Sözü hiç dolandırmadan net ifade edeceğim: Dışarıdan veya içeriden, “Barış Pınarı” operasyonu bahanesiyle Türkiye’ye “işgalci” demek namussuzluktur, ahlâksızlıktır!
İşgalci mi görmek istiyorsunuz?..
İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya, İtalya’ya, hattâ ufacık Hollanda ile Belçika’ya bakın: Yüzyıllar boyu Afrika’yı, Hindistan’ı, Habeşistan’ı, Amerika Kıtası’nı nasıl sömürdüler.
Kısırlaştırma onlarda, köleleştirme onlarda, köle ticareti yapma onlarda, tecavüz onlarda, gariban Afrikalı insanları yakalayıp gemilerle Avrupa’ya taşımak onlarda…
Düşünün ki, bu yüzden yaklaşık 250 yıl boyunca Afrika’nın nüfusu yalnızca yüzde 20 artarken, Avrupa’nın nüfusu yüzde 310 arttı.
Çünkü 15-35 yaş arası üretebilme potansiyeli olan Afrikalıları köleleştirip Avrupa’ya taşımışlardı…
Bugün Londra ve Paris metrolarının temelinde bu garibanların iskeletleri var.
Sadece zenginliklerini değil ruhlarını bile sömürdüler. Çalışamaz olunca da bir şekilde yok ettiler.
Ne kadar sözünü ederlerse etsinler, Batı’da “insan hakları”, “demokrasi” ve “adâlet” gibi inançlar yoktur. Bu kavramları gerçek anlamıyla almaz, işlerine geldiği gibi kullanırlar.
Bir bölgeye “kalmak” üzere gitmişlerse, katliam yaparlar (Kızılderili katliamı gibi). Yalnızca “sömürmek” üzere gitmişlerse, “vahşet” ve “dehşet” operasyonları çeker, her türlü “işkence” metodunu kullanarak yıldırırlar, caydırırlar, hatta girdikleri bölgedeki yerli halkı birbirlerine kırdırırlar…
“Dün” denebilecek kadar yakın bir tarihte (1994) Ruanda da olduğu gibi…
Hadi geçmişlerini unuttular diyelim, daha dün denebilecek kadar yakın tarihte ABD’nin Küba’yı ve Vietnam’ı işgal teşebbüslerini de mi unuttular?
Filistin’i, Afganistan’ı, Irak’ı da mı unuttular?..
Türkiye olmasaydı Kıbrıs da gidiyordu.
Ve Türkiye müdahale etmeseydi Doğu Akdeniz’de doğalgaz rezervleri Batı’ya geçiyor, güneyimizde küçük bir İsrail daha kuruluyordu.
Türkiye bütün bunlara izin vermediği için mi “işgalci”?
Türkiye’nin köklerine, yani Osmanlı’ya da bunlar “işgalci” diye saldırıyorlar.
Tarihin ışığında bu iddia külliyen yalan bir iddiadır! Osmanlı Devleti’nin kuruluş amacı işgal değil, ihyadır, ihya hareketinin merkezi ise “insan”dır! Kayı Boyu’nu kısa süre içinde “imparatorluk” burcuna taşıyan da işte bu amaçtır.
Düşünün ki, Tacettinoğulları, Tekeoğulları, Çobanoğulları, Candaroğulları, Dulkadiroğulları, Eşrefoğulları, İnançoğulları, Karesioğulları, Menteşoğulları, Pervaneoğulları, Ramazanoğulları, Saruhanoğulları, Karamanoğulları, Germiyanoğulları gibi, Anadolu’da onca Müslüman-Türk beyliği varken, bunların arasından neden sadece Osmanlı Beyliği, imparatorluk burcuna yükseldi?
Bu aşiretlerle Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Aşireti arasında “Devlet tefekkürü” farkı vardı: Osmanlılar kısa ve uzun vadeli hedeflere sahiptiler…
Başıboş değil, güçlü ve etkileyici bir amacın peşine takılıp Anadolu’ya gelmişlerdi…
Gelir gelmez, Doğu Roma karşısında büyük bir sorunla karşılaştılar: “Beka sorunu”. Şimdi de “Yeni Roma” ve “Romalılar” karşısında Türkye aynı sorunla karşı karşıya. Sayın Cumhurbaşkanımız hem sorunu hem çözümü açıkça ortaya koyuyor: “Türkiye’nin bekası için güvenli bölge tesisi şarttır! PKK ya kendiliğinden silâhları bırakıp bölgeden çıkar ya da biz göndeririz. Bunun dışında hiçbir kuvvet bizi durduramaz!”
***
Yazar hakkında
Yavuz BAHADIROĞLU, 1945 senesinde Rize’de dünyaya geldi. Gazeteciliğe 1971 senesinde İstanbul’da başladı. Yeni Asya-Yeni Nesil gazetesinde muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Ayrıca gazete, dergi ve şirket yöneticiliği de yapan Bahadıroğlu, gazetecilik yaparken çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikaye yayınladı. Asıl çıkışını ilk romanı “Sunguroğlu” ile yaptı. Ardından “Buhara Yanıyor” romanı, ülkenin en çok satan romanlarından oldu.
Genelde Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi ve çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı. İki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. Evli ve üç çocuk babasıdır.