Yeni Harekât mı, Esed ile Görüşme mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki şeyi aynı anda yapıyor. Hem Esed ile ‘uygun şartlarda’ görüşebileceğini söylüyor hem de Suriye’nin kuzeyinde ‘en uygun vakitte’ PKK-YPG’ye kara operasyonu yapılacağını vurguluyor.
Türkiye’nin saygın, güvenilir SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’n Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki şeyi aynı anda yaptığına dikkat çekerek, “hem Esed ile “uygun şartlarda” görüşebileceğini söylüyor hem de Suriye’nin kuzeyinde “en uygun vakitte” PKK-YPG’ye kara operasyonu yapılacağını vurguluyor” diyor.
Prof. Dr. DURAN, akla gelen ilk üç soruyu şöyle sıralıyor:
- Bu iki hedef birbiriyle çelişir mi?
- ABD ile Rusya olumsuz tutum aldığına göre kara operasyonu yapılabilir mi?
- Kara operasyonu ve Esed ile görüşmenin zamanlaması ne olur?
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, bu sorularla ilgili tahminlerini en baştan söyleyip sonra da detayına geçiyor:
- Artık çelişmiyor
- Karşı çıksalar da uzlaşmayı tercih ederler
- En uygun vakitte.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doha’da Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile tokalaşarak BAE, Suudi Arabistan ve İsrail ile devam eden normalleşme politikasına yeni bir halkayı eklediğini açıklayan Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Kahire ile ikili ilişkileri toparlamanın zaman alabileceğini ve diğerleri kadar hızlı yürümeyebileceğinin, sebebinin ise Türkiye ve Mısır’ın Libya, Etiyopya ve Cezayir politikalarındaki uzlaşmazlık ve rekabet olduğunun altını çiziyor.
Prof. Dr. DURAN, ancak bu normalleşmenin Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki dengelerin değişmesine de katkı verecek önemde olduğuna dikkat çekiyor.
Ankara’nın iki yıl önce normalleşme politikasına başlamasının ve karşılık bulmasının sebebinin küresel ve bölgesel şartlardaki kritik değişimi olduğuna vurgu yapan SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin DURAN, şunları dile getiriyor:
“Pandemi, Biden yönetiminin politika tercihleri ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile hızlanan büyük güç rekabeti ilk akla gelenler.
Bu değişimlerin sonuçları ise Batı ittifakı içindeki ayrışmalar, başının çaresine bakmak zorunda hisseden bölgesel güçlerin daha iddialı şekilde Rusya ve Çin ile yeni işbirliği arayışlarına girmeleri ve eski hasımlıkları toparlama girişimleri olarak ortaya çıktı.
İşte Erdoğan böyle bir ortamda pro-aktif bir diplomasi uyguluyor.
Hem Ukrayna krizinde arabulucu oluyor hem ikili ilişkileri toparlıyor hem de terörle mücadeleden vazgeçmeden yeni çalışma yöntemleri arıyor.”
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasette küslük olmaz” diyerek Sisi’den sonra Esed ile yakında görüşme ihtimalini güçlendiriyor” diyen Prof. Dr. DURAN, normalleşme politikasının diğer ayaklarında olduğu gibi böylece sembolik engelleri de kaldırarak diplomasiye imkân verdiğini söylüyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, “Bu içeride muhalefetin eleştirilerini zayıflatırken dışarıda normalleştiği ülkelerle yeni bir çalışma tarzına yöneliyor. Bunun en zor olacağı ülke kuşkusuz Suriye. En uzun sınırlara sahip olduğumuz Suriye’deki iç savaş yüzünden yıllardır terör örgütleriyle (PKK-YPG ve DEAŞ) mücadele ve sığınmacı sorunu ile uğraşıyoruz” diyor.
“Bugün kritik soru şu: Ankara ve Şam arasındaki istihbarat görüşmelerinin dışişleri ya da devlet başkanları seviyesine çıkarılması nasıl mümkün olur?” diyen Prof. Dr. DURAN, Esed yönetiminin, “toprak bütünlüğü ve egemenliği” adına Türkiye’nin güvenli bölgelerden çekilmesini istediğini ve Muhaliflere desteğini kesmesini beklediğini söylüyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Ankara’nın ise hem PKK-YPG ile mücadele hem de sığınmacıların dönüşü hedeflerini boşa düşüreceği için bunların kabul edemeyeceğini dile getirerek, “Anayasa sürecini ilerleterek muhalifleri de entegre edecek yöntem bulunmalı. Bu zorlu ve uzun bir müzakere sürecini gerektiriyor” hatırlatmasında bulunuyor.
“Şam, 4 milyon Suriyelinin Türkiye’nin şehirlerinde, 4-5 milyon Suriyelinin ise Suriye’nin kuzeyinde Türk askerinin koruduğu güvenli bölgelerde olduğu gerçeğini çok iyi okumalı” diyen SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. DURAN, “Ankara ve Şam arasında görüşmelerin ilerlemesi için, temkin ve şüphe içererek de olsa, birlikte çalışma zemini oluşturulabilir. Bu da PKK-YPG’ye dair politikaların ortaklaştırılması ile başarılabilir. Yoksa devlet başkanlarının görüşmesi sembolik engelleri kaldırmanın ötesine gidemeyebilir” şeklinde aktarıyor.
ABD ve Rusya’nın 2019’da imzaladıkları mutabakata uymadıkları için Türkiye’nin, Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn el-Arab’a operasyonu öncelemekte olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Taksim saldırısındaki YPG unsurunun Washington ve Moskova tarafından inkâr edilemediğini, Türkiye’nin Ukrayna krizinde üstlendiği etkin ve yapıcı rolün de hatırlandığında bu iki başkentin Ankara’nın güvenlik çıkarlarına saygı duyması gerektiğinin açık olduğuna dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, “Daha önce YPG-SDG’nin ortaüst düzey yöneticilerini etkisizleştiren Ankara, Pençe-Kılıç Harekâtı ile hem ABD hem de Rusya ile işbirliği içindeki bu yapıyı hedef alabileceğini gösterdi. Ankara bütün yolları deniyor. Washington, Moskova ve Tahran’dan sonra şimdi Şam’ı da yokluyor. Bu seçeneklerin çalışmadığı noktada, Ankara “en uygun vakitte” kara operasyonunu yapacaktır” şeklinde aktarıyor.
Gazeteci * Ataner YÜCE
[UHA Haber Ajansı, 26 Kasım 2022]