enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
07:02 Uluslararası Çukurova Yörük Türkmen Şöleni’nde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu’dan “Türkmen Beyi” mesajı…
06:53 “Hazar Meltemi 2025” tatbikatı 15-20 Haziran tarihlerinde Hazar Denizi’nin Kazakistan kesiminde icra edilecek..
00:53 Terörün Sonlandırılmasında Türkiye Modeli…
00:48 Pakistan’ın Çin’den satın aldığı J-10C uçakları bir anda gündemi meşgul etmeye başladı
00:48 Türkiye’nin Adalet Divanı Önündeki Sunumu ve İsrail’in Uluslararası Topluma Karşı Yükümlülükleri
00:47 TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Süreç sadece Türkiye’nin değil, tüm bölgenin huzuru ve istikrarı için de tarihi bir imkan”…
00:37 Medyada Hak, Hakikat ve Dijital Linç…
00:22 İsrail’in Amerika’yı Gazze’nin İşgaline Ortak Etme Planı…
00:15 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sosyal medya hesabından terör örgütü PKK’nın fesih ve silah bırakma kararına ilişkin açıklama yaptı…
00:15 “Kırmızı çizgileri” bulunan İran’ın müzakere sürecinde, İran iç siyasetinde reformist ve muhafazakâr kesimler arasında kırılgan bir denge oluşuyor…
14:41 İsrail’in Gazze’de uyguladığı zulüm: İNSANLIĞIN UTANCI
14:02 Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin, “Türkiye’de Putin’i bekleyeceğini” açıklaması, dünya basınında geniş yer buldu…
11:28 Kocaelispor Teknik Direktörü İsmet Taşdemir, görevinden ayrıldığını açıkladı…
06:58 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ile 15 Mayıs’ta İstanbul’da ön koşulsuz doğrudan görüşmelerin yeniden başlatılmasını önerdi…
06:57 Güney Kafkasya’da ikili ilişkiler ve üçüncü devletlerin müdahalesi…
06:57 Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nce (ADÜ) ‘Türk Dünyasında Ortak Alfabe Çalışmaları’ konulu konferans yapıldı…
06:55 Gazeteci Veysel KAVRAYAN’ın, ‘Sabah kahvesi’nde Ekonomi Gündemi’nde öne çıkan haberler…
06:54 UHA / İnternational News Agency’ndan Avrasya’dan kısa kısa!…
06:48 Gazeteci Veysel KAVRAYAN’dan, Dünya Gündemi ve kısa kısa haberler!…
00:52 Gaziantep Stadyumu, Galatasaray ile Trabzonspor’u karşı karşıya getirecek olan 63. Ziraat Türkiye Kupası dev finaline hazırlanıyor…,
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Türkiye’nin Adalet Divanı Önündeki Sunumu ve İsrail’in Uluslararası Topluma Karşı Yükümlülükleri

Türkiye’nin Adalet Divanı Önündeki Sunumu ve İsrail’in Uluslararası Topluma Karşı Yükümlülükleri
A+
A-

Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı nezdinde yaptığı sunumda, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında uluslararası hukuku sistematik biçimde ihlal ettiğini ve Birleşmiş Milletler organlarının faaliyetlerini engellemesinin ağır hukuki sonuçlar doğurduğunu vurgulamıştır.

Prof. Dr. Yücel Acer (@rektoracer) / X

Prof. Dr. Yücel ACAR & Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) önünde devam eden ve İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına yönelik kısıtlamalarının hukuki sonuçlarını değerlendiren danışma görüşü duruşmaları kapsamında, Türkiye adına sunum yapan Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz, İsrail’in işlediği ağır uluslararası hukuk ihlallerine dair kapsamlı bir değerlendirme ortaya koymuştur.

Aralarında İspanya, Norveç, Slovenya gibi Avrupa devletlerinin de bulunduğu yirmi üç devlet Genel Kurulun UAD’den İsrail ile ilgili bir danışma görüşü talep etmesini isteyen bir karar tasarısı sunmuşlar, Genel Kurul 19 Aralık 2024’te düzenlenen elli dördüncü toplantısında “Birleşmiş Milletler sisteminin güçlendirilmesi” başlıklı 123 numaralı gündem maddesi kapsamında, 79/232 sayılı “Birleşmiş Milletler, diğer uluslararası örgütler ve üçüncü devletlerin varlığı ve faaliyetlerine ilişkin olarak İsrail’in yükümlülükleri hakkında Uluslararası Adalet Divanı’ndan istişari görüş talebi” başlıklı kararı kabul etmişti. Tasarı 19 Aralık 2024’te 12 ülkenin olumsuz oyuna karşın 137 ülkenin olumlu oyuyla Genel Kurulda kabul edilmiş[1] ve 23 Aralık’ta UAD’ye sunulmuştu.[2]

