enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:12 Teröre Karşı Ters Asimetri: İstihbarat -II-
09:26 NOW TV ekranlarında yayınlanan ve her bölümüyle gündem yaratan Kızıl Goncalar dizisi için final kararı alındı…
09:21 Prof. Dr. ESİN SUZER, İzmir Körfezi’ndeki kirliliğin ardından alınan örneklerde amonyak ve çözünmüş oksijen seviyesi normale yaklaştı…
08:57 Araştırmacı-Yazar Muzaffer Ayhan Kara, Otizmli bireylerin farklı alanlarda karşılaştığı zorluklara dikkat çekti…
08:19 Türkiye’nin turizm geliri, yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,6 artarak 9 milyar 451 milyon 244 bin dolar oldu…
07:05 Hollanda’ya Türk göçünün 60. yılı röportajın 3. bölümü…
07:01 Başkent Lefkoşa’daki yapımı yaklaşık 3 yıl süren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Külliyesi’nin açılışına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katılacak…
00:46 Mardin Telkârisi Turizmle Buluşuyor…
00:29 İletişim Başkanı Altun: TRT, yarım asrı aşan yayıncılık birikimiyle önce bir kurum olmuştur
23:31 Diyarbakır’da aniden başlayan fırtınanın etkisiyle, fırtınada çatılar uçtu tabelalar devrildi…
17:41 İletişim Başkanı Altun’dan “1 Mayıs” mesajı
12:18 Kocaeli Körfez Belediye Başkanı Söğüt’ten ilk Hereke Halısı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verildi!…
11:34 Şampiyon gibi oynamıyoruz!…
10:14 “Suyun sürdürülebilir şekilde yönetilmesi hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük önem taşıyor”
09:57 Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Askerlik sınıflandırma sonuçları e-Devlet üzerinden erişime açıldı…
09:32 KASKF Başkan adayı Mevlüt Ağra, “Ben değil, biz anlayışı ile şeffaf kararlar alınacak”…
09:16 Türkiye’nin turizm geliri, yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,6 artarak 9 milyar 451 milyon 244 bin dolar oldu…
06:51 Erdoğan: Kameraları bantlamak bizim kitabımızda yazmaz…
06:45 Gazeteci Gül KABACAOĞLU’nun ‘Orada N’ler Oluyor!’ Dış kaynaklı haberleri!…
00:57 Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi kaçağıyla mücadele kapsamında Diyarbakır’da kapsamlı bir denetim süreci başlattı…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Trump 2.0’da Dış Politika Öncelikleri

Trump 2.0’da Dış Politika Öncelikleri
21 Ocak 2025
18
A+
A-

Amerika’nın yeni başkanı Donald Trump henüz yemin töreni olmadan dış politikada hangi konular üzerine eğileceği konusunda ipuçları vermeye başladı. Trump bir süredir Grönland’ın ve Panama Kanalı’nın kontrolünün ABD’ye geçmesi gerektiği ve hatta Kanada’nın da bir Amerikan eyaleti olabileceği gibi emperyal fikirleri ortaya atarken, askeri güç kullanımı seçeneğinin de gerekirse düşünülebileceğini söyleyerek gündemi domine ediyor. Bir yandan bu benimsenen yayılmacı retorik ABD başkanlarında pek rastlanmayan bir durumken, yayılmanın hedefi olarak gösterilen yerlerin geleneksel Batı fotoğrafının mensubu ülkelerin toprakları olması da şok etkisi yaratan başlıca faktör.

Dr. Muhammed Çağrı Bilir-

UHA / İnternational News Agency

Muhammed Çağrı Bilir, TAV sitesinin yazarıTürkiye Araştırmaları Vakfı’ndan (TAV) Araştırmacı Dr. Muhammed Çağrı Bilir, kaleme aldığı “Trump 2.0’da Dış Politika Öncelikleri” başlıklı yazısında, Trump’ın bu radikal çıkışlarının arkasında yatan muhtemel sebeplerin ne olabileceğini ele alıyor.

Trump Dış Politikasının Kökenleri

Aslında Trump’ın dış politika vizyonu ABD’nin geleneksel müttefiklerine yönelik eleştirel bir tutumu hep barındırıyordu. Hatta medya önünde AB üyelerinin savunma harcamaları konusunda yeterince sorumluluk almadıkları ve Amerikan vergi mükelleflerine kendi güvenlik maliyetlerini de ödettirdikleri gibi küçük düşürücü ifadelere sıkça rastlamak mümkün.

