Ukrayna’da Zoraki Barış Ne Kadar Kalıcı Olur?
* ABD Başkanı Trump’ın Ukrayna için hazırlamış olduğu 28 maddelik barış planının mevcut formu, Ukrayna için oldukça ağır koşullar, Avrupa için belirsiz bir gelecek içeriyor. Diğer bir ifadeyle, dayatılmış bir barış antlaşması yapılacağına dair kuvvetli emareler var.
* İşte detayı!…
UHA / İnternational News Agency
Doç. Dr. Murat ASLAN, Hasan Kalyoncu Üniversitesi
ANKARA , 22 ARALIK 2025
ABD Başkanı Trump’ın Ukrayna için hazırlamış olduğu 28 maddelik barış planı gündemi işgal etmeye başladı. Geçen hafta içinde Gazze’ye yönelik yol haritası BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmişti. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını durdurmak ve barışı tesis etmek adına yapılan bu girişimin barışı ne kadar kalıcı kılacağı ise belirsiz görünüyor. Bu nedenle Trump’ın ısrarcı olduğu ‘Ukrayna Barışını’ ele almakta fayda var.
Planın metni tam olarak açıklanmış değil. Ancak Batı ve Rus basınına yansımış haberler dikkate alındığında, planın dört ana başlık ve 28 madde ile tasarlandığı anlaşılıyor. Bu ana başlıklar sırasıyla Ukrayna’da barış, güvenlik garantileri, Avrupa güvenliği ve ABD–Rusya ilişkilerinin geleceği şeklinde özetlenebilir.
Barış için Ukrayna’nın toprak ve egemenlik haklarından geri adım atılıyor. Toprak kaybı bağlamında DONBAS adıyla bilinen Donetsk ve Luhansk’ın işgal altında olmayan bölgeleri Ruslara devrediliyor. Ancak toprak tavizi bu iki alandan ibaret değil. Zaporizhia ve Herson bölgeleri de dikkate alınırsa, Kırımdan Harkiv’e kadar Ukrayna’nın doğusu, maden yatakları ile birlikte, Ruslara devrediliyor.
Rusya’nın sıcak denizlere erişmesinde ilk adım olan Azak Denizi böylece bir Rus iç denizi haline geliyor. Petrol ve gaz zenginliği olan Karadeniz kuzeyindeki deniz yetki alanları ise büyük oranda Ruslara terk ediliyor. Öte yandan Trump’ın Zelenski’ye ‘askerî yardım karşılığında’ dikte ettiği nadir elementler antlaşmasıyla da Ukrayna Amerikan nüfuzu altına giriyor. Diğer bir ifadeyle Ukraynalılar değil ama ABD ve Rusya bu antlaşmadan kârlı çıkıyor.
Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olması hasebiyle egemenlik haklarına da eğilmekte fayda var. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin kapasitesi ciddi şekilde sınırlandırılıyor. Uzun menzilli silah sistemleri gibi yeteneklerden vazgeçilirken Ukrayna’nın; asker sayısı azaltılıyor, bir kısım toprağı askersizleştiriliyor ve NATO üyelik ihtimali sonlandırılıyor.
Karşılığında ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’ya güvenlik garantileri vermesi öngörülüyor. Öte yandan, ABD’nin güvenlik garantileri, Ukrayna’nın Rus topraklarına saldırmasıyla geçersiz hale getiriliyor. Başka bir ifadeyle Rusya’nın manipülasyon için kendi topraklarında bir bomba patlatması, zaten Ukrayna meselesine girmek istemeyen ABD’yi devre dışı bırakıyor.
Bu noktada Ukrayna’ya 1994 yılında Budapeşte Anlaşmasıyla güvenlik garantisi verildiğini, ancak ABD ve Avrupa’nın 2014 yılında Kırım’ın işgaline ve 2022 yılından itibaren Rus saldırganlığına aktif tepki veremediğini hatırlatmak gerekmekte. O halde, beş-on yıl sonra Rus saldırganlığı tekrar ederse ABD veya Avrupa’nın Ukrayna için savaşabileceği beklentisi faraziyeden ibaret.
