ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:10 Almanya’da resesyon çanları çalıyor
10:07 AK Parti Fiber Altyapı İşini, Operatörlerden Ayıracak mı?
09:06 Otomotiv ihracatı eylülde yüzde 21 artışla 3,4 milyar dolar oldu
06:55 Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uygulaması, taklit ve hileli gıda listeleri artık anlık olarak elektronik ortamda tüketicilerle paylaşılıyor
06:34 Nefret Söyleminin Sahiplenilmesi ile Ne Amaçlanıyor?
06:13 Irak ve Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen operasyonlarda; Son bir haftada 58 teröristi etkisiz hâle g
06:00 Elon Musk ilk kez Trump’ın seçim mitingine katıldı
00:48 TBMM’de yoğun mesai başlıyor: İşte gündem maddeleri…
00:34 Katil İsrail Beyrut’u şimdiye kadarki en ağır bombardımanla vurdu
00:32 İzmir Körfezi’ne ‘nefes’ olacak eylem planı bugün açıklanacak
00:30 Türkiye’den Bosna Hersek’e yardım eli
00:29 7 Ekim’in yıldönümü öncesinde dünyanın dört bir yanında Filistin yanlısı gösteriler düzenlendi
00:28 Bağımsız milletvekili Nadir Bedir, “Savaş bittikten sonra Hizbullah ile oturup konuşmalıyız”
00:25 Irak ve Suriye’nin kuzeyinde 4 terörist etkisiz hale getirildi
00:20 Bakan Fidan Lübnan Başkakanı Mikati ile görüştü
00:10 Bakan Göktaş: Şiddetin kök nedenlerini ortadan kaldırmak için çalışmaları sürdüreceğiz
00:03 Astana Zirvesi; Şanghay İş Birliği Örgütü Büyüyor mu?
00:02 Irak’ın kuzeyinde 12 terörist etkisiz hale getirildi
15:29 İsrail Türkiye Sınırına Yanaşır mı?   
10:43 CHP’li Kanko: Vatandaşa, diğer ülkelerin kabul etmediği ve gümrüklerden geri dönen gıdalar yediriliyor!
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Siyasetin Merkezi ve Sahiplenme Siyaseti

Siyasetin Merkezi ve Sahiplenme Siyaseti
22 Eylül 2024
13
A+
A-

Siyasetin bir merkezi vardır. Bu merkezi, sosyolojinin çoğunluğunun değer dünyası belirler. Merkezi temsil eden siyasi partinin siyaset üretme kapasitesine göre, bazı dönemlerde çekim merkezi güçlenir.

Nebi Miş | Yazar | Kriter Dergi

Doç. Dr. Nebi MİŞ & SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü

Demokrasiye geçilmesinden bu yana siyasetin merkezini muhafazakar-mütedeyyin toplum kesimleri belirlemiştir. Merkezdeki partinin iktidarı, demokratik mücadele ile aşındırılmayınca, maalesef geçmişten bugüne siyaset ve demokrasi dışı yöntemler devreye sokulmuştur.

Tüm müdahalelere rağmen, 1950’den bu yana ekseriyetle siyasetin sağında yer alan merkez partileri millet tarafından iktidara getirilmiştir. Demokrat Parti’den, Adalet Partisi’ne, ANAP’tan, AK Parti’ye kadar burada bir değişiklik olmamıştır.

AK Parti döneminde, çekim faktörleri yüksek bir seviye devam ettiği için siyasetin merkezi daha da güçlenmiştir. Siyasetin merkezinin güçlenmesinde, Erdoğan’ın siyasi liderliği ve siyasette değişimi yönetmesi belirleyici olmuştur.

23 yıllık AK Parti’nin siyasal ömründe bir çok kez “siyasette boşluk” tartışmaları başlatılarak yeni partilere ihtiyaç olduğu kampanyası yapılmıştır. Hatta 2017’den itibaren bu tartışma gerçekçi olmayan ve mühendislik siyasetini içeren bir mahiyete büründürülmüştür.

Belirli özellikleri öne çıkarılan bazı siyasetçilerin AK Parti’den ayrılmasına siyasi zemin hazırlanmış ve böylece iki farklı parti kurulmuştur. AK Parti tabanın önemli bir kısmının bu partilere yöneleceği söylenmiş, yine bu partiler üzerinden, sağ muhafazakar ve mütedeyyin seçmenlerin CHP siyasetine alıştırılmasına yönelik özel bir gündem oluşturulmuştur.

Bu dönemde, muhayyel bir muhafazakar – mütedeyyinlik tanımı yapılarak yine hayali olarak kurgulanan seçmen blokları ayrıştırılmıştır. AK Parti’yi destekleyenler, negatif tanımlamalarla ötekileştirilerek hesaplaşılacaklar olarak kodlanmıştır. Yeni kurulan partilerin bir tabanı olmamasına rağmen varmış gibi gösterilerek, buraya oy verecek muhafazakar-mütedeyyinler de helalleşilecekler olarak tasnif edilmiştir.

SaadetDeva ve Gelecek partilerinin bu kesimler nezdinde “kullanım değeri” sonlanınca da muhafazakar mütedeyyin kesimler yeniden hedef haline getirilmiştir. Bir önceki yazı da belirtmiştim, bir taraftan sosyal medya üzerinden profesyonelce üretilen manipülatif içerikler bu kesimlerin üzerine yıkılmaya çalışılırken, diğer taraftan seküler ve muhalif çevrelerin tepkisini dindar ve muhafazakâr toplum kesimlerine yönlendirilmektedir.

Son günlerde, nefret söylemi, karalama kampanyası, toptan hedef haline getirme girişimlerine karşı, geçmişte “helalleşme blokunda” yer alan ne bir parti ne de bir aktör ya da medya temsilci tek bir cümle bile kurmuyor. Bu kesimleri seçim dönemlerinde sahiplenen Saadet, Gelecek, Deva, Yeniden Refah, hatta İyi Parti başkanları ve temsilcileri kendi dertleri ile meşguller. Bu konularda çıkıp tek kelime bile etmiyorlar.

Sosyoloji değişiyor. Muhafazakar ya da mütedeyyin kesimler de doğal olarak bu değişimin bir parçası. Bir partinin başarısı, sosyoloji ile siyaseti uyumlaştırmasına bağlıdır. Siyasetin ağırlık merkezi, önce kendi sosyolojisine sahip çıkmayı gerektir. Erdoğan, bunu başarabildiği için bu kadar uzun süredir iktidardadır.

Son bir söz; siyasette bu kadar değişim ve dönüşüm olmasına rağmen, bazen bu çevrelerin de aynı yerde çakılı kalamayacaklarını düşünüyoruz. Ama bu test alanları bu düşüncemizi her defasında yanlışlıyor. Kendi ülkesini ve insanlarını aşağılayan zihniyet bir türlü değişmiyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.