Hiroşima’nın 80. yıldönümünü neden yeni nükleer silahlarla anıyoruz?

* Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan bombalar nükleer saldırının dehşetini hatırlatmalı, Britanya’nın denizaltılardan fırlatılan atom bombaları için milyarlarca sterlin harcayacağını duyurması için bir fırsat olmamalı
-Caroline LUCAS-
* İşte detayları!…
UHA/ İnternational News Agency
Üç yaşındaki Şininçi Tetsutani, Hiroşima atom bombasıyla vurulduğunda sevdiği sarı üç tekerlekli bisikletini sürüyordu. O gece yaralarından dolayı hayatını kaybetti. Yüreği parçalanan babası Nobuo, ölümünden sonra da sürebilsin diye üç tekerlekli bisikletiyle birlikte Şininçi’nin cesedini arka bahçeye gömdü.
Bu üç tekerlekli bisikletin iskeletini hâlâ görebilirsiniz. Nobuo’nun Şininçi’nin naaşını aile mezarlığına gömmeye karar vermesinin ardından bisiklet de Hiroşima Barış Anıtı Müzesi’nde korumaya alındı. Bu bisiklet, 80 yıl önce bu hafta normal hayatın bir anda durduğu, her şeyin yanıp kül olduğu ve yıkıldığı o günü hatırlatan birçok unutulmaz anıdan sadece biri. Bu hafta, Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (CND) başkan yardımcısı olarak anma törenlerine katılırken burayı ziyaret ettim.
6 Ağustos 1945’te Hiroşima’da ve üç gün sonra da Nagasaki’de yaşananlar hakkında tüm bildiklerimize rağmen bu şehirde bulunmanın; yaşananları yıllardır radyasyon kaynaklı hastalıklar, psikolojik travma, toplumsal yaftalanma ve ayrımcılıktan muzdarip olan, hayatta kalmış birkaç birinci nesil hibakuşa’dan (atom bombası saldırısından kurtulanlar) doğrudan dinlemenin dehşetine hiçbir şey sizi hazırlayamaz.
Bu dehşet, dünyanın 9 nükleer silahlı devletinin 145 bin Hiroşima bombasına eşdeğer yani dünyayı birçok kez yok etmeye yetecek kadar büyük bir ateş gücü elde etmesiyle daha da artıyor.
Ancak bu yeterli gibi görünmüyor. Birleşik Krallık’ta (BK) Keir Starmer, havadan nükleer silah kullanılabilmesi amacıyla F-35A savaş jetlerinin satın alınmasının yanı sıra denizaltından fırlatılan nükleer füzelerin geliştirilmesi için 15 milyar sterlinlik ek harcama planını (yaklaşık 820 milyar TL) yakın zaman önce açıkladı Bu, nükleer savaş olasılığını belirgin şekilde daha da yakın kılıyor; tüm bunlar, onun sözleriyle, Britanya’yı “savaşa hazır, zırh kuşanmış bir ülke” haline getirmek adına yapılıyor.
Üstelik tüm bunlar, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) Altıncı Maddesi kapsamındaki uluslararası yükümlülüklerimizin ihlali anlamına geliyor. Bu madde, nükleer devletlerin “nükleer silahsızlanmayla ilgili etkili önlemler hakkında iyi niyetli müzakereler yürütme” taahhüdünü içeriyor. BK’de art arda iktidara gelen yönetimler bu yasal sorumluluğu açıkça görmezden geldi. Theresa May, 2017’de Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması için müzakerelerin düzenlendiği BM görüşmelerine bir bakan gönderme zahmetine bile girmemişti. 2021’de yürürlüğe giren anlaşma 90’dan fazla imzacıyla halihazırda dünyadaki ülkelerin neredeyse yarısı tarafından destekleniyor.

