enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:57 TRT1’in sevilen dizisi Mehmed: Fetihler Sultanı’n Halid Bin Velid karakterini canlandıran Alexander Uloom, Hollywood’un yükselen yıldızı…
00:56 Bakan Fidan: Bölge ülkeleriyle ortak güvenlik konusunu masaya yatırmalıyız
00:45 “Dostluk Denizi” adıyla Doğu Akdeniz’de Türkiye-Mısır ortak deniz tatbikatı düzenlenecek.
00:45 Özbekistan Eski Dışişleri Bakanı ve Şanghay İşbirliği Örgütü Eski Genel Sekreteri Vladimir Norov,’dan TUDPAM’a özel açıklama..
00:38 SPD Başkanı Yıldız : Sulamada enerji maliyeti sorunu güneş enerjisi ile çözülebilir
00:35 Etki Odaklı Sohbetler’in konuğu Semtpati Vakfı Genel Müdürü Ece Ünver oldu
00:31 Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Trump ile görüşecek
00:31 Kosova’dan Mektup Var!
00:27 Türkiye’nin Potansiyeli ve Siyasetin Orta Vadeli Geleceği
00:18 Türkiye-İtalya-Libya Zirvesi: Jeostratejik Denklemde İş Birliği
00:17 Aon, Formula 1 takımı Scuderia Ferrari HP’nin sponsoru oldu
00:08 “Filenin Efeleri” A Milli Erkek Voleybol Takımı, 2025 Dünya Şampiyonası son 16 turunda bugün Hollanda ile çeyrek final mücadelesi verecek.
00:04 Uyku bozuklukları Alzheimer hastalığının oluşumunda önemli bir faktör
00:01 Gençlerimizin geleceğinden endişe etmeyelim: Z Kuşağı gençlerimiz daha atik, cesur! …
20:30 Dünyada ve Türkiye’de Yükselen Spor branşının adı ” PİCKLEBALL “
10:00 Türkiye’de Ulaşım Sistemlerinin Gelişimi
00:44 Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali TEKNOFEST’e katılacağını duyurdu.
00:37 Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2025’in ikinci döneminde 28 projeye 7 milyon 375 bin lira destek sağladı.
00:37 GSG Impact Mütevelli Heyeti Toplantısı Londra’da Gerçekleşti
00:34 “Bugünkü Konjonktürde Uygur Sorunu” çalıştayı
TÜMÜNÜ GÖSTER →

İki Yanlış Bir Doğru Etmez – Bir Yanlış Birçok Doğruyu Yok Eder

İki Yanlış Bir Doğru Etmez – Bir Yanlış Birçok Doğruyu Yok Eder
16 Ekim 2023
73
A+
A-

İsrail’in diğer Arap devletleri ile değil, devlet dışı aktörler ile muhatap olduğu ve olmaya devam edeceği aşikâr. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah ve İslami Cihad gibi oluşumlar Hamas ile birlikte hareket edebileceğini açıklıyor. Henüz gerçekleşmemiş olan bu ihtimal son dönemin vekil savaşları kavramından ABD ve İsrail’in de muaf olamayacağını hatırlatıyor.

Dr. Murat ASLAN - (UHA) Uluslararası Haber Ajansı

Murat ASLAN, Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyesi

Hamas’ın 7 Ekim’de Gazze’den başlattığı saldırı ve İsrail’in mukabelesi halen gündemin en sıcak konusu durumunda. İsrailli sivillerin rehine olarak tutulması ve Gazzeli Filistinlilerin yaşadığı insanlık dramı kaos yarattı. İsrail’in “Demir Kılıçlar” operasyonu ile artan gerginliğin bölgesel bir kargaşaya dönüşme olasılığı artık muhtemel bir senaryo.

Böyle bir durumda, senaryo üretirken ihtimaller her zaman dikkate alınır. İsrail’in ilan ettiği savaş sonrasında ne gibi olayların yaşanabileceğini öngörmek aslında zor değil.

