enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
09:55 MHP Genel Başkanı Bahçeli: 15 Temmuz’da hainlerin başı ezildi
09:25 Marmara’da köpek balıkları ve vatozlar yeni yaşam alanları arıyor!
09:24 Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan “En Uzun Gece” destanının ilk temsili, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilecek.
09:09 Terörsüz Türkiye sürecinin en önemli aşamalarından birisi olan Meclis’te kurulacak komisyonu
09:07 İçişleri Bakanlığı, 15 Temmuz’da “Atatürk fotoğrafları yasaklandı” iddiasını yalanladı
08:59 Diyanet İşleri Başkanlığı, 15 Temmuz’u etkinliklerle anacak
08:49 FETÖ’nün hain darbe girişiminde neler yaşandı?
00:45 KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, New York 5+1 Gayrıresmi Zirvesine katılmak için bugün New York’a gidiyor
00:40 Rezaletin de böyledi! Yurt dışından gelenlere dijital zulmü: Whatsapp bile kullandırılmıyor!
00:29 FETÖ’nün hain darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti
00:20 Kocaeli Ticaret Odası (KOTO) Başkanı Necmi Bulut, Haziran ayı dış ticaret verilerini değerlendirdi
00:08 Kartepe Belediye Başkanı Av. M. Mustafa Kocaman’dan Demokrasi ve Milli Birlik Vurgusu
09:57 İstanbul ve Moğolistan Devlet üniversiteleri iş birliğinde yürütülen “Atlılar Kültürü” başlıklı arkeoloji kazı projesinin bu yılki ayağında çalışmalara başlandı.
08:57 Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Ailesi, ‘Yaz Buluşması’ için Ankara’da bir araya geldi
06:54 Dünya Avrupa’nın ortasındaki soykırıma sessiz kaldı: Srebrenitsa
00:53 Cumhurbaşkanı Edoğan, “Pek çok tuzağa, oyuna, senaryoya, sinsi saldırıya maruz kaldık”
00:46 Ankara 2026 Türk Dünyası Turizm Başkenti seçildi
00:35 Cumhurbaşkanı Erdoğan BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ile görüştü
00:33 Emine Erdoğan: Kadınların emeğiyle şekillenen güçlü yarınlara olan inançla, birlik ve başarı dileklerimle
00:22 ÖSYM Başkanlığınca ilk kez uygulanan Milli Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavı’nın ikinci ve son oturumu olan Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi tamamlandı.
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Türkiye neden nükleer enerjiyi tercih ediyor?

Türkiye neden nükleer enerjiyi tercih ediyor?
24 Ekim 2022
3.823
A+
A-

Geçtiğimiz günlerde Rusya devletine bağlı atom enerjisi kurumu Rosatom, Türkiye ile Sinop’ta nükleer güç santrali inşa edilmesine yönelik müzakerelere başladıklarını duyurdu.

TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)nın ‘BBC’den aktardığı Asya Robins’in haberine göre, Halihazırda Mersin’de Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) çalışmalarını sürdüren Rosatom‘un Genel Müdürü Aleksey Lihaçev, Sinop’un dört üniteli bir nükleer santral inşası için “son derece cazip” bir nokta olduğunu söyledi.

Rosatom’un açıklaması, Ekim ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleşen Astana görüşmesinin ardından geldi.

Erdoğan, Putin’e “Sizinle Sinop’u da konuşmuştuk. Bu iki nükleer enerji santralinin çıkaracağı ses dünyada çok farklı olacaktır” diyerek yılladır finansmanda eksiklikler ve çeşitli davalarla tanınan Sinop NGS projesini yeniden gündeme getirdi.

Akkuyu NGS’de inşaat süreci devam ediyor ve önümüzdeki aylarda santralin ilk güç ünitesinin çalıştırılması hedefleniyor.

Peki Sinop’taki süreçten ne bekleniyor? Çernobil ve Fukuşima gibi felaketlerin ardından güvenlik endişeleri ne? Türkiye, maliyeti giderek artan nükleer enerjiyi neden tercih ediyor?

Sinop’ta şimdiye kadar ne oldu?

BBC Türkçe’ye konuşan Sinop Nükleer Karşıtı Platformu (NKP) Yürütme Kurulu Üyesi Kayhan Konukçu, Sinop’taki sürecin 1990’lı yılların ortasında başladığını ve nükleer enerji karşıtı mücadelenin bugüne kadar uzandığını anlatıyor.

