enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
07:50 Türk Halk Müziği sanatçısı Mahsun Kırmızıgül Moskova’yı büyüledi
00:47 Almanya, Türkiye’yi “stratejik ortak” olarak görüyor…
00:38 Fatih Sultan Mehmet’in Macar Orban’a döktürdüğü Şahi topu, dünya tarihinde bir devrin kapanışını simgeler.
00:25 İstanbul Ticaret Odası (İTO), Ekimde fiyatı en çok artan ve azalan ürünleri açıkladı…
00:23 TBMM Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edecek…
00:21 Terörsüz Türkiye’de Gelinen Süreç ve Sonrası
00:11 TFF Başkanı Hacıosmanoğlu: Bahis soruşturması yaklaşık 3 bin 700 sporcuyla devam edecek
00:04 Lübnan Ne Yapmak İstiyor?
20:45 Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK), “5. Küresel Medya Buluşması” Alanya’da başlıyor
06:52 Engelli bireylerin toplumsal hayata katılımlarını artıran aktif yaşam merkezleri yeniden yapılandırılıyor…
00:59 İçişleri Bakanı Yerlikaya: Suriye’ye dönenlerin sayısı 550 bini buldu
00:55 Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Yıkım kararlarına karşı açılan davaların yüzde 92’si karara bağlandı”
00:54 Mamdani Rüzgârı: Demokrat Parti’nin Sol Popülizmle İmtihanı
00:50 Moskova’da Kritik Buluşma: Rusya’nın Suriye Politikası ve Ortadoğu’daki Güç Dengeleri…
00:49 Yapay zeka ‘bencil’ davranmayı öğreniyor
00:47 Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Dr. Enes Eminoğlu Bakü’de Genç MÜSİAD’ın organizasyonu’nda konuştu…
00:44 Hakan Fidan Irak’ı ziyaret edecek
00:41 Beşiktaş Kulübü olağan idari ve mali genel kurulu, bugün gerçekleştirilecek…
00:29 İletişim Başkanı Duran: Ortak geleceğimizi inşa etmeye kararlıyız
00:27 Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul’da yüksek seyreden kira fiyatlarının hepimiz farkındayız”
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Dilde bir zorlama örneği: “Cevap” yerine “Yanıt”