Genel Kurul “öncelikli bir temelde ve son derece acil olarak” Divana yönelttiği sorunun cevaplanmasını talep etmiştir. Divanın yönelttiği soru ise şu şekilde belirlenmiştir:

“Uluslararası hukukun kuralları ve ilkeleri, özellikle Birleşmiş Milletler Şartı, uluslararası insancıl hukuk, uluslararası insan hakları hukuku, uluslararası örgütler ve Devletler için uluslararası hukuk kapsamında uygulanabilir ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar, Güvenlik Konseyi, Genel Kurul ve İnsan Hakları Konseyinin ilgili kararları, Mahkemenin 9 Temmuz 2004 tarihli danışma görüşü ve mahkemenin işgalci bir gücün işgal altındaki toprakları yerel halkın yararına yönetme görevini yeniden teyit ettiği ve İsrail’in işgali nedeniyle işgal altındaki Filistin topraklarının herhangi bir bölümünde egemenliğe sahip olma veya egemen yetkileri kullanma hakkına sahip olmadığını teyit ettiği 19 Temmuz 2024 tarihli danışma görüşü dikkate alındığında:

İsrail’in, işgalci bir güç ve Birleşmiş Milletler üyesi olarak, Birleşmiş Milletler’in, kurumları ve organları, diğer uluslararası örgütler ve üçüncü devletler dahil olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarındaki ve bu topraklarla ilgili olarak, Filistinli sivil nüfusun hayatta kalması için gerekli acil malzemelerin ve temel hizmetlerin ve insani ve kalkınma yardımının, Filistinli sivil nüfusun yararına ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını desteklemek amacıyla engellenmeden sağlanması ve kolaylaştırılması da dahil olmak üzere yükümlülükleri nelerdir?”[3]

Dolayısıyla hakkında hukuki görüş istenen mesele iki ana başlık altında özetlenebilir:

  • İsrail’in işgalci bir güç ve Birleşmiş Milletler’in bir üyesi olarak, Birleşmiş Milletler’in, kurumları ve organları, diğer uluslararası örgütler ve üçüncü devletler dahil olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarındaki ve bu topraklarla ilgili varlığı ve faaliyetlerine ilişkin yükümlülükleri nelerdir?
  • Bu yükümlülükler arasında Filistinli sivil nüfusun yararını ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını (self determinasyon) desteklemek amacıyla, Filistinli sivil nüfusun hayatta kalması için gerekli acil malzemelerin, temel hizmetlerin, insani ve kalkınma yardımının engellenmeden sağlanması ve kolaylaştırılması da yer almakta mıdır?

BM Antlaşması’nın 96. maddesine göre Genel Kurul ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) herhangi bir hukuksal sorun konusunda UAD’den görüş isteyebilir. UAD’den bu temel sorulara ilişkin hukuki görüş istenmesinin iki temel nedeni olduğu söylenebilir.

Bunlardan ilki İsrail’in özellikle 7 Ekim 2023’ten bu yana başta Gazze olmak üzere Filistin topraklarında faaliyet gösteren BM organlarına ve uluslararası yardım kuruluşlarına ağır ve insanlık dışı saldırılar gerçekleştiriyor olması karşısında alınması gereken tavrın belirlenmesi gereğidir.

Bu saldırılar öyle seviyelere gelmiştir ki BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 28 Ekim 2024’te Genel Kurula bu konuda bir mektup yazarak[4] Genel Kurulun dikkatini çekmek zorunda kalmıştır. Bu mektupta acil olarak Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansının (UNRWA) –Genel Kurul tarafından yetkilendirildiği üzere– Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki temel çalışmalarını sürdürmesini engelleyebilecek gelişmeler yaşandığını vurgulamış, ayrıca İsrail’in de taraf olduğu “Birleşmiş Milletlerin Ayrıcalıkları ve Bağışıklıkları Sözleşmesi”nin yorumu ve uygulaması konusunda İsrail’in tamamen ters uygulamalar yaptığına dikkat çekmiştir.

