Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) Soğuk Savaş sonrası dönemde Sovyetler Birliği’nden ayrılan ve savunma kapasitesinde zafiyeti olan Bağımsız Devletler Topluluğu’nun dokuz üyesi tarafından kurulmuştur. Ancak üç üyenin (Azerbaycan, Gürcistan ve Özbekistan) örgütten ayrılmasıyla üye sayısı altıya (Rusya Federasyonu, Belarus, Kazakistan, Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan) düşmüştür. Amacı üye devletlerin toprak bütünlüğünü, sınır ve iç güvenliklerini takviye etmek olan örgüt NATO benzeri bir kolektif savunma örgütü niteliğine sahiptir. Nitekim herhangi bir üyeye gerçekleşen saldırı tüm üyelere yapılmış sayılmaktadır.
KGAÖ’nün Rus nüfuzunu devam ettirmek üzere tesis edildiğine yönelik iddialar mevcut olup örgüt marifetiyle Rus askeri gücünün üye devletlerde konuşlanması ve askeri nitelikte faaliyetler icra etmesinin önü açılmıştır. KGAÖ’ye yönelik bir eleştiri de üye devletlerdeki liderlerin kendi rejim güvenliklerini sağlamakla yükümlü olduğu yönündedir. Diğer bir ifadeyle Rusya’nın kendine müzahir liderlere güvenlik sağladığı argümanları bulunmaktadır. Ancak üye ülkelerin yeni liderlerinin Rusya’dan ziyade milli tutumları dikkat çekmektedir.
KGAÖ’nün 24 Kasım 2022’de Erivan’da yapılan ve Vladimir Putin’in de katıldığı zirve an itibarıyla bir sarsıntı geçirmiştir. Sonuç bildirgesine imza atmak istemeyen Nikol Paşinyan’a, Putin elindeki kalemi masaya atarak ve Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko da sert bir konuşma yaparak mukabelede bulunmuştur. Söz konusu gerginliğin nedenleri incelendiğinde şu maddelerin öne çıktığı görülmektedir:
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı “özel operasyon” diğer bir ifadeyle savaş öncesinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Devlet Başkanı Putin iki önemli noktayı vurgulamıştır. Bunlardan ilki Rusya’nın Sovyet nüfuz alanının Batılı devletlere “coğrafi etki bölgesi” şeklinde ilan edilmesidir. Böyle bir söylem doğal olarak Kazakistan başta olmak üzere eski Sovyet bloku ülkelerinde rahatsızlık meydana getirmiş ve Rusya’dan psikolojik kopuşlar başlamıştır. İkinci husus ise aynı söylemde “Rus emperyalizmi”ne vurgu yapılmasıdır. Sovyetler Birliği döneminde örtülü bir gayret olarak geri planda tutulan Rus dominasyonu, Birliğin dağılmasından sonra açıkça dillendirilmiştir.
Bahse konu iki söyleme ve eğilime rağmen Rusya’nın Ukrayna’da askeri bağlamda istenen başarıyı yakalayamayışı KGAÖ ve Kafkas/Orta Asya ülkelerinde psikolojik dönüm noktasının yaşanmasına yol açmıştır. Yaptırımlar sonrası ekonomik ve siyasi izolasyona tabi tutulan Rusya ve Belarus diğer KGAÖ ülkeleri nezdinde prestij kaybı yaşamıştır. Öte yandan Ermenistan’da Rus askeri varlığı olmasına rağmen Moskova’nın desteğini alamayan Erivan yönetiminin durumu örgütün varlığının sorgulanmasına neden olmuştur. Rusya’nın KGAÖ devletlerini kontrol altında tutma ve askeri varlığını meşrulaştırma niyetinin farkında olan diğer devletler ise örgütün faaliyetlerine isteksiz bir şekilde katılım sağlamaya başlamıştır.
Uluslararası arenada siyaset veya güvenlik alanlarında tesis edilen örgütlerin ön koşul olarak iki farklı hususu başarması gerekmektedir. Bunlardan ilki örgütün uyum içinde hareket edebilmesi (consensus), ikincisi de örgüt kimliğinin üye ülkelerin güvenlik anlayışlarıyla bütünleşmesini sağlayacak ortak kimliğin inşasıdır. Örnek vermek gerekirse NATO ve AB örneklerinde bahse konu örgütlerin bayraklarının ülke bayrakları ile bir arada bulundurulduğu, güvenlik söylemlerinde NATO söylemine bağlı kalındığı ve istişarelere dikkat çekildiği görülmektedir. Ancak KGAÖ’de uyum ve kimlik algısı bağlamında bir kurumsallaşma sağlanamamıştır.
Erivan’da yaşanan gerginlik bir anda Batı dünyasının dikkatini çekerken KGAÖ’nün geleceği de sorgulanmaya başlanmıştır. Bu çerçevede KGAÖ’nün miadını doldurduğuna yönelik değerlendirmeler ön plana çıkarken üye devletlerin örgütten çekilmesi olasılıkları gündeme gelmiştir. Bu kapsamda gündeme gelen olasılıklar şu şekilde sıralanabilir:
KGAÖ’nün zayıflaması ve itibarını kaybetmesi Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’da durumunu güçlendirebilecektir. Batı dünyası ile bahse konu bölge arasında bir köprü olan Türkiye’nin sergilemesi beklenen tutumlar şu şekildedir:
[UHA Haber Ajansı, 19 Aralık 2022]