Bir ay sonra Türkiye: Enkaz başında bekleyen sorular
Deprem şokunun üzerinden bir ay geçti. Enkaz başında yaşanan acılar ise yerini soru işaretlerine bıraktı: Kaç kişi kayıp? Sorumlulara ne olacak? Refakatsiz çocuklar nerede? Ya da yardımların neden geciktiği…
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden tam bir ay geçti. Depremden sonra yaşanan çok sayıda skandala rağmen sorumlu kamu kurumlarından henüz kimse istifa etmedi ya da görevden alınmadı.
Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Kilis, Osmaniye, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Şanlıurfa, Adana ve Elazığ’ı etkileyen depremlerde, resmi açıklamalara göre 45 binin üzerinde can kaybı yaşandı. Ancak kimlikleri hâlâ tespit edilemeyenler ve çeşitli nedenlerle kayıtlara girmemiş vefatlarla birlikte depremlerdeki ölü sayısının gelecek aylarda artabileceği öngörülüyor.
Adalet Bakanlığı DW Türkçe’nin depremler nedeniyle şu an kaç kişinin kayıp olabileceği ya da kaç kayıp başvurusu olduğu sorularını yanıtlamadı. Depremzedelerin sevdiklerine ölü ya da diri ulaşabilme çabaları sürüyor.
Bulaşıcı hastalık tehlikesi
Uzmanlar ayrıca bölgede yaşanan hijyen sorunu nedeniyle bulaşıcı hastalık tehlikesine dikkat çekiyor.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), depremin yarattığı acil sağlık hizmetleri ihtiyacının yanı sıra, sekteye uğrayan tedavi süreçleri ve travmanın bulaşıcı hastalıkların yayılmasına yol açabileceği uyarısında bulundu. ECDC, gıdalar ve su yoluyla yayılabilecek hastalıklarla birlikte solunum yolu enfeksiyonları ve aşıyla önlenebilecek bulaşıcı hastalık potansiyeline dikkat çekti.
DW Türkçe’ye konuşan bölgedeki aile sağlığı hekimleri de sağlık çalışanlarına uygun koşullar sağlanmadığını, bunun da bulaşıcı hastalık riskini artırdığını anlattılar.
[Adana Fotoğraf: Betul Aklan/dpa/picture alliance]
Afete müdahale yetersiz kaldı
Felaketin ilk saatlerinden itibaren yaşananlar kamu kurumlarının afete müdahalede yetersiz kaldığını gözler önüne serdi.
Yıkımın gerçekleştiği illere geç ulaşıldığı, arama kurtarma çalışmalarının yeterli olmadığı ve enkaz altında hayatta kalanlar için zamanın giderek daraldığı gibi çok sayıda nedenle eleştiri okları, afetlerle ilgili görev yapan İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) çevrildi.
Arama kurtarma faaliyetleri için kritik olan saatlerde AFAD’ın bölgede olmadığını sahada görev yapan basın mensupları, sivil toplum kuruluşları ve enkaz başlarında yakınlarından haber bekleyen çok sayıda vatandaş dile getirdi. Yetkililer bu endişeyi iddia olarak nitelendirirken, deprem bölgesindeki her yere vaktinde ulaştıklarını öne sürdü. Bölgeye madenciler ve askerlerin ulaştırılması için talimatın neden geç verildiği, iş makinelerinin neden bölgeye ulaştırılamadığı soruları kamuoyunun gündemine gelirken, bu sorulara yetkililer tarafından bir yanıt verilmedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 27 Şubat’ta deprem bölgelerini ziyareti kapsamında Adıyaman’da yaptığı açıklamada çalışmaların yetersizliği ile ilgili itirafta bulundu. Erdoğan, “Maalesef ilk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik” diyerek yakınlarını kaybeden vatandaşlardan “helallik” istedi.
Yıkılan yapıların sorumluluğu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma günü yaptığı açıklamada “Şu an için yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 214 bin binada 608 bin bağımsız bölüm belirledik” bilgisini verdi.
Deprem, konutların yanı sıra hastane, havalimanı, yurt gibi önem katsayıları nedeniyle daha dayanıklı olması beklenen kamu binalarına da zarar verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetimi altında olması beklenen çok sayıda otelin çökmesi de gözleri Bakanlığa çevirdi.
Deprem bölgesine ulaşımı sağlayan otoyol ve köprülerin hasar görmesi arama kurtarma ekiplerinin bölgeye vaktinde ulaşmasını olumsuz etkiledi. Altyapı yatırımlarının yetersizliğe dikkat çeken uzmanlar, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın sorumluluğuna dikkat çekti. Göl havzasına inşa edilen Hatay Havalimanı depremden hasar gördüğü için 12 Şubat’a dek uçuşlara kapatıldı. İnşaatının yapılacağı dönem uzmanlar bu havalimanı için yer seçiminin yanlış olduğu uyarısını yapıyordu.