Starmer’ın, bir yandan İran gibi ülkelerin nükleer hedeflerini gerçekleştirmesini engellemeye çalışıp, diğer yandan da ülkemizin nükleer silahlarını geliştirirken ne gibi bir ahlaki üstünlüğe sahip olduğunu düşündüğünü anlamak zor. Nükleer silahların BK’nin güvenliği için vazgeçilmez olduğuna inanıyorsa, mantıken tüm ülkelerin aynı şekilde kendi nükleer silahlarını geliştirmeye hakkı olması gerekmez mi? Peki Starmer, tüm ülkeler nükleer silah geliştirirse dünyanın daha güvenli bir yer olacağına mı inanıyor?
Starmer, nükleer silah harcamalarını finanse etmek için uluslararası yardım bütçesinde yaptığı büyük kesintiyi, BK’nin “çatışmayı önlemek” amacıyla “savaşmaya ve kazanmaya hazır” olması gerektiğini söyleyerek savundu. Bu kusurlu, hiçbir şekilde kanıtlanmamış ve kanıtlanamaz caydırıcılık teorisi üzerine bir düşünelim. Olumsuzu; bir şeyin, başka bir şeyin gerçekleşmemesine yol açtığını kanıtlamak mantıken mümkün değildir. Bir nükleer saldırı yaşanmaması bir dizi başka faktöre veya sadece olağanüstü bir şansa (en azından şu ana kadar) bağlı olabilir. Nitekim birçok askeri uzman, nükleer silahlara sahip olmanın bizi çok daha güvensiz hale getirdiğini savunuyor zira bunların varlığı kullanılma olasılıklarını, dünyada dolaşımdaki nükleer malzeme miktarını, hata ve yanlış hesaplama risklerini artırıyor.
Bu yaz yayımlanan Stratejik Savunma İncelemesi, nükleer cephaneliğin artmasının “gerekliliği” hakkında halkı ikna etmek için hükümeti bir kampanya yürütmeye çağırdı, o da bunu kabul etti. Böyle bir öneriyi hem ahlaki açıdan iğrenç hem de askeri açıdan tehlikeli bulan bizler, onların manevralarına karşı başarılı olmak istiyorsak nükleer silahların varoluşsal tehdidini ortaya koyan, geniş kapsamlı bir yurttaş katılımını ve halk eğitimini içeren bir kampanya yürütmeye yönelik çok daha ciddi adımlar atmalıyız.
More in Common’ın son anketine göre gençler arasında bu kapı zaten açılmış durumda: 18-24 yaş grubundaki gençler nükleer çatışmanın Britanya için en büyük tehdit olduğunu düşünüyor.
Nükleer silahları savunan yeni ve gösterişli reklam kampanyasını planlayan hükümetin, aynı anda bu nükleer silahların etkilerinin daha kapsamlı şekilde incelenmesini engellemeye çalışması tüyler ürpertici bir ironi. Şoke edici şekilde BK, nükleer savaşın etkileri üzerine BM’ye bağlı bir bilimsel panelin kurulmasına karşı oy kullanan üç ülkeden biriydi. Bu panel, bir dizi bilimsel dergide yayımlanan, muhtemel topyekun nükleer savaşın dünya çapında yol açacağı derin soğuma etkisinin sonuçları hakkında en son korkunç bulgular da dahil bilgilerimizi güncelleyecekti. Bu, Mark Lynas’ın son kitabı Six Minutes to Winter’da da dehşetengiz ayrıntılarla anlatılıyor.
Herkesin Hiroşima’yı ziyaret etme ayrıcalığı yok. Ancak en azından daha güvenli ve emniyetli bir gelecek isteyen hepimizin, Keir Starmer hükümetinin öğrenmememizi tercih ettiği şeylerin herkesçe bilinmesini sağlamak için her şeyi yapma sorumluluğu kesinlikle var.
Caroline Lucas, Yeşiller Partisi’nin eski lideri ve Parlamento CND’nin (Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın Birleşik Krallık Parlamentosu’ndaki grubu -çn.) başkan yardımcısıdır.
Independent Türkçe için çeviren: Yasin Sofuoğlu
Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.