Kimilerine göre Trump popülist bir siyasetçi olarak kendisini unutulan Amerikalıların sesi olarak göstermek istiyor ve bu sebeple de Amerikalıların çıkarlarını küreselci politikalara kurban eden müesses nizam ile kavgasını liberal düzenin sembol niteliğindeki yapı taşları olan NATO, AB veya bütünüyle liberal normlar ile yaparak Amerikan halkı gözündeki popülaritesini beslemeye çalışıyordu.

Kimilerine göre ise Trump geleneksel izolasyon temelli korumacı bir ekonomi modelini benimseyerek ABD’nin çıkarlarını tek taraflı politikalarla korumaya çalıştığını söylüyor. Bu sebeple de Trans-Pasifik Ortaklığı yahut Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası anlaşmaları geleneksel müttefiklerden gelen bütün tepkilere rağmen iptal ettiği söylenir.

Bir diğer alternatif yaklaşım ise bütün bunları “Nixon” benzeri bir “Madman” profili çizmesiyle ilişkilendiriyor. Öyle ki Trump bir caydırıcılık unsuru olarak bilinçli bir tahmin edilemezlik algısı oluşturuyor ve bu sayede hem müttefiklerini hem de potansiyel rakiplerini hizaya getirmesi gereken anlarda daha fazla kazanım elde edebiliyor. Örneğin, İran ile nükleer anlaşmayı iptal ederken Kuzey Kore lideri ile nükleer silahlar konusunda doğrudan kendisinin görüşmesi gibi uygulamalar tutarlılık değil kontrast yaratan detaylar olarak dikkat çekiyor. Dolayısıyla Trump’ın dürtüleriyle hareket eden dar görüşlü bir popülist mi olduğu yoksa fayda/maliyet hesabı yapan rasyonel bir lider mi olduğu konusunda bir konsensüs oluşmuş değil.

Saldırgan Retorik

Trump tarzı dış politika konusunda başkanlığının ilk dönemine bakıldığından tetikleyici unsurların ne olduğundan bağımsız olarak belli hedefler göze çarpıyor. Trump ABD’nin Soğuk Savaş itibarıyla kendi etrafında şekillenen Batı ittifakı ile tanımlı ilişkilerinden memnun olmadığını her seferinde vurguluyor. Özellikle Arap Baharı ve Rus saldırganlığına karşı AB ülkelerinin Amerikan desteğine muhtaç kalıyor oluşu ilk öne çıkan sorunlardan. Benzer şekilde Güney Kore’nın de ABD’nin üstlendiği güvenlik maliyetlerinin karşılığını vermediği yönünde birçok söyleme rastlamak mümkün.

Öte yandan Meksika, Kanada ve AB ülkeleri ile aralarındaki serbest ticaret anlaşmalarının yine Amerikalı üreticilere haksız rekabet yarattığı ve dolayısıyla Amerikan şirketlerinin, işçilerinin ve çiftçilerinin sırtına yük olduğu gerekçesiyle alüminyum ve çelik ithalatı gibi alanlara ek vergiler getirdiği biliniyor. Aynı şekilde General Motors şirketinin Meksika’da ürettiği araçları ABD’ye vergisiz getirmesine karşın Ford’a üretimin tamamen Amerika topraklarına taşınmazsa ek vergiler getireceği yönünde baskı yapmıştı.

Aslında Trump’ın korumacı ekonomi politikaları gereği bu tutumu özellikle Çin’e karşı göstermesi beklenen bir durumken, Amerikan merkezli büyük şirketleri ve hatta geleneksel müttefiklerini de Çin gibi Amerikan çıkarlarının karşısındaki ötekiler olarak tanımlaması dikkate değer bir durum.

Dolayısıyla bugün Grönland, Kanada ve Panama Kanalı’na yönelik inşa ettiği retorik de aslında bir önceki dönemi ile paralellik gösterir nitelikte. Trump Grönland’ın Çin’e ve Rusya’ya karşı sadece “Amerikan” çıkarları için kritik önemini vurgularken, Kanada’nın da tıpkı AB ülkelerinde olduğu gibi enerji ithalatı gibi konularda veya savunma maliyetleri konusunda Amerika’ya yük olduğu eleştirilerini yöneltiyordu. Panama Kanalı’nın ise ABD’nin tabiri caizse bir hediyesi olmasına rağmen bugün Çin’in nüfuz edebildiği bir yer olması ve yüksek geçiş maliyetleri sebebiyle Amerikan çıkarları gereği müdahaleyi hakkettiğini vurguluyor.

