enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
14:55 Nizip Ticaret Odası’ndan (NTO) üyelerine, “KOSGEB Destekleri Bilgilendirme Programı”…
13:05 KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim’den KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’a hayırlı olsun ziyareti!…
12:41 Kocaeli Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu adayı Mevlüt Ağra bu kez Körfez ilçedeki kulüp başkanları ile bir araya geldi…
11:47 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “İki toplumun iki devlet şeklinde organize olması en anlamlı çözüm”…
06:58 Antalya’daki NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenen NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’ndan notlar…
00:36 Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Devrin otomobilini (TOGG) hayata geçirmeyi biz başardık”
00:25 Yılın röportajı: Hollanda’ya gelmiş geçmiş en başarılı ve sempatik Türk kadını Günay Uslu…
12:37 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Devletimiz hiçbir gücün karşısında diz çökmez…
10:00 Türk Dış Politikaları Araştırma Merkezi’nin (TUDPAM) ‘Dış Bakış-Nisan 2025’ Dergisi yayımlandı…
09:57 Bilim sektöründe Türkiye’nin En Mutlu İş Yeri: Pfizer
09:38 Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Bulut, “finansmana erişimi kolaylaştıracak çözümler üretilmeli”…
09:01 Geceyi kadim tarihiyle aydınlatan örenyerleri, ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkaracak…
08:20 ManpowerGroup, 2025 yılı iş gücü trendlerini açıkladı…
06:59 Upcycle İstanbul Art&Design Festival başladı…
06:58 THY Amsterdam Müdürü Şerafettin Ekici Hollanda’daki Havayollarının En Yüksel Kurulu’na Yönetim Kurulu üyesi seçildi…
06:54 Innosa’dan belediyelere akıllı çözüm: InoKent ile Akıllı Kent Yönetimi…
06:53 “Türkiye’de dana eti fiyatı son beş yılda 9,5 kat arttı. Dünya genelinde ise bu artış son 60 yılda ancak 8,5 kat oldu.”
01:23 Masdaf, nisan ayında elektrik tüketiminin yüzde 75’ini GES’ten karşıladı…
01:14 Erdoğan: Terörsüz Türkiye ile en büyük eserimizi inşa ediyoruz…
01:00 NATO Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı’ndan notlar!..
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Kuruluşunun 85. yılında Köy Enstitüleri…

Kuruluşunun 85. yılında Köy Enstitüleri…
3 Mayıs 2025
9
A+
A-

17 Nisan 2025, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 85. yılı. Hiç şüphesiz laik/Atatürkçü çevreler her yıl olduğu gibi bu yıl da bu eğitim kurumları için ah’lar vah’lar, sızlanmalar, bitmez tükenmez özlemler eşliğinde anmalar yapacak; ağıtlar döktürecektir. Dünyada bir benzeri olmayan, bütünüyle bize özgü eğitim kurumları olarak onlardan yoksun kalışımızın toplumumuza kaybettirdikleri sayılıp dökülecektir. Çünkü Köy Enstitüleri 1954’te Köy Öğretmen Okullarına çevrileliden beri bunlar her yıl aralıksız yapılmaktadır. Dünyada kurulmuş, açılmış, belli dönem işlev görmüş; sonrasında da koşullar gereği ya kapatılmış ya da Köy Enstitüleri gibi rolleri az çok değiştirilerek başka isim altında devam etmiş hiçbir eğitim kurumu hakkında Köy Enstitüleri için olduğu gibi kesintisiz güzellemeler düzüldüğü görülmemiştir!

Konuyla pek ilgisi olmayan insanlar bu özlemlere, bu güzellemelere bakınca, “Vay bee, biz ne kadar önemli ne kadar değerli bir eğitim kurumundan mahrum bırakılmışız! Demek ki bu kurumlar hiç değişikliğe uğramadan işlevlerine devam etselerdi biz şimdi Avrupa’yı bile sollamış olurduk!” demekten kendini alamaz.

Oysa işin aslı hiç de böyle değildir. Her şeyden önce bu eğitim kurumları için büyük bir abartma söz konusudur. Ne bir sıradışılıkları ne de olağanüstülükleri vardır. Sıradan, normal, her yerde, her zaman devreye sokulup devreden çıkarılabilecek kurumlardır.

Balkan Savaşı, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi art arda yaşanan ve 12 yıl sürmüş olan savaşlarda olabildiğince yıpranan Türk toplumunun her alanda yaralarını sarmaya, toparlanmaya çalıştığı bir süreçte akıl edilen çözümlerden biri de Köy Enstitüleridir. Adı üzerinde Köy Enstitüleri, nüfusun %80’inin köylerde yaşadığı, bu nüfusun okuma-yazma oranının %5’in bile altında bulunduğu bir zaman diliminde düşünülmüş ve hayata geçirilmiş kurumlardır. Okuma yazma oranı bu kadar düşük köylünün çocuklarına okuma yazma öğretmek, köylünün kendisine de yaşadığı bölgeye göre tarımda, marangozlukta, yapı işlerinde vb.de rehberlik etmek için yetiştirilen ve köylere gönderilen bu gençler bir dönem rollerini yerine getirmişlerdir. Köylerde okuma-yazma oranının yükselmesi, köylünün yaptığı iş konusunda bilinçlenmesi amacına erişmede, hiç değilse söz konusu amaca yaklaşmada yararlı olmuşlardır. Bu herkesin kabul etmesi gereken Köy Enstitüleri gerçeğidir. Olağanüstü değil, olağan ve normal bir durumdur. Normal olmayan şey ölçüsüz, sınırsız abartmadır. Köy Enstitülerinin bir eğitim kurumu olarak değil de bir sihirbaz değneği gibi dokunduğu her şeyi anında halleden araçlar olarak takdim edilmesidir.

Daha da önemlisi; aradan 85 yıl geçmesine, ülkemizde ve dünyada beklenen ve beklenmeyen gelişmeler yaşanmasına rağmen onların bugün de aranan, bugün de eğitimin-öğretimin tüm aksaklıklarını giderecek, Türkiye’yi şaha kaldıracak eğitim yuvaları olduğuna dair iddia ve inanca sahip olunmasıdır.

Kurulduğu yıllarda %80’i köylerde, bugün tam tersine %80’i kentlerde yaşayan Türkiye nüfusunun her alanda olduğu gibi eğitim alanında da olabildiğince karmaşıklaşan sorunlarına Köy Enstitüleri nasıl bir çözüm olabilir? 1940’lı yılların sade ve homojen bir toplumunun çok yalın eğitim sorunlarını çözmek için programlanmış bu kurumlar; aradan geçen 85 yılda nüfusu dört kattan fazla artmış, çoğulculaşmış, heterojenleşmiş bir toplumun eğitim sorununu çözmek için nasıl alternatifsiz bir araç olarak sunulabilir? Ama bu sunma, bu kurumların istihale geçirmesinden bu yana aralıksız yapılmış, bugün de buna kayıtsız şekilde devam edilmektedir.

Buraya kadar Köy Enstitüleriyle ilgili objektif tespitlerde bulunmaya çalıştım. