PKK Terör Örgütü Kürtlerin Temsilcisi Değil, Düşmanıdır

* Türkiye’nin yaklaşık kırk yıldır karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri, Kürt meselesidir. Bu mesele, sadece Türkiye’nin değil, bölgenin istikrarını ve demokratik geleceğini de doğrudan ilgilendiren çok katmanlı ve hassas bir yapıya sahiptir. –Hande Ortay-
* Detayı bültenimizde!…
UHA/ İnternational News Agency
Yazar* Dr. Hande Ortay
İSTANBUL, 22 Haziran 2025
İstiklal Gazetesi’nde köşe yazarı, ayrıca Daily Sabah, International Policy Digest gibi uluslararası yayınlarda Türkiye ve bölge jeopolitiğine ilişkin analizler kaleme alan Hande ORTAY, İstiklal Gazetesi için kaleme aldığı, “PKK Terör Örgütü Kürtlerin Temsilcisi Değil, Düşmanıdır” başlıklı yazısında, “Kürt meselesinin temelinde, Kürt vatandaşların siyasi, kültürel ve ekonomik haklarının tanınması ve bu hakların demokratik yollarla hayata geçirilmesi gerekliliği vardır. Ancak, maalesef bu meşru talebin önüne kurulan en büyük engel, PKK Terör Örgütü” olduğuna dikkat çekti.
Hande ORTAY,”PKK Terör Örgütü Kürtlerin Temsilcisi Değil, Düşmanıdır” başlıklı yazısında şunları aktardı:
PKK Terör Örgütü’nün kuruluşu, kuruluş amacı ve faaliyetlerinin incelenmesi, örgütün Kürt halkının meşru temsilcisi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Örgüt, ideolojik olarak Marksist-Leninist kökenli bir yapıya sahip olup, kendi çıkarları doğrultusunda şiddeti araç olarak benimsemiş, bölgedeki Kürt halkını değil, kendi ideolojik hedeflerini esas almıştır. Silahlı eylemleri, özellikle sivil kayıplara yol açması, bölge halkının günlük yaşamını tehdit etmesi ve ekonomik kalkınmayı engellemesiyle birlikte, PKK Terör Örgütü’nün aslında Kürt halkına değil, tüm Türkiye toplumuna zarar verdiği somut bir gerçektir.
Demokratik Temsilin Alternatifi: Siyasi Katılım ve Barışçı Çözümler
PKK Terör Örgütü, kendisini Kürtlerin tek temsilcisi olarak lanse etmeye çalışsa da, bölgedeki siyasi aktörler ve sivil toplum kuruluşları, demokratik yöntemlerle Kürt halkının sesini duyurmanın mümkün olduğunu göstermiştir. Türkiye’de faaliyet gösteren çeşitli siyasi partiler ve sivil girişimler, Kürt vatandaşların haklarını anayasal çerçevede savunmakta, barış, eşitlik ve adalet temelinde çözümler üretmektedir. Bu yapıların desteklenmesi, demokratik çoğulculuğun güçlenmesi bakımından kritik öneme sahiptir.
Bilimsel araştırmalar ve saha çalışmaları, PKK Terör Örgütü’nün bölgedeki halk ile güçlü bir bağ kuramadığını ortaya koymaktadır. Örgütün kırsal alanlarda belirli bir kontrolü elinde tutmasına rağmen, özellikle kentsel alanlarda Kürtlerin önemli bir bölümü PKK Terör Örgütü’nün şiddet yöntemlerine ve ideolojik dayatmalarına mesafeli yaklaşmaktadır. Bu durum, PKK Terör Örgütü’nün demokratik temsilden çok, bölgedeki siyasi istikrarı bozma ve toplumu kutuplaştırma amacı taşıdığını göstermektedir.
PKK Terör Örgütü’nün Bölgeye Verdiği Zararlar
PKK Terör Örgütü’nün bölgeye verdiği zararlar sadece güvenlik boyutuyla sınırlı değildir. Uzun yıllardır süren çatışmalar, bölgedeki ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilemiş, yatırımcıları bölgeden uzaklaştırmış, işsizlik ve yoksulluğun derinleşmesine yol açmıştır. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin aksaması, genç nüfusun geleceksiz bırakılması, sosyal dokunun zayıflaması gibi sonuçlar, terörün yarattığı görünmez krizlerdir.
Ayrıca, PKK Terör Örgütü’nün özellikle gençler arasında zorla militan devşirmesi ve çocuk asker kullanması, bölgenin sosyolojik yapısını derinden sarsmakta, aileleri ve toplumları trajediyle yüzleştirmektedir. İnsan hakları ihlalleri konusunda uluslararası raporlarda da defalarca eleştirilen örgütün bu uygulamaları, meşruiyetini tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Terörle Mücadelede Çok Boyutlu Yaklaşımın Gerekliliği
PKK Terör Örgütü’ne karşı mücadele, sadece askeri ve güvenlik önlemleriyle sınırlı kalmamalıdır. Devletin, hukuki reformları hızlandırması, bölgesel kalkınma programlarını hayata geçirmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve özellikle Kürt vatandaşların demokratik katılımını artırıcı politikaları devreye sokması gerekmektedir. Terörle mücadele, kapsamlı sosyal, ekonomik ve siyasi reformlarla desteklenmediği sürece kalıcı başarı sağlanamaz.
