“Rusya’nın Suriye ve Ukrayna taktikleri aynı”
VİYANA – UHA HABER / Viyana Silahsızlanma ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Merkezi’nden askeri uzman Hanna Notte’ye göre Rusya’nın Suriye ve Ukrayna’da kullandığı askeri taktikler, çarpıcı paralellikler gösteriyor.
Rusya ve Ortadoğu’da güvenlik anlayışı ve silahlanma kontrolüne ilişkin çalışmalar yapan Viyana Silahsızlanma ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Merkezi’nden Hanna Notte, Rusya’nın Suriye ve Ukrayna’daki taktiklerini karşılaştırdı.
Rusya’nın her iki ülkedeki taktiklerinin değerlendirilmesinin önem taşıdığına dikkat çeken Notte, konuya ilişkin DW’nin sorularını yanıtladı.
DW: Rusya’nın Suriye ve Ukrayna’daki askeri girişimlerinde paralellikler olduğunu söylüyorsunuz. Bunlar neler, anlatır mısınız?
Hanna Notte: Benim tespit ettiğim beş paralellik var. Birincisi; Rusya farklı aşamalardan oluşan ardışık bir savaş yürütüyor. İkincisi; şehirlerin etrafını sarma, kuşatma altına alma, bombalama, sonrasında da, alıntı yaparak söylüyorum, “insani koridor” oluşturma taktiği. Bu terimi kullanırken dikkatli olmalısınız. Üçüncü paralellik yabancı savaşçılar. Bu karmaşık bir konu. Çünkü Rusya önce karşı tarafı yabancı lejyonerlerin desteğini almakla suçluyor, ama sonra aynısını kendisi yapıyor. Dördüncü ve beşinci paralellik ise karşı tarafı sivilleri canlı kalkan olarak kullanma suçlaması ve dezenformasyon. Rusya, sıklıkla teröristleri sivileri canlı kalkan olarak kullanmakla suçlamıştı. Mariupol’deki Azak Taburu konusunda da aynı şeyi yapıyor. Dezenformasyondan fayda sağlayan Rusya karşı tarafı gizli kimyasal silah kullanmakla da suçluyor.
Ancak tüm bu paralelliklere rağmen Ukrayna ve Suriye’deki farklılıkları görmek önemli, hem hedefler hem de büyüklük açısından.
Askeri uzman Hanna Notte Fotoğraf: Hanna Notte
Ardışık savaşla tam olarak ne demek istiyorsunuz?
Esad rejimi ve Rus ordusu, Eylül 2015’de Suriye’deki saldırılarında başka yerlerde harekete geçmek için ülkenin bazı bölümlerinde çatışmalara tekrar tekrar ara vermişti. Suriye’nin batısında, 2017’nin başlarında Esad rejimine doğuyu kontrol altına almak için kaynaklarını bir araya getirmesine fırsat sunan “çatışmasızlık bölgesi” adlı alanlar oluşturulmuştu. Bu Esad rejiminin kaynaklarını yeniden düzenlemesine ve artırmasına da fırsat sağladı. Esad rejimi, 2018’de Rusya’nın desteğiyle geri döndü ve hâlâ Suriye hükümetinin kontrolünde olmayan İdlib hariç bu “çatışmasızlık bölgeleri”ni geri aldı.
Rusya, Ukrayna’da ise başlattığı “özel askeri operasyonun” ilk aşamasını tamamladığını ve yine alıntılıyarak ifade ediyorum, “Donbass’ı özgürleştirmeye” yoğunlaştığını duyurmuştu. Rus birlikleri gerçekten de Kiev çevresinden ve Ukrayna’nın kuzeyinden çekildi. Şimdi bu ardışık paralelliğe dikkat çekerken özellilkle aceleci bir iyimserliğe karşı, yani Rusya’nın Donbass’a odaklanmak istemesinin ülkenin geri kalanında savaşın sona ermediğine karşı uyarıda bulunmak istiyorum.
Abluka altındaki şehirlerde, özellikle de Mariupol’de insani koridorlar oluşturma girişimleri şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlandı. Rusya’nın bu stratejisinin arkasında yatan neden ne?