Halen İsrail’in diğer Arap devletleri ile değil, devlet dışı aktörler ile muhatap olduğu ve olmaya devam edeceği aşikâr. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah ve İslami Cihad gibi oluşumlar Hamas ile birlikte hareket edebileceğini açıklıyor. Henüz gerçekleşmemiş olan bu ihtimal son dönemin vekil savaşları kavramından ABD ve İsrail’in de muaf olamayacağını hatırlatıyor. Bu durumu önlemek adına ABD ve İsrail’in bu örgütlere destek sağlayabilecek devletlerin bölgedeki nüfuzunu önlemesi gerekiyor. Doğal olarak İran ve Rusya bahse konu devlet dışı aktörlere destek verecek ülkelerin başlıcaları. Bu devletlere karşı İsrail’in tavır alabilmesi için Lübnan cenahını tehdit etmesi, Suriye’yi kontrol altında tutması, gerekirse bu ülkeleri vurması gerekiyor.

Hizbullah’ın Cuma günü itibarıyla yapmış olduğu açıklamada, “Hamas’a destek olunmaması” istikametinde bir iletişimin mevcut olduğu görülüyor. İran’ı “ötelemek” adına bölgeye sevk edilen Amerikan uçak gemileri “caydırıcı” gerekirse “önleyici” bir unsur olarak İran kaygısına yönelik. Ancak İran ve Rusya’nın Suriye’deki askerî varlıkları ve bölgedeki silahlı unsurlara sağlayabileceği askerî destek Amerikan ve İsrail güvenlik kaygılarını tetiklemeye devam edecek gibi.

ABD ve İsrail için Lübnan cephesinde fiziki tedbir alınırken Suriye’de üç yönü olan bir angajman söz konusu. İlk husus İsrail’in Suriye’de yürüttüğü operasyonlar. Rejimin, 6 Ekim’de bir törene yönelik saldırı nedeniyle fazla ilgi göstermediği İsrail ve Filistin meselesi aslında Esad ve ailesinin ipini çekebilecek bir gelişme. İsrail’in 7 Ekim’de Esad’ı doğrudan tehdit etmesi hafızalardayken İran’ın Esad’a nüfuz etmesi ve Suriye’ye konuşlanmış olması ABD ve İsrail için önemli. O halde ikinci husus Lüban ve Suriye’deki İran varlığı. İsrail Suriye’deki İran hedeflerine tespit ettikçe zaten saldırı düzenliyordu. Ancak İsrail karşıtı örgütlere yardım edebilecek İran’ın bölgedeki varlığına son vermek muhtemelen önümüzdeki günlerin konu başlığı olacak. Bu çerçevede İran’ın kullandığı iki havaalanına geçtiğimiz günlerde önleyici saldırı düzenledi.

Rusya’ya karşı daha temkinli bir tutum var. Suriye’deki adı konmamış bir centilmenlik antlaşması olan ABD ve Rusya son dönemde sorunlar yaşamaya başlamıştı. Geçtiğimiz Haziran ayında Rus pilotlarını çatışmasızlık protokollerini ihlal etmekle suçlayan Amerikalılar, Rusların Suriye’deki etkin askerî konuşlanmasını muhtemelen gözden geçirecek. Putin’in, Amerikan müdahalesi halinde Filistin’e yardım söylemi doğal olarak ABD’yi Suriye’de tetikleyecek türden.

Diğer bir konu da yanlış Amerikan politikalarıyla, İsrail’in Filistinlileri hedef alması sonrasında asıl tehdidin radikal örgütlerin İsrail ve Suriye’de tekrar yükselişi olduğunu görmek gerekiyor. Geçmişte egemenlik boşluğu olan her coğrafyayı dolduran radikal örgütlerin eleman bulma, finans kaynağı yaratma, eğitim verme gibi temel fonksiyonlar yanında İsrail veya Amerikan çıkarlarını doğrudan hedef alması muhtemel. Türkiye’nin böyle bir ihtimalde potansiyel bir hedef ülke olabileceğini tahmin etmek de zor değil. Diğer bir ifadeyle Türkiye’nin sadece bölücü terör örgütünü değil radikal terörü de merceğine alması lazım.

