İsrail’in BM’ye Karşı Tutumu ve Yeni Bir Hukuki Süreç -I-

Prof. Dr. Yücel ACAR & Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlattığı ve halen devam ettirdiği soykırımda başta BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UN Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East, UNRWA) olmak üzere BM organlarını, uluslararası yardım kuruluşlarını ve hatta Lübnan’daki BM Barış Gücünü (United Nations Interim Force in Lebanon, UNIFIL) hedef alması, dikkat çeken saldırı yöntemlerinden biri oldu.
Nihayetinde aralarında İspanya, Norveç ve Slovenya gibi Avrupa devletlerinin de bulunduğu 23 devlet BM Genel Kuruluna bir karar tasarısı sunarak Uluslararası Adalet Divanından (UAD) İsrail’in bu eylemlerinin hangi hukuk ilkelerini ihlal ettiği ve nasıl muamele görmesi gerektiğinin ortaya koyulmasını talep etmesini istedi.
Tasarı 12 Aralık 2024’te Genel Kurulda 12 ülkenin olumsuz oyuna karşın aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 137 ülkenin olumlu oyuyla kabul edildi.
Böylelikle İsrail’in hukuku ve vicdanı hiçe sayan bir eylemi daha UAD
önüne taşındı.
İSRAİL’İN HUKUKLA İMTİHANININ GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ
İsrail’in Filistinlilere yönelik eylemleri 2003’ten bu yana çeşitli vesilelerle UAD önünde yargılama konusu olmuştur. Son zamanlarda ise İsrail’e karşı bu türden yargısal süreçlerde belirgin bir artış olduğu gözlemlenmektedir.
BM Genel Kurulu 8 Aralık 2003’teki kararıyla “İşgal Altındaki Filistin Topraklarında İsrail’in Duvar İnşasının Hukuki Sonuçları”na dair UAD’den hukuki görüş talep etmiştir. Böylelikle İsrail, UAD önünde ilk kez hesap vermek durumunda kalmıştır.
UAD 9 Temmuz 2004’te açıkladığı istişari görüşünde İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği duvar ile Filistin halkının kendi kaderini tayin (self-determinasyon) hakkını ve Filistinlilerin temel bazı bireysel haklarını ihlal ettiğine karar vermiştir.
İsrail’in karşı karşıya geldiği bir başka hukuki süreç 1 Ocak 2015’te Filistin devleti hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) “işgal altındaki Filistin topraklarında işlenen suçlar da dahil olmak üzere” yargı yetkisini kabul eden bir beyan ve 13 Haziran 2014’ten bu yana olan durumu herhangi bir bitiş tarihi olmaksızın UCM savcısına havale etmesiyle başlamıştır.
Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım ve saldırı suçlarından sorumlu gerçek kişileri yargılama yetkisine sahip UCM’nin 1 Nolu Ön Yargılama Dairesi 5 Şubat 2021’de verdiği kararla UCM’nin yargı yetkisinin Doğu Kudüs, Gazze ve Batı Şeria dahil olmak üzere Filistin’in işgal altındaki topraklarını da kapsadığına karar vermiştir. Sonrasında 3 Mart 2021’de savcı, Filistin devletindeki duruma ilişkin soruşturma açıldığını duyurmuştur.
Bugün itibarıyla UCM’nin soruşturmaları İsrail’in Gazze’ye 7 Ekim 2023’ten beri gerçekleştirdiği saldırıları da kapsar şekilde devam etmektedir.
UCM’nin başlattığı soruşturma çerçevesinde Ön Yargılama Dairesi 21 Kasım 2024’te verdiği kararla hem İsrail’in yargı yetkisine ilişkin itirazlarını reddetmiş hem de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işlemesi nedeniyle tutuklama kararı vermiştir.
BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022’deki kararıyla İsrail’in eylemleriyle ilgili 2003’teki talebinden sonra ikinci defa UAD’den danışma görüşü istemiştir. Bu talep 20 Ocak 2023’te UAD’ye iletilmiştir.