Suriye örneğinde olduğu gibi, bu tür koridorlara karşı, farklı nedenlerle son derece dikkatli olmak gerekiyor. Halep’in 2016’da kuşatılmasını ele alalım. Altı aydan fazla sürdü. Rusya burada sivillerin güvenmediği koridorlar açmıştı. Diğer bir sorun da, 2018’de Şam’ın banliyölerinde olduğu gibi, koridorları korkudan kullanmamayı tercih edenlerin Rus ordusu tarafından meşru hedefler olarak görülmesiydi. Hedef şuydu: İnsanlar kenti terk edecek, kalanlar ise terörist ilan edilecekti. Ukrayna’da olan biteni gözlemleyince yaşananlar ürkütücü benzerlikte.
Ancak Mariupol’e baktığımızda, oradaki koruma koridorları oluşturma girişimlerinin daha karmaşık olduğunu görüyoruz. Suriye’deki çatışmasızlık bölgelerinde bu koridorlar oluşturulurken Ruslar tarafından insanlara en azından bir seçenek sunuldu. Teslim olabilirler, silah bırakabilirler ya da kenti terk edebilirlerdi. Bu kişilerin çoğu daha sonra İdlib’e gitti. Mariupol’de ise sivillerin Rusya’ya doğru kenti terk etmeye zorlandıklarını görüyoruz. Yüzlercesi otobüslere bindirilerek Rusya’ya götürüldü. Bu sivillerin Mariupol’de yaşananlara ilişkin sahte belgeler sunmaya zorlandıkları biliniyor.
Kimyasal silah konusuna gelelim. Rusya’nın bir şekilde kimyasal silah kullanacağına dair bir korku söz konusu. Sizce hangi durumda Rusya böyle bir seçeneğe yönelebilir?
Öncelikle genel bir tespitte bulunmak gerekir. Suriye’de yaşananlardan sonra kimyasal silaha yönelik kırmızı çizgiler hayli zayıfladı. Suriye’de kimyasal silah cephaneliğinin imha edildiğinin açıklanmasından sonra bile bu tür saldırılar devam etti. Rusya, Suriye’yi Kimyasal Silahların Önlenmesi Örgütü’ne (OPCW) karşı da korumaya aldı. BM Güvenlik Konseyi ve Batılı ülkeler, bu kırmızı çizgiye tekrar net bir şekilde belirlemekte zorlandı. Rusya, Ukrayna’da kimyasal silah kullanır mı? Doğrusu artık mesele, Rusya’nın bunun sonuçlarından korkup korkmayacağı ile ilgili değil.
Buça katliamı, uluslararası toplum yaşanan barbarca eylemlerden dolayı Rusya’yı suçlarken Rusya’nın tüm bunları pek umursamadığını gösterdi. Bu nedenle doğru soru şu: Rusya, Ukrayna’da kimyasal silah kullanmayı mantıklı buluyor mu? Askeri bir çatışmada kimyasal silah ne zaman etkili bir seçenek olur?
Esad’ın ne zaman kimyasal silah kullandığına bakarsanız, bunun operasyonel ve taktiksel olarak konvansiyonel çatışmalarla yakından ilişkili olduğunu görürsünüz. Muhaliflerin elindeki bölgeler toplu olarak cezalandırıldı. Kuşatmalar ve diğer şiddet eylemleri paralel yürütüldü. Ukrayna’da bir yandan da yıpratma savaşı olup olmadığını sormalıyız. Bazı uzmanlar, sivil halkın moralini bozmak için zaten uzun zamandır bir yıpratma savaşının söz konusu olduğunu söyleyecektir. Peki bu durumda kimyasal silah kullanılması mantıklı olmaz mı? Özellikle de maliyetinin çok fazla olmadığı düşünüldüğünde?
Sonuç olarak, şöyle ifade edeyim: Rusya kimyasal silah tartışmasına son vermese bile, Ukrayna’nın kimyasal bir saldırı hazırladığına dair yanlış iddiaların Rus hükümetinin işine geldiği söylenmelidir. Birincisi, Rusya’da Rus propagandası tarafından desteklenen Ukrayna’nın kitle imha silahı tehdidi oluşturduğu anlatısını desteklediği için. İkincisi, Rusya’nın kimyasal silah kullanma ihtimali bile korku yaratıyor ve Ukrayna’yı terörize ediyor.
Sonuç olarak da Rusya için nispeten az maliyetli olan oldukça uygun bir süreç yaşanıyor.
Söyleşi : Mikhail Bushuev
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir
[UHA Haber Ajansı, 29 Nisan 2022]