan bu baskılar, yalnızca bazı bireyleri değil; toplumsal tartışma zemininin tamamını, kamusal eleştiri, muhalefet, eleştirel gazetecilik, protesto, toplumsal-siyasal yorum gibi mecraları hedef alıyor. Somut vakalar, veriler, yaygın eğilimler ve olası sonuçlar üzerinden bu durumu analiz etmeye çalışacağım.

2024–2025 Dönemi: Baskının Şekli ve Yaygınlığı

Tutuklamalarda Dram artışı

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) raporuna göre, 1 Eylül 2024 – 31 Ağustos 2025 döneminde basın/ifade özgürlüğü davalarında 275 dava, 430 duruşma ve 1.696 sanık izlendi. Bu dönemde tutuklamalarda geçen yıla göre yüzde 560 oranında artış yaşandı.

Aynı raporun verilerine göre, sanık profili; yaklaşık yüzde 52 aktivist, yüzde 18 gazeteci, yüzde 15 öğrenci; geriye kalan kısmı ise avukat, siyasetçi, sanatçı vb. oluşturuyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 2024-2025 raporuna göre, bir yıl içinde en az 29 gazeteci cezaevine girdi; 3 Mayıs 2025 itibarıyla 18 gazeteci hâlâ tutuklu.

Bu veriler, baskının yalnızca “bazı istisna gazetecilere” değil; çok daha geniş bir kesime yayıldığını gösteriyor. Gazeteciler, aktivistler, sosyal medya kullanıcıları, öğrenciler — çok sayıda insan bu davaların muhatabı oldu.

Gözaltı, Tutuklama ve Soruşturmaların Hedef Kitlesi

2025 başlarında, birkaç haftalık periyotta 45 kişi tutuklanırken, 9 gazeteci hakkında soruşturma açıldığı bildirildi.

Mart 2025’te yapılan gösteriler sırasında 1.100’den fazla kişi — aralarında gazeteciler de dahil tutuklandı.

Gösterileri haber yapan, fotoğraf çeken gazeteciler hedefteydi: özellikle sabah baskınlarıyla evlerinden gözaltılar yapıldı.

Bazı mahkemeler, protestoları veya toplumsal olguları haberleştiren medya organlarına ağır yaptırımlar uyguladı; televizyon kanallarına, haber sitelerine erişim engelleri, yayın yasakları, para cezaları gibi tedbirler getirildi.

Yasal Çerçeve: Ceza, Suçlamalar ve Mevzuat

Özellikle 2022 sonrasında adeta bastırılan yeni hükümler örneğin Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesi (“yanlış bilgi yayma”, “örgüt propagandası” gibi suçlamalar) bu

baskının arkasındaki yasal araçlardan biri oldu. Bu yasa kapsamında binlerce soruşturma açıldı.

Bu “genel ifade suçluluğu” yaklaşımı; sıradan sosyal medya paylaşımlarından, haber takibine, protesto haberlerine kadar geniş bir alanı kapsıyor.

Yargı süreci, çok sayıda dava ve yargılamadan oluşuyor. Ancak bu davaların bir kısmı gazeteciler, aktivistler, medya çalışanları hakkında hâlen mahkumiyet kararları verilmemiş ya da uzun yargılamalar sürüyor. MLSA verileri, bu kapsamlı izleme sürecini ortaya koyuyor.

Genel olarak muhalif medya çalışanları, aktivistler, sosyal medya kullanıcıları, öğrenciler “örgüt propagandası”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “yalan/yanlış bilgi yayma”, “cumhurbaşkanına hakaret” gibi geniş ve sübjektif suçlamalarla karşı karşıya bırakılıyorlar. Bu da çoğu zaman oto-sansüre ya da toplumsal korkuya yol açıyor.

Baskının Amaçları ve Arka Plan: Neden Böyle Bir Dalga?

Bu geniş kapsamlı baskının ardında birden çok amaç olduğu görülüyor:

Muhalif sesi kısmak: Protestolar, toplumsal hoşnutsuzluk, eleştirel medya ve tartışmalar arttığında; bu sesleri bastırmak, muhalefetin örgütlenmesini zorlaştırmak.

Bilgi akışını kontrol altında tutmak: Sosyal medya, bağımsız medya, protesto haberleri, aktivist raporları gibi mecralar bağımsız bilgi ve muhalif söylem üretme alanı. Bu mecraları kontrol altına almak; devlet naratifini korumak, toplumsal algıyı şekillendirmek.

Gözdağı ve caydırıcılık: Tutuklamalar, yargılamalar, davalar vasıtasıyla muhalif olma ihtimali olan bireylere ve medya çalışanlarına yönelik bir gözdağı; gelecekteki eleştiri, habercilik, toplumsal protesto/aktivizm niyetlerini baskılamak.

Yasal araç olarak geniş kriminalizasyon: “Terör”, “örgüt propagandası”, “yalan/yanlış bilgi yayma”, “hakaret” gibi geniş ve muğlak suç tanımlamaları; geniş bir toplumsal kesime yargı yolu açıyor. Bu, hem yasal zemini hem de pratik uygulamayı baskı aracına dönüştürüyor.