Müesses Nizam ve Yeniden Tanımlama

Bu noktada Trump ne Grönland’ın Batı’nın refah ve demokrasi sembollerinden olan Danimarka’nın bir parçası olmasını ne Kanada’nın Batı ittifakındaki ileri seviye refah ülkesi olarak liberal dünyanın vitrin ülkelerinden biri olmasını umursuyor. Hatta bu değerler etrafında şekillenmiş ilişkileri yeniden tanımlamak istediği bile söylenebilir.

Neticede bütün bu ülkelerin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının ABD tarafından karşılanıyor oluşu aslında Soğuk Savaş şartlarında Sovyet tehdidine karşı oluşan bir gereklilik olarak düşünülebilir. Özellikle savaş yorgunu olan Avrupa ekonomilerinin yeninden toparlanması için ve bu toparlanmanın aslında Amerikan liderliğindeki Batı bloğunun da çarklarını döndürecek olması sebebiyle ABD ile bu ülkeler arasında emperyal bir ekonomik ilişki kurulmamış olabilir.

Ancak kazan-kazan mantığına ve karşılıklı bağımlılığa dayalı bu sistemin ekonomik olarak işlerliğini sağlayan faktör ise tabi ki Amerika’nın buna göz yummasıdır. AB ülkelerinin ve Kanada’nın ABD’nin vatandaşlarına sağladığından kat ve kat fazla refah imkânı tanıyabiliyor olması ve bunu Amerikan güdümlü sistemde Amerika sayesinde elde ediyor olmaları genelde tartışma konusu olan bir durum da değildi.

Sovyet tehdidi ortadan kalktıktan sonra bu gündem daha çok Avrupalıların kendi savunma ihtiyaçlarını NATO’ya alternatif oluşturmadan kendi başlarına sağlamaları gerektiği fikri etrafında oluşurken, bugün Trump’ın ortaya attığı gümrük tarifeleri ve vergilendirme gibi konular bu kadar akut meseleler olarak ele alınmıyordu. Zaten Amerikan başkanları arasında Batı ittifakını liberal prensipler dahilinde serbest ticaretle, karşılıklı bağımlılıkla ve bloğun güvenliğinin sağlanmasının Amerika’nın olmazsa olmaz bir zorunluluğu olduğu fikrine endekslemek yaygın bir tutumdur.

Hâlihazırda iç politikada karşı karşıya olduğu Obama-Clinton-Biden ekseninin de aslında tam olarak bu ideolojik pozisyonu tutuyor olmaları aslında Trump’ın dış politikada inşa ettiği retoriğin iç politikada da yürüttüğü kavgaya da destek olduğu anlamına geliyor. Yani müesses nizam ve onun siyasi temsilcileri olarak son yıllarda ortaya çıkan demokrat geleneğin dış politika vizyonu da aslında Trump için potansiyel bir savaş alanıdır. Dolayısıyla Trump bütün bu ülkelerle tanımlanmış olan ilişkilere aslında bir çeşit güncelleme getirmek istiyor olabilir.

Sonuç

Sonuç olarak, Grönland, Kanada yahut Panama fark etmeksizin geleneksel Batı fotoğrafının içinde bulunan her aktör Trump’ın radarına her an girebilir ve benzer söylemlerin odağı hâline gelebilir.  Bu noktada Trump’ın önünde sadece dört yıl olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Bu süre içinde bir işgal yahut ilhak politikası gütmesi veya en azından sonuç alması çok muhtemel durmasa da bütün bu söylemlerin yarattığı “Madman” profili ile uyumlu olarak ticari ve stratejik bazı kazanımları bu şekilde elde edebilir.

Grönland ile doğal kaynaklar ve güvenlik iş birliği konularında yeni ortaklıklar, Panama’dan kanal kontrolü ile alakalı imtiyazlar veya geçiş ücretlerinde tarife güncellemeleri veya Kanada’dan da aynı şekilde enerji ve ticaret konularında ek faydalar sağlayabilir.

Böylelikle, müesses nizamın yıllardır tanımladığı kutsallara yani Batı ittifakının demokrasilerine saldırırken, öte yandan onları dize getirme imajıyla elde ettiği kolay zaferlerle iç politikada da kazanım elde edebilir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.