Genel sekreter mektubunda UNRWA tarihindeki bu kritik dönüm noktasında Genel Kurulun sağlayabileceği her türlü rehberlik ve desteğin minnettarlık oluşturacağını da vurgulamıştır. Genel sekreter ayrıca 9 Aralık 2024 tarihli bir mektupla durumu tekrar Genel Kurul ve BMGK’nin dikkatine sunmuştur.[5]

Bu talebin önemini gösteren ikinci neden ise danışma görüşüyle birlikte çıkacak hukuki görüşün BM organlarının nasıl davranacağına dair bağlayıcı ilkeler ortaya koyacağının genel kabul görmesidir.

İsrail’in başta UNRWA olmak üzere BM organlarına hatta Lübnan’daki BM barış gücüne saldırılarının hangi hukuk ilkelerini ihlal ettiği ve nasıl muamele görmesi gerektiğinin belirlenmesine dair ilkeleri ortaya koyacak olması pratik bir ihtiyaca hitap etmektedir.

Türkiye’nin Sunumu

Açıklaması yapılan bu danışma görüşüne dair duruşmaların yani sözlü sunumların üçüncü gününde ABD, Rusya, Fransa, Macaristan ve Endonezya’nın ardından öğleden sonraki oturumda Türkiye sunum yapmıştır.[6] Sözlü sunumda Türkiye’nin görüşlerini Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz açıklamıştır.

Türkiye’nin açıklamasında öncelikle UAD’nin geçmişte verdiği kararlarının, geçici tedbirler ve tavsiye kararlarının, İsrail devletinin hukuka aykırı eylemlerinin Türkiye tarafından sürekli olarak kayda geçirildiği ve İsrail’in defaten uluslararası hukuka uymaya çağırıldığı vurgusu yapılmıştır. Açıklamada önemli bazı hususlar arka arkaya sıralanmıştır.

İlk olarak Gazze’deki insanların halen abluka altında olduğu hatta bu sefer insani yardım girişinin neredeyse hiç olmadığı, Hamas’ı rehineleri geri göndermeye zorlamak bahanesi adı altında Filistinlilerin toplu cezalandırılmaya tabi tutulduğu ve bunun için İsrail’in açlığı bir silah olarak kullandığı belirtilmiştir.

Türkiye’nin açıklamasında İsrail’in bir başka insanlık dışı yöntemine daha dikkat çekiliyor. Buna göre İsrail tahliye emirleri ile yüz binlerce yerinden edilmiş insanı bir yerden diğerine sürgün etmekte ve sistematik olarak evleri, hastaneleri, okulları, barınakları, kampları, güvenli bölgeleri ve kalan tüm sivil altyapıyı hedef alarak tahrip etmektedir.

Açıklamada vurgulanan bir husus İsrail yönteminin 17 Eylül 2024 itibarıyla uluslararası sivil toplum kuruluşları başkan ve çalışanlarına vize vermeyi durdurması olmuştur. İnsani ihtiyaçlar artmaya devam ettikçe, daha az değil daha fazla insani yardım çalışanına ihtiyaç olmasına rağmen, insani yardım çalışanlarının girişinin tamamen durdurulduğu görülmektedir. UNRWA genel komiserinin de vurguladığı gibi İsrail hükümeti insani yardım kuruluşlarının veya bu savaşın vahşetleri ve siviller üzerindeki etkileri hakkında raporlama yapanların temsilini aşamalı olarak sonlandırmıştır.

Aslında bu karar uluslararası medyanın Gazze’nin içinden serbestçe haber yapmasına yönelik devam eden giriş yasağının üzerine gelmiş, aynı zamanda çok sayıda üst düzey BM yetkilisine Gazze’yi ziyaret etme izni verilmemiş, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’ya seyahat etmeleri engellenmiştir. Bu üst düzey BM yetkilileri arasında 2 Ekim 2024’te İsrail tarafından istenmeyen adam ilan edilen ve ülkeye ve fiilen işgal altındaki Filistin topraklarına girişi yasaklanan BM Genel Sekreteri Guterres de yer almaktadır.