İnşaat faaliyetlerinin, yer seçiminden binalardaki taşıyıcı sistemlerle demir ve beton malzemelerinin kalitesine dek ruhsatlandırma ve denetim süreçlerinde merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin ciddi bir sorumluluğu bulunuyor. Afet bölgelerinde ise bu sorumluluk daha da büyüyor.
Afet önlemlerine uyulmadığı ortaya çıktı
Resmi belgelere göre AFAD sadece afete müdahalede değil afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması konusunda da yetersiz kaldı.
Binlerce kişinin öldüğü illerin hepsi için 2019-2021 yılları arasında AFAD tarafından İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporları hazırlanmıştı. Bu raporlar felaketin gerçekleşeceğini yıllar öncesinden haber veriyordu.
İlk İRAP raporu Kahramanmaraş’a aitti. Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) çerçevesinde hazırlanan 2020 tarihli raporda kentte 7,5 büyüklüğünde bir deprem olacağı öngörülmüştü. Raporda üç yıl önce yapılan tespitler 6 Şubat’ta tamamen gerçekleşti. AFAD’ın depremden etkilenen diğer iller için hazırladığı raporlarda da bu illerde denetimsiz kaçak binaların yanı sıra imar affının da tehdit unsuru olarak sayıldığı ortaya çıktı.
[Hatay Fotoğraf: Celestino Arce Lavin/Zuma/picture alliance]
Son İmar Barışı düzenlemesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 8 Haziran 2018’de yayınlanmıştı. Düzenlemeye göre imar mevzuatına aykırı durumlar “ev sahiplerinin beyanı doğrultusunda” kayıt altına alındı. Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği 10 ilde imar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgesi sayısı 294 bin 166. Yıkılan binaların kaçının imar affından yararlandığı yetkililer tarafından açıklanmadı. Depremlerde çok sayıda yeni binanın yıkılması ise denetim süreçlerinde siyasi ilişkilerin etkisine işaret etti.
Soruşturmalar devam ediyor
Depremlerde yıkılan ya da üzerinde imara aykırı değişiklik yapıldığı öne sürülen binalarla ilgili soruşturmalar kapsamında şimdiye dek 957 şüpheli belirlendi.
3 Mart itibarıyla şüphelilerden 236’sı tutuklanırken, 330’u hakkında adli kontrol kararı verildi. Toplamda 181 kişi hakkında yakalama kararı çıkarılırken, 89 kişi hakkında da gözaltı talimatı verildi. Şüpheli olarak tespit edilenlerden 5’inin yurt dışında olduğu, 32 kişinin ise hayatını kaybettiği belirlendi. Ayrıca 82 şüpheli de ifadesi alınarak serbest bırakıldı.
Resmi verilere göre Antakya’nın ardından depremin en fazla yıktığı ikinci ilçe olan Nurdağı’nda aynı zamanda müteahhit olan Belediye Başkanı Ökkeş Kavak tutuklandı. Nurdağı’nda onlarca kişinin yaşamını yitirdiği site ve apartmanların müteahhitliğini yapan, aynı zamanda Nurdağı Belediye Meclis üyesi ve İmar Komisyonu’nda görevli Yunus Kaya da soruşturmalar kapsamında tutuklanan müteahhitler arasında yer aldı.
Söz konusu yapıların müteahhidinin Yunus Kaya’nın olduğunu DW Türkçe ortaya çıkarmıştı. Kaya’nın Nurdağı Belediye Başkanı Ökkeş Kavak’ın kardeşine ait inşaat şirketiyle ortak projeler yaptığı belirlendi.
Öte yandan DW Türkçe’nin araştırması, depremde onlarca kişiye mezar olan Nurdağı Oteli’nin sahibinin de Nurdağı Belediyesi’nin AKP’li meclis üyesi ve aynı zamanda Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çevre ve Sağlık Komisyonu üyesi olan Mustafa Gökkaya olduğunu ortaya koydu. Gökkaya’nın tutuklandığına ilişkin bir bilgi kamuoyuyla paylaşılmadı.
Müteahhitlerin ardından soruşturmaların kamu görevlilerine uzanacağı tahmin ediliyor. Ancak Türkiye’nin yakın tarihindeki deprem soruşturmaları yıkılan binaların denetim ve izin süreçlerinde kusur ya da ihmali olan kamu görevlilerinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda soru işaretlerine neden oluyor.
1999 Marmara depreminde kamusal sorumluluğu olan üst düzey yetkililer yargılanmazken, 23 Ekim 2011’de gerçekleşen 7,2 büyüklüğündeki Van depreminde de durum değişmedi.(devam edecek-Kamu kurumları bağış yaptı)
Gazeteci* Pelin ÜNKER