Ukrayna savaşını sona erdirmek konusunda son haftalarda taze adımlar atan Başkan Trump, Rus petrol şirketleri Lukoil ve Rosneft’e yaptırımlar açıkladı.

Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü
Ukrayna savaşını sona erdirmek konusunda son haftalarda taze adımlar atan Başkan Trump, Rus petrol şirketleri Lukoil ve Rosneft’e yaptırımlar açıkladı. Şimdiye kadar Rusya’nın enerji sektörünü doğrudan hedef almaktan kaçınan Trump yönetimi, bu adımın sinyallerini Hindistan’a karşı ek gümrük vergilerini artırarak vermişti. Trump’ın Avrupa’yı Rusya’yla enerji alışverişini kesmemekle suçlaması ve Türkiye’den de enerji ticaretini azaltmasını istemesi Moskova’ya karşı ekonomik baskıyı artırma niyetinde olduğunu gösteriyordu. Asıl amacının Putin’i müzakere masasına çekmek olduğunu ve aslında yaptırımların sonuç vermesine karşı da şüpheli yaklaştığını söyleyen Trump, Rusya’nın ateşkese niyetinin olmadığını ve maksimalist taleplerinden vazgeçmediğini anlamış görünüyor.
Trump her iki tarafın mevcut savunma hatlarında kalarak savaşı durdurması gerektiğini savunan bir ateşkes önerisi ortaya koydu. Bu formül Rusya’nın kazanımlarını konsolide etmesi ve dolayısıyla Ukrayna’nın Donbas’tan vazgeçmesi anlamına geliyordu. Geçen hafta Beyaz Saray’a Tomahawk füzelerini alarak Rusya’nın içini vurma izni almaya çalışan Zelenski’ye istediğini vermeyen Trump, askeri baskıyı artırarak sonuç alamayacağına inanmış göründü. Bunun yerine Ukrayna’yı şimdiye kadar kaybettiklerini kabullenmeye zorlarsa, Putin’in ikna edilebileceğini düşündüğü açıktı. Ancak buna rağmen Moskova’nın savaşı sona erdirmek için gerekli koşulları daha önce belirttiklerini açıklaması, Rusya’nın en maksimalist şartlarında ısrar ettiğini gösterdi.
Tomahawk sistemlerini vermeyen ve Zelenski’yi tavize zorlayan Trump, bu çabalarına Rusya’nın Kiev’e saldırıyla cevap vermesine kızmış olmalı. Budapeşte’de Putin’le buluşma fikrini ‘zaman kaybı’ olacağı için iptal eden Trump’ı petrol yaptırımlarına iten bu süreç, ateşkes çabaları için erken olduğunu bir kez daha gösterdi. Washington’ın şimdiye kadarki ekonomik ve askeri baskı araçlarını kullanırken Rusya’yı nükleer silah kullanmaya götürecek yoldan kaçınması ve Putin’in de şimdiye kadar ödediği yüksek maliyeti kabullenmiş görünmesi ateşkes ve barış ihtimalini zayıflattı. Rusya’nın savaşa ilişkin amaçlarını ya çatışma üzerinden ya da müzakereyle garantiye almayan bir formüle yanaşmaması Trump’ın ateşkes formülünün önündeki en büyük engel oldu.
Ortaya koyduğu ateşkes formülüne iltifat etmeyen Putin’e karşı ekonomik baskıya yönelen Trump’ın petrol yaptırımlarını uygulamak konusunda yoğun çaba sarfetmedikçe etkili olması pek mümkün değil. Amerika’nın en hızlı ve kolay caydırma ve cezalandırma yöntemlerinden biri olan yaptırımların açıklanması başlı başına önemli ancak bu yaptırımların takibi ve agresif biçimde uygulanması gerekiyor. Geçmişteki örneklerine bakıldığında Amerika’nın hedef aldığı şirket ve ülkeler hızlıca alternatif mekanizmalar üreterek yaptırımların tam etkisini kırabiliyor. Trump da ekonomik yaptırımların etkinliğine pek de ikna olmadığını ifade etmişti. Buna rağmen Rus petrolünü doğrudan hedef alması agresif bir biçimde uygulandığı taktirde Amerika’nın ekonomik baskı politikası açısından dönüm noktası teşkil edebilir.
Daha önce Avrupa’nın enerji piyasalarını sarsmamak adına Rus petrolüne tavan fiyat koyması ve doğalgaz alımını azaltması gibi adımlar, Rus ekonomisine zarar verse de Putin’i masaya oturmaya ikna etmemişti. Şimdi Washington’ın petrol yaptırımlarına yönelmesi ve Avrupa’nın da bu baskı politikasına katılması önemli ancak Rusya’nın bu adımlara hazırlıksız olduğunu düşünmek mümkün değil. Şimdiye kadar Çin gibi ülkelerle yakınlaşarak Batı baskısını minimize etmeyi başaran Putin, Amerika’nın Rus petrolünü hedef almasının üreteceği maliyeti artırmaya çalışabilir. Yaptırım açıklamalarıyla birlikte uluslararası petrol fiyatlarının %3,3 oranında sıçramasında görüldüğü gibi enerji piyasalarının istikrarsızlaşması Rusya’nın işine yarayacaktır. Putin’in tekrar diplomatik açılım sinyali vererek zaman kazanmaya çalışması da ihtimaller dahilinde olacaktır.
Washington’ın savaşın başından beri ekonomik ve askeri baskı politikasını etkili bir biçimde entegre edememesi en önemli handikaplarından biri oldu. Rusya’yı nükleer savaşın eşiğine getirmeme refleksiyle hareket eden Washington, ne Ukrayna’nın kesin bir zafer kazanmasını sağlayacak ne de Putin’i kalıcı barış için masaya oturtacak bir formül üretebildi. Bir haftalık süre içinde Önce Ukrayna’ya Tomahawk sağlama sinyali verip sonra Putin’le görüşme açıklayan Trump’ın Zelenski’nin Donbas’tan vazgeçmesini öngören ateşkes formülünün çok çabuk başarısız olması, Amerika’nın ekonomik yaptırımları ve askeri desteği entegre eden kapsamlı bir stratejisinin olmadığını bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla Moskova’nın kendi pozisyonunda ısrar etmesi ve Amerikan baskısının ya geçici ya da etkisiz olacağını hesap etmesi anormal değil.
Ukrayna barışının mimarı olmak için ateşkes sağlamak konusunda aceleci davranan Trump’ın petrol yaptırımlarının takipçisi olması ve Kiev’e ileri askeri sistemleri sağlaması daha etkili bir politika olabilir. Trump’ın petrol yaptırımlarının barışın anahtarı olması mümkün ancak bu adımın Ukrayna’ya askeri desteğin Rusya’yı cephe hattında kazanamayacağına ikna edecek adımlarla desteklenmesi gerekiyor. Moskova bütün baskılara rağmen yavaş da olsa sahada kazandığını düşündükçe barış için masaya oturması mümkün görünmüyor. Washington’ın Rusya’nın bu hesabını değiştirecek formülü üretebilmesi barışın olmazsa olmaz koşulu olarak öne çıkıyor.