Son tahlilde Hamas’a yönelik operasyonun bölgede istikrarsızlığa neden olabileceğine dair görüşler gerçekçi. İsrail’in yanı başında fiiliyatta bölünmüş Suriye ve Batı politikalarından memnun olmayan toplumlar dikkate alındığında bölgeye uygulanacak dış basınç hem Ortadoğu’daki iktidarları hem de Batı dünyasındaki asimetrik tehdit algılarını olumsuz etkileyebilir. Devletlerin toplumlarla savaşması gibi bir gerçeğin ortaya çıktığı günümüzde, Ortadoğu halklarının “düzene” karşı gelmek adına bir sorgu sürecini başlatmaları mümkün. O halde, Hamas üzerinden Filistin toplumunu cezalandırmayı öngören Amerikan-İsrail yaklaşımının uzun vadede etkileri yıkıcı olabilir. Bu nedenle Batı yarıkürede icra edilebilecek terör saldırılarının mazeretini Filistin üzerinden yaratmamak ise ABD ve İsrail ikilisine düşüyor. Kutuplaşmanın devletlerden toplumlara tahvil edilmesi halinde ‘kopuk’ bir dünyaya sürüklenme ihtimalinin farkında olmak gerek.

Ortadoğu’da en kötü barışın dahi kaybedeninin olmayacağı çok kötü bir tecrübe ile 7 Ekim sabahı ve sonrasında anlaşılmış oldu. Bu nedenle mevcut gerilimin düşürülmesi duygularla değil akıl ile hareket edilmesini gerekiyor. Sonuçta, “iki yanlış bir doğru etmiyor ama bir yanlış birçok doğruyu yok etmekte”.

***

Yazar hakkında

Murat Aslan

Araştırmacı
1991 yılında Kara Harp Okulu’nun Yönetim Bölümünden mezun olmuş ve TSK bünyesinde muhtelif görevler almıştır. Aynı dönem içinde, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde; 2006-2010 yılları arasında yüksek lisans, 2011-2017 yılları arasında doktora eğitimini tamamlamıştır. Eğitimi süresince yumuşak güç kavramının Çin pratiğini kültür çalışmaları ve Afrika kıtası politikaları üzerinden analiz etmiştir. Doktora çalışmalarında istihbarat ve propaganda kapsamında barış odaklı askerî girişimleri analiz etmiş, BM ve NATO’nun Bosna ve Afganistan’daki uygulamalarını yerinde analiz etmiştir.

TSK’dan kendi isteğiyle emekli olması sonrasında Başkent ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanlarında muhtelif dersler vermeyi müteakip, Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmuştur. Ortadoğu özelinde çalışmalara ağırlık vermiş, Libya’da güvenlik sektörünün reform sürecine yönelik yöntemsel araştırma ve yayınlar yapmıştır.

Savunma ve güvenlik çalışmaları kapsamında güç kavramı, istihbarat ve propaganda kavram ve uygulamaları üzerinde yoğunlaşmış, bölgesel ilgi alanı Ortadoğu olmasına rağmen Afganistan, Balkanlar, ABD ve Çin’de yapmış olduğu saha çalışmaları nedeniyle farklı bölgelerin etkileşimi ve küresel politikada konumlanması üzerine yoğunlaşmıştır. Daha önce Başkent Üniversitesinde misafir öğretim üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak dersler veren Aslan, halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyeliği ile birlikte SETA Araştırmacısıdır.

Aslan, muhtelif akademik makaleleri yanında, Security Sector Reform for Libya: A Cruical Step Towards State Building, Yüzyılın Krizi: Afganistan, Intelligence and Propaganda: The Cases of Bosnia and Herzegovina and Afghanistan isimli kitapların yazarıdır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.