Türkiye’nin açıklamasında belirttiği gibi Gazze’deki tüm sivillere karşı bir tür toplu cezalandırma teşkil edecek şekilde İsrail hükümeti 2 Mart 2025’ten itibaren Gazze’ye insani yardım transferini tamamen durdurma yönünde tek taraflı bir karar almıştır. İsrail’in bu eylemi, işgalci güç olarak İsrail’in Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nde belirtilen insani yardıma erişimi sağlama yükümlülüklerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Somut rakamlarla bakıldığında Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisine (OCHA) göre 15 Nisan 2025 itibarıyla 294’ü BM personeli olmak üzere en az 417 yardım görevlisi öldürülmüştür. Bunlar İsrail’in 7 Ekim 2023 olaylarından bu yana UNRWA’ya yönelik yaklaşımıyla birleştiğinde, BM’nin dokunulmazlığına ve ayrıcalıklarına eşi benzeri görülmemiş bir saldırı teşkil etmekte, Gazze ve Batı Şeria’ya insani yardımların ciddi şekilde kısıtlanmasına yol açmaktadır.

UNRWA’ya göre 17-18 Mart 2025 gecesi İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava saldırılarının ardından Gazze’deki ateşkesin çökmesinden bu yana yoğun askeri faaliyetler ve saldırılar devam etmiş, yüzlerce kişi öldürülmüş veya yaralanmış, hastaneler de dahil olmak üzere sivil altyapıdan geriye kalanların daha da fazla hasar görmesine ya da tümden yok olmasına neden olunmuştur. UNICEF 18 Mart 2025’te 180’den fazla çocuğun öldürüldüğünü, bunun “son bir yılda tek günde meydana gelen en yüksek çocuk ölüm oranlarından biri” olduğunu belirtmiştir.

Türkiye, bu ve sayılabilecek diğer bütün insanlık dışı uygulamalarına rağmen İsrail’in durdurulamadığını ve bu nedenle de Gazze’de kaos, anarşi ve soykırıma varan toplu katliamların yaşandığını, uluslararası toplumun acil müdahalesi olmadığı takdirde aynı durumun Batı Şeria’da da tekrarlanmasının an meselesi olduğunu belirtilmiş, sonrasında da İsrail’in yükümlülüklerini sıralamıştır.

İsrail’in en temel yükümlülüğü UAD’nin Temmuz 2024’te açıkladığı danışma görüşünde ortaya koyulmuş, İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığının devam etmesinin yasa dışı olduğu ve bu yasa dışı işgali mümkün olan en kısa sürede sona erdirme yükümlülüğü altında olduğu açıkça belirtilmiştir.

İsrail’in yükümlülükleri arasında Filistinli sivillerin işgal altındaki topraklarda insani yardım, temel malzemeler ve temel hizmetlere engelsiz erişime izin verme sorumluluğu olduğu, ayrıca uluslararası örgütlerin çalışmalarını kolaylaştırma yükümlülüğünün bulunduğu ve bütün bunların BM üyesi olan İsrail için BM Şartı’ndan ve birçok BMGK kararlarından da doğduğu vurgulanmıştır. Hatta UAD, Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail’e karşı açılan Soykırım Davası’nda verdiği geçici tedbirler arasında İsrail’in Gazze’ye insani yardım gitmesine izin vermesi yükümlülüğünü de belirtmişti.

İsrail, işgal altındaki topraklardaki işgalci güç olarak, işgal altındaki sivillerin korunmasını ve refahını öngören 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nden doğan yükümlülükler altında da olduğu zira bu sözleşmelere taraf olan devletlerden birisi olduğu belirtilmiştir.

Bu yükümlülükler arasında insani yardımın Filistin halkına engelsiz bir şekilde ulaşmasını sağlamak, BM, uluslararası örgütler ve yardım sağlayan üçüncü devletlerin varlığına ve çalışmalarına saygı göstermek ve Filistinlilerin uluslararası insani ve insan hakları hukuku kapsamındaki haklarını korumak da yer almaktadır.

Sonuç olarak Türkiye’nin sunumu bir yandan İsrail’in Gazze’yi ve bütün Filistin’i uluslararası topluma tamamen kapatarak Filistinlileri toplu kıyıma nasıl ve hangi adımlarla götürdüğünü ortaya koyarken diğer yandan bu eylemleriyle hangi temel hukuki yükümlülüklerini ihlal ettiğini de ortaya koymaktadır.

Sadece bu danışma görüşü talebiyle ilgili değil Soykırım Davası dahil İsrail’e karşı verilen bütün hukuk mücadelelerinde Türkiye’nin verdiği destek, İsrail’i uluslararası yükümlülüklerine uymaya zorlama yönündeki kararlılığının bir göstergesi olarak algılanmalıdır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.