Bu süre içinde Japonya dahil birkaç ülke ve şirket tarafından ele alınan Sinop projesi, son dönemde oldukça durgundu.

Sinop NKP ve çeşitli diğer kuruluşların Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu raporuna itirazları Nisan ayında reddedildi ve ardından Yargıtay’a aktarıldı.

Konukçu, Sinop kent merkezine 14 kilometre mesafedeki Abalı Köyü İnceburun Mevkii’nde planlanan NGS hakkında hazırlanan bilirkişi raporunda davacı tarafın lehine yaklaşık 270 madde olduğunu söylüyor:

“Uzmanlar öncelikle bölgenin herhangi bir sızıntıda tahliye edilemeyeceğini ve insanların nükleer atığa maruz kalacağını belirtiyor.”

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Nukleersiz.org Koordinatörü ve Bağımsız Araştırmacı Pınar Demircan ise bilirkişinin Sinop’un jeolojik yapısına, rüzgarın esme yönüne, acil duruma yönelik altyapısal uygunsuzluğuna bakarak güvenliğe dair sorunlara işaret ettiğini söylüyor.

Demircan, “Sinop’ta gayet iyi bilinir ki kıyılarda heyelan riski bulunuyor ve bilirkişiler ÇED raporunda bölgede, deprem, heyelan ve tsunami çalışmalarının yapılmadığına, eksiklikler olduğuna dikkat çektiler” diyor.

Akkuyu’da 1200 megawattlık 4 reaktör yapılıyor

[Akkuyu’da 1200 megawattlık 4 reaktör yapılıyor]

Nükleer enerji nedir, santraller nasıl çalışıyor?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) nükleer enerjiyi, “proton ve nötronlardan oluşan, atomun çekirdeğinden salınan bir enerji” olarak tanımlıyor.

Bu enerji iki şekilde üretiliyor. İlki fisyon, yani atom çekirdeklerinin parçalara bölünmesi. İkincisi ise füzyon, yani çekirdeklerin bir araya gelmesi.

IAEA’ya göre nükleer santrallerde genellikle uranyum ile çalıştırılan reaktörler, fisyon yoluyla ısı üreterek zincir reaksiyonları kontrol ediyor.

Üretilen ısı, reaktördeki soğutucu suyu ısıtıyor ve buhar oluşturuluyor. Buhar daha sonra dönen türbinlere yönlendiriliyor ve jeneratör aktive edilerek düşük karbonlu elektrik üretiliyor.

Soğutma kulesi olmayan, daha eski tip santrallerde soğutucu madde olarak kullanılan su çevredeki nehir, göl veya denizden alınıyor ve bir süre kullanıldıktan sonra kaynağa ısıtılmış bir halde geri veriliyor. Bu işlem bölgedeki biyolojik çeşitliliği tehdit edebiliyor.

Yaz aylarında, iklim krizinin de etkisiyle soğutma suyunun yeterince soğuk olmaması yüzünden bazı reaktörlerde arıza yaşanabiliyor.

Demircan, Sinop’ta soğutma suyunun Karadeniz’den alınmasının uzun vadedeki risklerinin düşünülmesi gerektiğini söylüyor.

“Özellikle iklim değişikliği şartlarında yaşadığımız göz önüne alınırsa nükleer santraller müsilaj, deprem, deniz suyu seviyelerinin yükselmesi gibi sürprizleri kaldıramayacak kadar riskli yapılardır” diyen Demircan sözlerine devam ediyor:

“Acil durum anında devreden çıkarılsa da [santralin] riskleri devam eder, hatta kapatılmış bir santralin içinde kullanılmış ve/veya kullanılmakta olan yakıt çubukları varsa tehlike her zaman vardır.”

Avusturya Zwentendorf'ta nükleer santralin içi

[Avusturya Zwentendorf’ta bir nükleer santralin içi]

Nükleer santraller, enerji ihtiyacının ne kadarını karşılayabilir?

Bazı uzmanlar nükleer santrallerin diğer enerji kaynaklarına kıyasla çok pahalı, yapım süreçleri çok uzun ve doğa ile insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söylüyor.

Bazısı ise doğalgaz ve kömürde olduğu gibi nükleer santrallerin sürekli olarak enerji sağlayabilmesi nedeniyle kritik olduğunu, her adımı kontrol altında atıldığı ve denetlendiği sürece nükleer reaktörlerdeki güvenlik önlemlerinin sızıntı olasılığını ortadan kaldıracağını savunuyor.