Trump’ın planında, Ukrayna ile birlikte, “Avrupa güvenliğinin” ele alındığı anlaşılıyor. Bu bağlamda Rusya-Batı ilişkilerinde çatışmasızlık için yazılı bir yükümlülük öngörülüyor. Yani yalnızca Ukrayna-Rusya çatışmasına odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda kıtasal güvenlik mimarisini de yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor. Ancak Rusların, savaşın yaralarını sardıktan sonra, böyle bir yükümlülüğe ne kadar itibar edeceği belirgin değil. Savaş öncesinde Rus emperyalizminden ve Sovyet nüfuz alanlarından bahseden, SSCB’den ayrılmış ülkelerdeki Rus demografisine ilgisini açıkça dile getiren Putin, Orta Asya ve Güney Kafkasya’da ne yapacak, bilinmiyor.
Bu taslak plan, ‘kapsamlı bir barış çerçevesi’ şeklinde sunulmuş durumda; fakat antlaşmanın tam metni kamuya açıklanmış değil. Ancak planın kamuoyuna sızdırılan başıkları ‘Ukrayna için oldukça ağır koşullar, Avrupa için belirsiz bir gelecek’ içeriyor. Diğer bir ifadeyle, ‘dayatılmış bir barış antlaşması’ yapılacağına dair kuvvetli emareler var. Bu noktada böyle bir barış antlaşması zamanlama bakımından doğru mu, incelemek gerekiyor.
Çatışmalar sonrasında genellikle zafer ilan eden tarafın ‘barışı’ uygulanır. Daha doğrusu dikte edilir. Savaşta hâlâ zafer ilan etmiş veya askerî bir başarı göstermiş taraf yok. Rusya’nın askerî harekâtında tempo çok düşük. Muharebe ederken ele geçirilen bölge Rusya ölçeğinde bir devlet için iç açıcı bir resim vermiyor. Kuzey Kore, İran ve Çin’in verdiği desteğe rağmen, Afrikalı ve Esad yanlısı silahlı milislerle desteklenen Rus askeri DONBAS doğusunda bekliyor. Böylece Putin’in stratejik blöfüyle, Rus askerinin cephedeki hassasiyeti örtülüyor.
Diğer yandan Rusya’da ekonomik kriz var. Ekonomik canlılık yerini boş AVM’lere bırakmış. Petrol ürünleri pahalı. Yaptırımların etkisi ise her Rus vatandaşının cüzdanındaki boşlukla ölçülebiliyor. Hayatını kaybeden veya yaralanan yaklaşık 1 milyon Rus askerinin verdiği toplumsal hüzün ise tüm bu olumsuzlukları gölgede bırakıyor. Rusya, aslında mecbur olduğu barışa, galip olan taraf gibi nazlanarak ‘olabilir’ diyor.
Kursk saldırısı sonrasında, stratejik ihtiyattan yoksun Ukrayna ise kapasite eksikliğinden genel karşı taarruz başlatamıyor. Kimi zaman küçük çekilmeler olsa da Ukrayna askerî savunma harekâtını layıkıyla sürdürebiliyor. Stratejik silah sistemlerindeki eksiklik ve insan kaynağındaki daralma en büyük zafiyet. Ancak direnen Ukrayna için, bu kadar ağır koşulları olan bir barış antlaşması dayatmak ne kadar adil, tartışılmalı.
Bu noktada Putin ve Lavrov’un Sovyet nüfuz alanıyla ilgili söylemlerini hatırlamak gerekir. Putin’in, Rus İstihbarat Servisi Başkanı’nı ikaz ettiği TV yayınında ‘Ukrayna doğusuna yönelik siyasi hedef’ bu plan ile tahakkuk ettiriliyor. Dahası, verilen taviz uzun dönemde yeni gerilimleri haber veriyor. Ukrayna, iki ayrı nüfuz bölgesine bölünürken Kazakistan ve Güney Kafkaslar Rusların istihbari, siyasi veya askerî müdahalelere açık hale geliyor.
O halde ‘donmuş’ bir çatışma için Rusya lehine bir barış planı hazırlamak ne kadar mantıklı, düşünmek gerekiyor. Nihayetinde, galibi olmayan bir savaşta adil barış, her iki tarafın savaştan onurlu çıkışı ile mümkün olabilir.