Bu bağlamda, Türkiye’nin demokratikleşme süreciyle doğrudan ilişkilidir. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve kültürel hakların güvence altına alınması, PKK Terör Örgütü’nün propaganda alanını daraltacak en etkili yöntemlerdir. PKK Terör Örgütü’nün şiddetle beslenen faaliyetleri ancak demokratik kazanımların genişletilmesiyle aşılabilir.
Kürt Meselesinin Çözümünde Bölgesel ve Uluslararası Boyut
Kürt meselesi sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası aktörlerin de ilgilendiği bir konudur. PKK Terör Örgütü’nün bölgesel bağlantıları, Suriye ve Irak’taki Kürt gruplarla ilişkileri, dış destek iddiaları Türkiye’nin güvenlik algısını etkilerken, uluslararası toplumun terörle mücadelede Türkiye’ye verdiği destek kritik önemdedir. Ancak bu destek, demokratikleşme ve insan hakları perspektifiyle de örtüşmelidir.
Bölgesel istikrar ve barış için Türkiye’nin PKK Terör Örgütü ile olan mücadelesinde kararlı olması, aynı zamanda barışçıl ve kapsayıcı siyasetle Kürt vatandaşların haklarını güvence altına alması gerekmektedir. Sadece güvenlik odaklı yaklaşım kısa vadede sonuç verse bile, kalıcı çözüm için demokratik mekanizmaların güçlendirilmesi kaçınılmazdır.
Sonuç: Barış Terörün Değil, Diyaloğun Ürünü
Sonuç olarak, PKK Terör Örgütü Kürtlerin temsilcisi değil, demokratik süreci sabote eden bir yapıdır. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için PKK Terör Örgütü’nün faaliyetleri karşısında net bir tavır sergilemek, ancak aynı zamanda Kürt vatandaşların meşru taleplerine demokratik yollarla çözüm aramak zorundadır.
Barış, silahla değil, hukukla, diyalogla ve demokratik katılımla mümkündür. Terörün yarattığı korku ve kan dökme kültürü sona erdirilmeden, bölgenin kalkınması ve toplumsal barışın tesis edilmesi mümkün olmayacaktır. Akademisyenler, siyasetçiler ve toplumun tüm kesimleri bu sürece katkı sunarak, Türkiye’nin ortak geleceğini inşa etmek için sorumluluk üstlenmelidir.
***
Yazar hakkında
Hande Ortay, çocukluk yıllarını Almanya’nın Heilbronn şehrinde geçirmiştir. 2011 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yapmasının ardından Trabzon’da lise eğitimini tamamlamış; 2015 yılından itibaren İstanbul’daki önde gelen şirketlerde üst düzey yöneticilere ve CEO’lara yönelik eğitimler vererek profesyonel kariyerine adım atmıştır. Bu süreçte özellikle saha temelli uygulamalı çalışmalarla dikkat çekmiştir.
Lisans eğitimini 2018 yılında İstanbul Üniversitesi’nde onur derecesiyle tamamlayan Ortay, yüksek lisansını Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında yapmıştır. “Arap Baharında Tunuslu Kadınların Rollerinin ve Kazanımlarının İncelenmesi” başlıklı yüksek lisans teziyle yüksek onur derecesine layık görülmüştür. Doktora eğitimini ise “Almanya’nın PKK Terör Örgütü Politikası ve Türkiye’ye Etkileri” başlıklı doktora teziyle başarıyla yüksek onur derecesine ile tamamlamıştır.
Akademik kariyerine İbn Haldun Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile Karatay Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde doktor olarak devam etmektedir. Akademik çalışmaları; Uluslararası İlişkiler, Avrupa Politikası, Güvenlik Çalışmaları, PKK Terör Örgütü, Türkiye-Almanya İlişkileri, Medya-Siyaset İlişkisi ve Toplumsal Dönüşüm temalarında yoğunlaşmaktadır.
Yazılı ve görsel medyada da aktif olan Ortay, İstiklal Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmakta; ayrıca Daily Sabah, International Policy Digest gibi uluslararası yayınlarda Türkiye ve bölge jeopolitiğine ilişkin analizler kaleme almaktadır. 2016 yılından itibaren 30 kitabın yayın sürecinde yer almış; akademik editörlük, içerik geliştirme ve bölüm yazarlığı gibi çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bunun yanında, pek çok hakemli dergiye akademik makalelerle katkı sunmaya devam etmektedir.
Supervisors: Supervisors
Phone: +905353146161