Krediler Tükeniyor!

Milli ara girdi, toplamda 18 transfer yapıldı, Selçuk İnan hoca şunu istiyorum dedi ve dediklerinin çoğu da transfer edildi. Dişimize göre rakip olan Kayserispor’u gözümüze kestirdik, ilk ve tek puanımızı zar zor alabildik. Hadi Gaziantepspor’da bize denk bir takım dedik ve büyük umutlarla Antep deplasmanına hazırlandık. Önceki yazılarımda ifade etmiştim, Gaziantepspor’un zor bir rakip ve zor deplasman olacağını…yine de net 3 puan için gittiğimiz bir maçtı çünkü bir sürü transfer yapılmıştı !!!

Maçın başlama düdüğü çalar çalmaz ilk 10 dakikada 3-0 gibi net skorla tabelada Gaziantepspor önde olabilirdi. Adamlar resmen bizi boğdu ! Maçın başında sahanın her yerinde ev sahibi takımın üstünlüğü vardı. Aslında maçı izlerken iki takımın teknik direktörünün karakteristik yapısı geldi gözümün önüne…Burak Yılmaz agresif hırçın karakterini Gaziantepspor’a yüklemiş, bizim Selçuk İnan hoca ise kendi gibi mülayim ve mütevazi yapısını kendi futbolcularına yüklemiş gibi gördüm sahada…

İnanın oynadığımız futbol değildi ! Ne yaptığımızı bilmiyorduk. Kocaelispor cephesi olarak sahada ne bir sistem, ne bir ayağa pas, ne bir orta saha, ne bir kanat hiçbir şey yoktu. Selçuk hoca maçtan sonra açıklamasında; “üzerimizde baskı vardı, oyuncular yeni ve birbirini tanımıyor, zor bir ligdeyiz kazanmak kolay değil ” gibi gibi açıklamalar yaptı…

Hadi birçok eksiği görmezden gelelim, her olumsuzluğu yazmayalım, herşeye iyi niyetli bakalım, aman kulüp zarar görmesin, aman futbolcuların moral motivasyonunu bozacak cümlelerden uzak duralım diyorum ama kusura bakmayın tribünler artık ” istifa ” kelimelerini kullanmaya başladı. Haksızlar mı diye soracak olursak; vallahi burası bir semt kulübü değil, geçmişi başarılarla dolu köklü bir kulüp…sen sezon başı ” hedef Avrupa ” dersen, beklentiyi uzaya çıkarırsan, şimdi de tribünlerin sesine kulak tıkayamazsın…

Selçuk hocama bir mesajım olacak ki kendisi de bunu çok iyi biliyor olacaktır. Bu camia seni sevdi, saygı da duyuyor; ama hocam böylesi olumsuz gidişatların faturası bizim ülkemizde genelde hocaya çıkarılır. Aslında olması gereken, serüvenin başı başkan ve yönetimdir ama ülkemizde işler böyle yürümüyor.

Halen daha töleransın ve kredin biraz daha var gibi. Taraftar burnundan soluyor, herşeyin de farkındasın hocam. Ancak içerdeki Rize maçında üzerinizde baskı daha fazla olacak. Emin olun ki; gerek başkan ve yönetim, gerekse teknik heyet haftasonu oynanacak olan Çaykur Rizespor maçında en büyük baskıyı kendileri hissedeceklerdir. Bu tür maçların stresi ve yükü ağır olur. Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok ancak Rize de iyi takım, futbolu da güzel. Son dakika golü ile Gençlerbirliği’ni yenip 3 puanı almayı da başardılar. Temennim ve beklentim bu maçtan sonra da iyi şeyler konuşalım, güzel şeyler yazıp çizelim…

Takımın sırıtan futbolcuları Petkoviç ve kaleci Jovanovic…ilk defa oynamasına rağmen Smolcic defansta güven veriyor. Takım kötü giderse, bu ve bunlar gibi iyi futbolcuların da ister istemez performansı zamanla düşer. Can Keleş’e birisi Kocaelispor’u biraz anlatmasını rica ediyorum, bu kadar sorumsuz ve bu kadar bencil futbolcu olur mu Allah aşkına !!! Takımın kaderi ile oynama lüksünü nerden almış bu kardeşimiz !!! Maçı öyle yada böyle dengede götürürken, bu kadar kötü oyunla rakip kalede gol fırsatı bulmuşsun ve yanındaki müsayit olan arkadaşına pas vermiyorsun. Sonrasında maç bitmiş uzatmalar oynanıyor, yan hakeme ne dediyse artık, birde üstüne kırmızı kart yiyorsun, kabul edilir gibi değil !!!

Aslında yazılıp çizilecek çok şeyler var ama yine de içimizdeki düşünceleri törpüleyip kaleme alıyoruz.

Hayırlısı ile hafta sonu Çaykur Rizespor maçını bekleyip görelim. Ümidimiz yine üç puanı almak. Ardından Beşiktaş deplasmanı. Hakkımızda hayırlısı olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum…