Trump’ı durdurmak mümkün mü?
Eski Başkan Trump’ın aday adaylığının engellenmesi çabaları, Maine Eyalet Sekreteri Shenna Bellows’un aldığı kararla yeni bir boyut kazandı.
UHA / İnternational News Agency
[Bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington D.C. Koordinatörü Kadir ÜSTÜN, Kasım 2024 seçimlerinde Amerikan başkanının mahkemeler tarafından mı yoksa halk oyuyla mı seçilmesi gerektiği tartışmasına daha önce değinmişti.]
SETA Washington D.C. Koordinatörü Kadir ÜSTÜN, şimdi de “Trump’ı durdurmak mümkün mü?” başlıklı bir yazıkaleme aldı. Yazının detayları şöyle:
“Bu tartışmanın temelinde Trump’ın 6 Ocak olaylarındaki rolü itibariyle ABD’ye bir başkaldırı eylemi içerisinde olduğu ve 14. madde gereğince aday olamayacağı tezi var. Buna dayanarak Colorado Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin verdiği karar Trump’ın seçim pusulasında yer almasını engelliyordu. Maine eyaletinden gelen karar aynı teze dayanıyor ancak burada bir mahkeme kararından ziyade daha açıktan bir siyasi müdahale olarak görülebilecek eyalet sekreterinin kararı var. 14. madde çabalarının kaderi Anayasa Mahkemesi tarafından alınacak karara bağlı olacak ancak Maine eyaletindeki idari karar gibi pusula dışı bırakma hamlelerinin Trump’ın siyaseten işine yaradığı söylenebilir.
Trump’ın adaylığı konusunda 14. maddenin işletilmesinin önündeki en ciddi engellerden biri eski Başkan’ın 6 Ocak olaylarında oynadığı rolün hukuki bir süreçle net biçimde ortaya konulmamış olması. Halihazırda Özel Savcı Smith’in yürüttüğü soruşturma Trump’ın söylem ve eylemlerinin devlete karşı kalkışma olup olmadığını ortaya koyabilir. Ancak böyle bir hukuki süreç nihayete ermeden Trump’ın 6 Ocak kalkışmasının parçası olduğu ve dolayısıyla 14. madde üzerinden adaylığının engellenmesi gerektiği tezinin siyasi olduğu algısı güçleniyor. Trump’ın seçmene derin devlet ve Demokratların iş birliği yaparak kendisine karşı bir komplo içinde olduğu anlatısının alıcısı milyonlar var. Bu kitlelerin bir kısmı ne olursa olsun zaten Trump’a destek verecek. Diğer bir kesim ise Trump’ın kalkışmaya katıldığının hukuken sabit bulunmasından etkilenebilir. Mahkemenin sabit bulduğu bir mahkûmiyet olmadığı şu anki durumda, Trump’ın seçime girmesinin engellenmesi çabalarının siyasi hamleler olduğu algısı güçlenmiş oluyor.
Hukuki ve idari süreçlerin kendisini durdurma konusunda senelerdir sonuçsuz kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, Trump’ın liderliğinin farklı dinamikler tarafından beslendiğini unutmamak gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti içindeki sisteme tepkili Trumpçı tabanın adeta bir kült şeklinde hareket etmesi, Trump’ın adaylığını kaçınılmaz kılan faktörlerin en önemlisi olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra 2016 ön seçimlerinde gördüğümüz gibi parti içindeki bölünmüşlük ve bunun yansıması olarak çok sayıda zayıf adayın ortaya çıkması Trump’a karşı tek aday üzerinde uzlaşılmasını imkânsız hale getiriyor. Medyanın gündeminde kalma konusunda da uzman olan Trump, en son göçmenlerin ‘Amerika’nın kanını zehirlediği’ şeklindeki Hitlervari söylemiyle öne çıktı. Meksika sınırındaki göçmen krizini aşırı söylemler üzerinden siyasi fırsata çevirme konusunda mahir olan Trump, Biden’ın bu konudaki zayıf görüntüsünden de yararlanmayı başarıyor. Demokratların elindeki hukukun ‘illegal göç’ konusunda bir şey yapmayıp Trump’ı engelleme derdinde olduğu algısının Cumhuriyetçi tabanda karşılığı olduğunu söylemek mümkün.
Trump’ın bir diğer avantajı da Başkan Biden’ın popülaritesinin düşüklüğü. Biden’ın ileri yaşı, oğlu Hunter Biden’ın yolsuzluk davaları, hayat pahalılığı, göçmenlik krizi ve Gazze savaşı dolayısıyla etkisiz bir lider imajı veren Biden’ın vaziyete hâkim bir görüntüsü olmadığı açık. İşsizlik ve enflasyon göstergelerinin istenilen seviyelerde olması ve resesyona girilmeden ekonominin rayında gitmesi Biden’a siyasi kazanç sağlamıyor. Siyasi kutuplaşma ve Demokrat Parti içindeki Biden memnuniyetsizliğinin de Trump için avantaj teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Bütün bu dinamiklere rağmen seçimlere yaklaştıkça Biden’ın toparlaması imkân dahilinde zira ‘aman Trump kazanmasın’ hissiyatının güçlü olduğunu biliyoruz. Ancak bu hissiyatın ülke genelinde güçlü olması, kritik eyaletlerdeki dengeleri Trump aleyhine değiştirmeye yetmeyebilir. Öte yandan Biden’ın ‘Trump gelirse demokrasiden vazgeçmiş olacağız’ tezini işlemesi ve ‘zorluklara rağmen ekonominin iyi gittiği’ algısı oluşturması mümkün olmayabilir.
Trump’ın hukuki süreçlerin yavaşlığından, idari inisiyatiflerin siyasi operasyon algılanmasından, kendisine karşı parti içi muhalefetin dağınıklığından, Biden’ın handikaplarından ve Amerikan halkının sisteme güvensizliğinden yararlanmaya devam etmesi siyasi kariyerinin devamını sağlıyor. Bunlara rağmen Trumpçı adayların 2020’den beri sandıkta ciddi başarı kazanamaması, Demokratların tek umudunun Trump’ın sandıkta yenilmesi olduğuna işaret ediyor. Demokratlar Trump karşıtlığının yeterince güçlü olduğunu düşünüp buna göre strateji belirlerse Biden’ın pozitif gündeminden çok Trump karşıtlığına odaklanabilir. Böyle bir strateji Trump’ı güçlendirme riski taşıyor ve Trumpçı ivmenin durdurulamaz bir hale gelmesi ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.