BM Genel Kurulu UAD’den 1967’den bu yana devam eden Filistin topraklarının işgalinin, yerleşim yerleri kurulması ve toprak ilhakı ile kutsal şehir Kudüs’ün statüsü, yapısı ve demografik oluşumunun bozulmasının, ayrımcı mevzuat ve önlemlerin kabul edilmesinin ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilediğini ve bu statünün tüm devletler ve BM açısından ortaya çıkardığı hukuki sonuçların neler olduğunun tespit edilmesini talep etmiştir.
19 Ocak 2023’ten sonra aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 devlet ve 3 uluslararası örgüt yönetilen bu sorulara ilişkin yazılı görüşlerini paylaşmıştır. UAD yaklaşık bir buçuk yıl süren inceleme ve değerlendirmeleri neticesinde görüşünü 19 Temmuz 2024’te açıklamıştır.
UAD; İsrail’in 1967’de işgal ettiği ve bir kısmından da çekilmediği toprakların Filistin devletine ait olduğu, İsrail’in bu topraklar üzerinde işgalci durumunda bulunduğu, işgalin çok uzun süredir devam ettiği, İsrail’in bu topraklarda kontrolünü sürdürmesinin yasa dışı olduğu, bu yasa dışı işgale derhal son vermesi gerektiği, işgale son verme gereğinin yerine getirilmesi için BM’nin ve bu bağlamda özellikle de BMGK’nin gereken çalışmaları yapmaları ve kararları almaları gerektiği, işgalin bu derece uzun süredir devam etmesinin bu toprakların Filistin toprağı olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği ve burada farklı bir statü kurulmasına imkan vermeyeceği, BM’nin bu topraklara daima Filistin ülkesi olarak muamele etmesi gerektiği, İsrail’in işgali devam ettirirken tüm yeni yerleşim faaliyetlerini derhal durdurması gerektiği, daha önceden izin vermiş olduğu tüm yerleşimcileri tahliye etme yükümlülüğü altında bulunduğu, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki ilgili tüm gerçek veya tüzel kişilere verdiği zararları tazmin etme yükümlülüğü altında olduğunu tespit etmiştir.
Sonuç olarak 7 Ekim 2023 olaylarının gölgesinde karara varılan danışma görüşü ile UAD bir kez daha Filistin ülkesinin sınırlarını tespit etmiş, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkının altını çizmiş, İsrail’i işgalci güç olarak nitelendirerek derhal bu işgale son vermesi gerektiğini vurgulamış ve uzayan işgal nedeniyle ortaya çıkan tüm zararlardan da sorumlu olduğunu belirtmiştir.
Diğer devletler bakımından ise uluslararası hukuka aykırı İsrail eylemlerini tanımama ve destek olmama bilakis hukukun gerçekleşmesine yardımcı olma yükümlülüklerini hatırlatmıştır. Danışma görüşünün bağımsız ve tarafsız bir yargı organının görüşü olduğundan da hareket edildiğinde devletler üzerinde de etkili olması gerektiği açıktır.
Yakın zamanda İsrail’e yönelik başlatılan bir başka ve oldukça önemli bir hukuki süreç UAD önünde çılan soykırım davasıdır. Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in Gazze’de yaptığı saldırılarla Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme (Soykırım Sözleşmesi) kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiasıyla 29 Aralık 2023’te UAD’ye başvurmuştur.
Güney Afrika Cumhuriyeti ayrıca UAD iç tüzüğünün 73, 74 ve 75. maddeleri uyarınca “Filistin halkının Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki haklarına daha fazla, ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarar gelmesini önlemek” ve “İsrail’in Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak” amacıyla geçici tedbirlerin belirtilmesini de talep etmiştir.
UAD şu ana kadar 26 Ocak 2024, 28 Mart 2024 ve 24 Mayıs 2024’te İsrail’in alması gereken önleyici tedbirleri içeren kararlar almıştır. Bu kararlarda sivillere saldırıların durdurulması, soykırıma yol açacak türden eylemlerin yapılmaması, insani yardımların sivillere ulaşmasının engellenmemesi ve Refah’a yönelik askeri operasyonların derhal durdurulması emredilmiştir. Ancak İsrail’in günümüze kadar bu kararlardan hiçbirisine uymadığı görülmektedir. (devam edecek-İSRAİL’E KARŞI YENİ BİR HUKUKSAL SÜREÇ)
Yorumlar