Yorum yapanlar arasında bu konuda deneyimlerini paylaşanlar da oldu.
Söz konusu yazısının ardından Duman, iddialarıyla alakalı sorularımızı yanıtladı.
Duman’ın yazısı şu ana kadar onbinlerce görüntüleme ve yüzlerce yorum aldı.
Yorum yapanlar arasında bu konuda deneyimlerini paylaşanlar da oldu.
Söz konusu yazısının ardından Duman, iddialarıyla alakalı sorularımızı yanıtladı.
“Ben dişimle tırnağımla geldim, o da aynısını yaşasın demeye başladılar”
İş dünyasında kadınlar arasında dayanışma olmadığını mı düşünüyorsunuz?
İş ortamında erkeklerin gölgesinde mücadele eden kadın çalışanlar, değişen şartlar ve talepkar yapıları sonucu üst kademelere çıkma şansını elde etmeye başladılar. Beklenti, erkek egemen iş ortamlarının kadınlar üzerinde yarattığı olumsuz etkinin kadın çalışanlar arasında bir dayanışma ortamı yaratması ve birbirlerine karşı daha destekleyici tavırlar sergilemesi yönündeydi. Ancak bu beklenti her zaman karşılık bulmadı. Çünkü, kimi kadınlar yükseldikçe konumlarını korumak için şaşırtıcı savunma mekanizmaları geliştirmeye başladılar. Beklenenin aksine kadın yöneticiler, diğer kadın çalışanları desteklemek yerine onları engellemeyi, mutsuz etmeyi ve yıldıracak rahatsız edici tutum sergilemeyi tercih ettiler. “Ben dişimle tırnağımla buralara geldim, o da aynısını yaşasın” demeye başladılar. Kendilerine bağlı çalışan kadın çalışanları dışladılar, desteklemediler ve hatta ilerlemelerini engellediler.
“Aynı problemleri hemcinslerine yöneltmektedirler”
Pembe taciz ya da kraliçe arı sendromundan bahsediyorsunuz? Nedir bu kavramlar?
Türkiye’de konuşulması zor konulardan biri, kadının kadına uyguladığı mobbing, pembe taciz, bir diğer adıyla “kraliçe arı sendromu”dur.
Bu sendrom kişisel ve profesyonel başarıya sahip kadınların diğer kadınların kariyer yolunda ilerlemelerine engel olmasını, kendi cinsiyetlerinden gelen rekabete tahammülsüz olma eğilimini ifade eder. Hemcinslerine erkeklerden daha kötü davranan otorite veya güç sahibi kadınları kapsar.
Yıllardır erkeklerle eşit olmayan haklardan şikâyet eden kadınların aynı problemlerin çoğunu kendi hemcinslerine yönelttiklerini ortaya koyar. İlgilenenler için bu terimin ilk olarak Michigan Üniversitesi araştırmacıları (GrahamStaines, TobyEpsteinJayaratne ve CarolTavris) tarafından 1973’te ortaya çıktığını belirtmek istiyorum. O gün bugündür sendrom kitlesel olarak yükseliyor ve hala gelişiyor.
“Kraliçe arı sayısında artış var”
Kraliçe arı sayısında bir artış var mı?
Daha fazla kadının birbirini etkinleştirdiğini ve güçlendirdiğini görmemiz gereken bir zamanda, birçok şirkette kraliçe arı sayısında bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Bu, geçmişe kıyasla daha fazla kadının yönetici pozisyonlarını üstlenmesiyle de eşzamanlı bir durum.
“Bütün balı kendileri için saklamak isterler”
Neden kraliçe arıya dönüşüyorlar?
İşyerindeki ana arılar bütün balı kendileri için saklamak isterler. Araştırmalar, kadınların birbirlerine erkeklerinden daha kötü davrandıklarını, daha acımasız olduklarını gösteriyor.
Bazı kadınların ana arıya dönüşmesinin nedenleri arasında; üst düzey pozisyonlara ulaşmak için mücadele ettikleri ve acı çektikleri için genç kadınların da mücadele etmesini ve acı çekmesini istemeleri ile aynı cinse karşı empati gösterememeleri var. Psikolojik nedenler, kişilik tipleri ve büyüdükleri ortam da etkili.
“Kadınlar, daha çok erkek patronla çalışmayı tercih ettiğini söylüyor”
Bu tür kişiler işyerlerindeki çalışma arkadaşlarınca nasıl nitelendiriliyor?
Bu tarz kişiler, mesai arkadaşlarınca itici, aşırı hırslı ve agresif gibi sıfatlarla nitelenebiliyor. Söz konusu kadınlar tarafından deneyimlenen kraliçe arı sendromunu, bu kadınların aşırı ve rahatsız edici para ve mevki hırslarına ya da hemcinslerine karşı duydukları kıskançlık ve çekememezliklere bağlayabiliyorlar.
