* Asgari Ücret Sadece Bir Ücret Değildir: Türkiye’nin Ekonomik Gerçekleri ve İnsan Onurunun Kesiştiği Nokta…
* İşte detayı!…
UHA / İnternational News Agency
Gazeteci-Yazar* Gül KABACAOĞLU
İZMİR, 12 ARALIK 2025
Asgari Ücret Sadece Bir Ücret Değildir: Türkiye’nin Ekonomik Gerçekleri ve İnsan Onurunun Kesiştiği Nokta…
Türkiye bir kez daha, milyonlarca çalışanın kaderini belirleyecek kritik bir kararın eşiğinde. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Aralık ayında yeniden toplanacak olması, hem iş dünyasının hem de çalışan kesimin gözünü aynı noktaya çevirdi: 2026 yılı asgari ücreti.
Bu yılki tartışmalar önceki yıllardan daha yoğun, daha hararetli. Çünkü bu kez mesele yalnızca yeni yılda kaç lira alınacağı değil; ekonomik şartların ağırlığı, geçim derdiyle büyüyen toplumsal baskı ve çalışanların insanca yaşama hakkının giderek daha çok gündeme gelmesi.
Bir gazeteci olarak sahada, sokakta, fabrikada, pazar yerinde ve iş dünyasının toplantı salonlarında gördüğüm tablo şunu gösteriyor: Asgari ücret meselesi artık ekonomik bir veri olmaktan çıktı; toplumun ruh halini belirleyen bir faktöre dönüştü.
Giderek Çoğalan Bir Soru: “İnsanca Yaşamak Mümkün mü?”
Asgari ücret belirlendiğinde hesaplama masalarında ‘geçim’ ile ‘maliyet’ aynı terazide tartılır. Fakat işin sahadaki tarafında tartılar eşit durmuyor. Bir yanda artan kira fiyatları, market raflarında haftadan haftaya değişen etiketler, temel ihtiyaçlara ulaşma maliyeti, diğer yanda elindeki gelirle ay sonunu getirmek zorunda olan milyonlarca çalışan.
Geçen yıl net 22 bin lira civarında belirlenen asgari ücret, yıl içinde yaşanan fiyat artışları nedeniyle hızla eridi. Bugün Türkiye’de ücretli çalışanların geniş bir kesimi sadece geçinme değil, hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Bu nedenle toplumun büyük bir kesiminde asgari ücret artık yalnızca bir maaş değil, bir yaşam sınırı, bir nefes payı, bir umut çizgisi.
Komisyon Masasında Rakamların Ötesinde Bir Mücadele Var
Komisyonun üçlü yapısı – işçi, işveren, hükümet – yıllardır adil bir denge kurmaya çalışsa da, bu yıl tablo farklı. Ekonomideki baskılar, işverenleri de zorlayacak kadar büyümüş durumda. Birçok işletme artan vergiler, enerji maliyetleri ve finansmana erişim sorunları nedeniyle nefes almakta zorlanıyor.
Ancak aynı nefes darlığını emekçiler, evde sobayı yakarken, markette temel ürünleri seçerken ya da kirayı öderken yaşıyor.
İşte bu şartlarda belirlenecek asgari ücret:
Hem işletmelerin ayakta kalmasını,
Hem çalışanların geçinebilmesini,
Hem de ekonominin çarklarının dönmesini sağlayacak bir formül olmak zorunda.
Bu da Komisyon’u her zamankinden daha zor bir karar sürecine itiyor.
Beklentiler: Gerçekçi mi, Yeterli mi, Yoksa Mecburi mi?
Kamuoyuna yansıyan tahminler, zam oranı konusunda geniş bir bant sunuyor.
Yüzde 20’den yüzde 35’e kadar değişen beklentiler mevcut. Fakat önemli soru şu:
Yapılacak zam geçinmeye yetecek mi?
Çalışanlar yüksek oranlı bir artış beklerken, işveren kesiminin temkinli yaklaştığı görülüyor. Reel sektörde yapılan değerlendirmelerde, artışın işletme maliyetlerini ne kadar zorlayacağı tartışılıyor. Fakat reel tablo şunu söylüyor: Artış ne olursa olsun, mevcut ekonomik koşullarda asgari ücretin gerçek anlamda bir yaşam maliyetine göre ele alınması bir zorunluluk haline geldi.
Asgari Ücret Bir Ekonomik Gösterge Değil; Bir Sosyal Sözleşmedir
Bir ülkede asgari ücretin düzeyi, yalnızca çalışanların değil, devletin toplumuna karşı duruşunu da gösterir.
Adil belirlenmiş bir ücret, çalışanların kendini güvende hissetmesini sağlar. Güvende hisseden birey ise ekonomiye katkı sunar, üretir, tüketir, geleceğe yatırım yapar.
Aksi durumda ise:
Tüketim düşer,
Borçlanma artar,
Psikolojik ve sosyal sorunlar görünür hale gelir,
Üretim verimliliği azalır,
Toplumsal huzursuzluk yükselir.
Asgari ücret, bu nedenle bir yoksulluk sınırı tartışması değil, bir onur ve güvenlik tartışmasıdır.
Ekonomik Gerçekler Çerçevesinde Zor Bir Hesap
Türkiye ekonomisinde son dönemde görülen enflasyon baskısı, iş dünyasında artan maliyetler ve kur dalgalanmaları, Komisyon’un elini zorlaştıran faktörler arasında.
Asgari ücret artışı, teoride enflasyonu tetikleyebilir; ancak düşük ücretler yüzünden düşen alım gücü, ekonomide durgunluğu da beraberinde getirir. Bu nedenle asgari ücret artışı, ekonomiyi canlandırma gücüne de sahiptir.
Burada kritik nokta, dengeyi doğru kurabilmek.
Bu Yıl Belirlenecek Asgari Ücret Bir Dönüm Noktası Olabilir
Bir gazeteci olarak yıllardır ekonomik süreçleri takip ediyorum. Ancak bu yılki asgari ücret tartışmasının, geçtiğimiz yıllardan çok daha derin bir anlam taşıdığını görüyorum.
Çünkü masada yalnızca:
İşletmelerin kâr hesapları
Çalışanların geçim sıkıntısı
Devletin mali disiplin hedefleri yok.
Masada, Türkiye’nin ekonomik geleceğine dair güven duygusu var.
Masada, toplumsal adalet beklentisi var.
Masada, onurlu yaşam talebi var.
2026 için belirlenecek asgari ücret, yalnızca bir ücret kararı olmayacak; Türkiye’nin sosyal bir sözleşmesi, ekonomik dönüşümünün sinyali ve toplumun geleceğe bakışının belirleyicisi olacak.
Milyonlarca insanın ortak beklentisi ise net:
“Bir rakam değil; insanca yaşatacak bir karar.”
Saygılarımla.