Dilde bir zorlama örneği: “Cevap” yerine “Yanıt”
11 Aralık 2023
53
A+
A-

Güzel dilimiz Türkçenin yüzyıllarca etkisinde kaldığı Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtarılması gerekiyordu. Türkçenin Osmanlıca halinin savunulacak bir yanı yoktu. Osmanlıca tam bir Türkçe değildi. Türkçe, Arapça ve Farsçadan oluşan ve Türk halkının çoğunluğunun anlamadığı melez bir dildi.
Bu yüzden yüzyıllarca sarayın ve ilmiye/seyfiye adıyla anılan dar bir münevver azınlığın dili olmuştur. Halk büyük ölçüde Türkçe kelimelerden oluşan yalın bir dil kullanmıştır. Bu yüzden “divan edebiyatı”, “halk edebiyatı” diye iki farklı edebiyat geleneği ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyetten sonra Türkçenin Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtulması için kurumlar oluşturulmuş, özel çabalar sarf edilmiştir. Bu çabalarda zaman zaman aşırılıklara düşülmüş olsa bile daha geniş toplum kesimlerinin konuşup anlayabildiği bir Türkçeye ulaşılmasında önemli mesafeler alınmıştır. Türkçemiz bugün her türlü duygu ve düşüncenin kendisiyle ifade edilebileceği bir düzeye erişmiş bulunmaktadır.
Türkçenin sadeleşmesinde ılımlılıktan yana, aşırılıklara karşı olan bütün yazar ve edebiyatçıların üzerinde uzlaştığı ölçü (kriter) şudur:
Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş olup da halkın hiçbir şekilde anlamadığı ve kullanmadığı kelimeleri dilden atıp yerlerine dilimizin kurallarına uygun yöntemlerle yeni karşılıklar bulmak; dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş olmakla beraber halkımızın hiç zorlanmadan anladığı ve kullandığı kelimelere dokunmamaktır.
Falih Rıfkı Atay 51 yıl önce bugün vefat etti - Aydın Haber, Son Dakika  Aydın Haberleri| Aydinpost.com
Bu ölçünün en bilinen savunucusu, Atatürk’ün en yakınındaki yazar olan Falih Rıfkı Atay’dır. Falih Rıfkı Atay, yazarlık hayatı boyunca savunduğu bu çizgiye sıkı sıkıya bağlı kalmıştır ve dilimizin en güzel eserlerini vermiştir. Bu ölçünün çok bilinen bir başka savunucusu da ödünsüz Atatürkçülüğü ile tanınan Attila İlhandır.
Falih Rıfkı Atay, dilde sadeleşme için bu yöntemin dışındaki girişimlerin zorlama olacağını ve yanlışlara yol açacağını belirtmiştir. Bu konuda çok basit bir örnek de vermiştir. Kendi yaşadığı yıllarda en geçerli iletişim aracı olan mektupla ilgili olarak, “Bey” ve “hanım” karşılığı kullanılan “bay” ve “bayan”ın resmî ve zorlama olduğu için sadece zarf üzerinde kaldığını, samimi olmadığı için zarfın içine giremediğini ifade etmiştir.
Bunları niçin yazdığım başlıktan anlaşılmıştır. Son zamanlarda basında, TV haberlerinde “cevap” yerine ısrarla “yanıt” kullanılıyor. Bu konuda görünmeyen, bilinmeyen, yalnızca hissedilen öyle bir baskı var ki birçokları istemeye istemeye cevap yerine yanıt demek zorunda kalıyor.
Türk halkı, sokaktaki insanlar yanıt’ı hiç kullanmıyorlar. Çünkü cevap sözünü anlamakta hiçbir sorun yaşamıyorlar. Onu Arapça kökenli olmasına rağmen özbeöz Türkçe bir kelime gibi kullanıyorlar.
Öğrenciden öğretmene, sokaktaki vatandaştan profesöre kadar cevap kelimesini bilmeyen tek bir kişi bulunmaz. O halde bu zorlama niçin? Bu, dilde ırkçılıktan başka bir şey değildir.
Dünyada az veya çok başka dillerden etkilenmemiş, yüzde yüz saf tek bir dil yok. Buna günümüzde en çok konuşulan, zengin ve işlenmiş diller olan İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca gibi diller de dâhildir. Bugün nerdeyse bütün Batı dillerinde ortak olarak kullanılan ve Türkçeye de girmiş olan alkol, amiral, koton, mağaza kelimelerinin aslının Arapça olduğunu büyük çoğunluk bilmez. Elbette bilmek zorunda da değiller. Ama Batılı ülkelerde bunlar Arapça diye bu kelimelere ve yabancı kökenli başka birçok kelimeye savaş açılmamıştır.
Cevap” gibi günlük hayatta halkın bilerek ve severek kullandığı iyice Türkçeleşmiş bir sözü Türkçe kökenli değil diye “yanıt” gibi halkın anlamadığı ve sevmediği bir kelimeyle değiştirmeye kalkışmak akıllara ziyan bir zorlamadır.
Halit Ziya Uşaklıgil'in kitap halinde basılan ilk romanı | Edebiyat Haber
Halit Ziya Uşaklıgil’in “Türkçeyi her haliyle sevdim” başlıklı ünlü yazısında, “Ben, Aksaray’da karpuz sergisinde müşteri ayartmak için çığırtkanlık eden Türk delikanlısının türlü zarafetlerle dolu Türkçesini de sevdim” cümlesinde geçen çığırtkan delikanlı işini yaparken acaba “cevap” mı kullanırdı, “yanıt” mı?

İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.