Bu dinamikler, yalnızca bireysel davaları değil; tüm toplumsal ve demokratik tartışma alanını baskı altına alan sistematik bir tutumun parçası gibi görünüyor.

Ne Anlama Geliyor? Toplumsal ve Demokratik Sonuçlar

Bu baskı dalgasının sonuçları, sadece tutuklanan ya da davaya muhatap olanlarla sınırlı değil:

Gazetecilik zayıflıyor bağımsız medya eriyor: Gazeteciler cezaevi korkusuyla oto-sansüre itiliyor; medya organları yayını durduruyor, sansürü tercih ediyor veya kapanabiliyor. Bu da halkın haber alma hakkını, toplumsal şeffaflığı zedeliyor.

Toplumsal muhalefet ve eleştiri daralıyor: Bireyler, protesto, eleştiri, tartışma ve toplumsal yorum yapmaktan çekinir hale gelebiliyor. Bu da toplumun kolektif zekâsını, eleştirel düşüncesini zayıflatıyor.

Güven sarsılıyor: Hukuk sistemi, yargı bağımsızlığı, adalet algısı geniş tutuklama, soruşturma ve kriminalizasyonlarla birlikte tartışılır hâle geliyor. Bu, vatandaş ile devlet arasındaki güvendi yara veriyor.

Uluslararası itibar zedeleniyor: Basın özgürlüğü, insan hakları, demokratik normlar konularında uluslararası eleştiriler artıyor; yabancı yatırım, diplomasi, uluslararası ilişkiler bu durumdan etkilenebilir.

Korku ve oto-sansür kültürü yerleşiyor: Suç tanımlarının muğlaklığı, yargıdaki belirsizlik, yaygın tutuklama riski; bireyleri oto-sansüre, toplumsal pasifleştirmeye itiyor. Bu da uzun vadede demokratik katılımın zayıflamasına yol açabilir.

Neden Bu Kadar Önemli: Düşünce Özgürlüğünün Demokrasiyle Bağlantısı

Düşünce ve ifade özgürlüğü, demokrasinin, şeffaflığın, toplumsal hesap verebilirliğin temelidir. Basın özgürlüğü olmadan, vatandaşlar devlet eylemlerini, kararları, toplumsal sorunları sağlıklı biçimde öğrenemez, bu da demokrasi adına büyük zaaf demektir.

Ayrıca, eleştirel medya ve sivil toplum olmadan; yolsuzluk, hak ihlalleri, adaletsizlik, toplumsal eşitsizlik gibi konular görünmez kalabilir. Bu da uzun vadede toplumsal adaleti, hukukun üstünlüğünü, vatandaş-devlet ilişkisini zedeler.

Bugün Türkiye’de yaşanan tutuklama ve baskı dalgası, salt birkaç dava değil aynı zamanda demokratik alanın, kamusal tartışma zemininin, toplumsal bilginin ve vatandaş-devlet diyaloğunun temellerine doğrudan bir müdahaledir.

Peki Nereye Gidiyoruz? Endişeler ve Olası Gelişmeler Neler…

Son yıllarda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskıların sistematik hâle gelmiş olması; demokratik alanda, kamusal alanda, toplumsal eleştiri zemininin daralması tehlikesini beraberinde getiriyor. Eğer bu eğilim devam ederse:

Bağımsız gazetecilik yok olabilir, medya organları muhalif yayın yapamaz hâle gelebilir.

Toplumda oto-sansür kültürü kalıcı hale gelebilir; bireyler fikirlerini özgürce ifade etmekten çekinebilir.

Kamusal denetim, şeffaflık ve hesap verebilirlik zayıflar, bu da devletin yetkilerini kontrolsüz kılabilir.

Uluslararası alanda insan hakları ve basın özgürlüğü açısından itibar kaybı derinleşebilir.

Bu nedenle, düşünce özgürlüğünü savunan demokratik aktörlere, medya emekçilerine, sivil topluma, yurttaşlara büyük görev düşüyor. Kamuoyu bilinci, dayanışma, uluslararası izleme, hak temelli dava ve savunuculuk — bunlar belki de kısa vadede baskıyı hafifletmese de uzun vadede demokratik temelleri korumada kritik önemde.

Düşünce özgürlüğü, yalnızca “fikir özgürlüğü” değil, toplumsal gelişimin, adaletin, eşitliğin, özgürlüğün güvencesidir. Tutuklamalar, yargı baskısı, sansür gibi uygulamalar yalnızca özgür bireyleri değil; tüm toplumu teslim alma, susturma, korkutma aracıdır.

Eğer bu baskıya karşı durmak istiyorsak, bireysel cesaret, toplumsal dayanışma, medya ve sivil toplum savunusu, bağımsız hukuk mücadelesi ve bilginin yayılması için kolektif irade gerekiyor. Çünkü susturulan yalnızca bir kişinin sesi değil; bir toplumun demokratik geleceğidir.

Saygılarımla.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.