Greenpeace, nükleer enerji üretiminde en büyük sorunun bertaraf edilmesi mümkün olmayan ve binlerce yıl tehlikeli olmaya devam eden radyoaktif atık olduğunu söylüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre dünyada 263 bin ton kullanılmış nükleer atık, geçici depolama tesislerinde tutuluyor.

İngiltere’de nükleer atıkların yıllık temizleme maliyetinin 3 milyar sterlin olduğu aktarılıyor.

Nükleer enerji maliyeti yüzde 23 oranında yükseldi

Diğer taraftan uzmanlar, nükleer enerjinin gerekli sera gazı salımı indirimlerini zamanında gerçekleştirmekten uzak olduğunu ifade ediyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın hazırladığı Enerji Senaryosu’na göre, mevcut nükleer kapasitenin 2050 yılına kadar dörde katlanması halinde bile, nükleer enerjinin dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 10’u aşmayacak.

Bu da karbondioksit salımlarını sadece yüzde 4’ün altında bir seviyede indirebilecek.

Bu senaryonun hayata geçmesinin maliyeti ise yaklaşık 10 trilyon dolar.

Diğer taraftan yenilenebilir enerji alanında enerji üretim ve depolama teknolojilerinin her gün geliştiği ve maliyetin düştüğü belirtiliyor.

Dünya Nükleer Sanayi Durum Raporu (WNISR) bulgularına göre son on yıl içinde güneş enerjisi maliyeti yüzde 88, rüzgar enerjisi maliyeti yüzde 69 oranında düştü. Nükleer enerjinin maliyeti ise yüzde 23 oranında yükseldi.

2011 yılında Fukuşima'da deprem ve tsunami nükleer santralde felakete yol açtı

[2011 yılında Fukuşima’da yaşanan deprem ve tsunami nükleer santralde felakete yol açmıştı]

Peki Türkiye neden nükleeri tercih ediyor?

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Türkiye’nin nükleer hedeflerinin enerji politikaları ile ilişkili olmadığını düşünüyor.

Akkuyu’da Rusya’nın üstlendiği bir “yap-sahip ol-işlet” modelinin yürütüldüğünü söyleyen Şahin, alanda üretilecek enerjinin Türkiye’ye yüksek fiyata satılmasını öngörüyor.

Güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek olan Türkiye’de nükleer enerjinin tercih edilmesinin “siyasi” bir karar olduğunu öne süren Şahin şu ifadeleri kullanıyor:

“Nükleer şu anda en pahalı enerji üretim yöntemi. Dünyada enerji dönüşümü rüzgar ve güneş üzerinden ilerliyor. Türkiye ise bunu marjinal ve az kullanılacak bir şey olarak görüyor.”

“Çağı yakalayamamış durumdalar”

Yenilenebilir enerji ile nükleer enerjinin kıyaslanamayacağını söyleyen Şahin, “Rusya-Ukrayna savaşından etkilenmeyen ülkeler, yenilenebilir enerji üretenler” diyor ve sözlerine devam ediyor:

“Türkiye, enerji politikalarını rüzgar ve güneş üzerinden dönüştürecek yenilikçilik düzeyine gelemedi. Hem ekonomik hem de teknik nedenlerden dolayı belli bir yerde ve sabit duran devasa santrallerin zorunlu olduğu düşünülüyor. Kömürün geleceğinin olmadığını anladıkları için nükleeri devreye sokmaya çalışıyorlar. Çağı yakalayamamış durumdalar.

“Yenilenebilir enerji sizi bağımsız kılarken yakıtı uranyum olan nükleer, dışa bağımlılığı artırıyor.”

Uzmanlar önümüzdeki yıllarda küresel yenilenebilir enerji kullanımının artacağı konusunda hemfikir.

Stanford Üniversitesi tarafından derlenen bir araştırmaya göre gerekli finansman ve siyasi destek olduğu takdirde dünyanın önümüzdeki 30 yıl içinde tamamen sürdürülebilir bir enerji üretim modeline geçmesi mümkün.

Yenilenebilir olarak kategorize edilmeyen nükleer enerjinin bu dönüşümdeki rolünün ne olacağı bilinmiyor.

Henüz kömür madenciliğinden vazgeçmemiş olan Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol haritası çizeceği de meçhul.

Tüm gözler COP27 İklim Zirvesi’nden önce Türkiye’nin söz verdiği üzere Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) sekretaryasına sunması beklenen güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nda olacak.

 

Gazeteci * Asya ROBİNS

[UHA Haber Ajansı, 24 Ekim 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.