Araştırmalar bize kadınların daha çok erkek patronla çalışmayı tercih ettiğini söylüyor. Erkeklerin kadın bir patrona bağlı çalışma konusunda da benzer bir durumun oluşup oluşmadığına bakmak gerekiyor.
Siz de bu baskılara maruz kaldınız mı?
Gerek 20 yıl kaldığım kurumsal hayatta gerek kurumsaldan ayrılıp kendi işimi kurduktan sonra engellemelere maruz kaldım. Her ikisinin de temelinde ilerlemenin önlenmesine yönelik örgütlü davranışlar olduğunu söyleyebilirim. Sözlü taciz, iş sabotajı, otoritenin kötüye kullanılması, ilişkilerin kasıtlı olarak yok edilmesi gibi engellemeleri de ilave etmek isterim. Kadınların yollarında ilerlerken pek çok barikat olduğunu söyler, bundan şikayet ederiz oysa bu engellerden biri diğer kadınlar… Özellikle de tek olmak isteyen kadınlar. Kraliçe arıların ne kadar çok olduğunu hem yaşayarak hem de danışanlarımın hikayelerinden deneyim ettim.
“Bu sorunun konuşulmaması varlığını ortadan kaldırmıyor”
Kadının kadına şiddetine hayır diyerek feminist yaklaşıma karşı gelmiş olmuyor musunuz?
“Kraliçe arı sedromu“nu feministlikle birlikte değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bu tüm dünyada var olan ve bilimin içine aldığı bir sendrom. Erkeğin kadına şiddeti kadar kadının kadına şiddeti de bir gerçek. Bu sorunun konuşulmaması varlığını ortadan kaldırmıyor. Kadının kadına şiddeti, erkeğin kadına şiddeti diyerek şiddeti cinsiyetçi bir algıdan çıkarmak, insana ve tüm canlılara şiddete hayır diyebilmek gerekiyor.
“Diğer kadınları rakip olarak görmekten vazgeçilince işler değişir”
Peki çözüm ne?
Bir örnekle açıklayayım; hamile kalma ve çocuk sahibi olma deneyimini yaşadığınızda ekibinizdeki başka annelerin sizi desteklemesinin ne kadar değerli olduğunun farkına varırsınız. Kendinizi iyi hissetmediğinizde iş arkadaşınızın sizin yerinize bir toplantıya katılmasını takdir edersiniz. Kendi çocuğu olan bir yönetici, başarılarının ekibin bir arada iyi bir şekilde çalışmalarına bağlı olduğundan yola çıkarak bu durumu sorun etmez. Rekabet etmemeyi, iş birliğini desteklemeyi seçer. Kadınların birbirlerini rakip veya tehdit olarak görmekten vazgeçmesini sağlayabildiğiniz zaman işler değişir.
“Tacizden mağdur olan çok sayıda hemcinsim var”
Peki kadınlar bu sorunun çözümü için başka ne yapabilir?
Bazen tek başına, bazen de örgütlü bir şekilde yapılan bu tacizden mağdur olan çok sayıda hemcinsim var. Gerçi hiçbir ayrımcı yaklaşım iş hayatında sürdürülebilir değil.
Kadınları güçlendirmek ve kariyerlerinde ilerlemelerini sağlamak için kraliçe arılara değil genç kadınlara akıl hocalığı yapabilecek ve destek olabilecek dürüst kadınlara ihtiyacımız var. Kendi yaşantılarından ders alan, arkadan gelenlerin önünü açan kadınlara… “Kadınlar kendilerinden sonra gelen diğer kadınların ilerlemesini engeller” efsanesini yıkmak gerekiyor.
Genç kadınlar, kendilerine yapılanlar karşısında hedeflerinden vazgeçmemeli.
“En önemli tedbir adaletli bir örgüt yapısı kurmak”
Şirketler hangi çözümleri uygulamalı?
Bu sorunun herkes farkında, herkes biliyor ancak yüksek sesle dillendiremiyor. Kraliçe arı sendromu, bir bütün olarak şirketler üzerinde olumsuz bir etkiye sahip oluyor. Üretkenliğin, karlılığın ve çalışan memnuniyetinin azalmasına, iş bırakma eğiliminin artmasına neden olabiliyor. Kadın yöneticilerin ekipleriyle beklentiler, görevler, roller, hedefler ve iyileştirilmesi gereken alanlar hakkında doğrudan, açık ve yapıcı iletişimin gücünü öğrenmesi gerekiyor.
Kraliçe arı sorununu sadece kadınları düzelterek çözemeyiz. Organizasyonları da düzeltmemiz gerekiyor. Kraliçe arı sendromuna yönelik alınabilecek en önemli tedbir, kurumun genelinde kadın- erkek eşitsizliğini engelleyecek şekilde adaletli bir örgüt yapısı kurmak ve çalışanların zihinlerinde cinsiyetten dolayı ayrımcılığa uğradıklarına dair şüphe oluşturmamak. Üst düzey rollerdeki kadın sayısını artırırken kraliçe arı sorununu hesaba katmak.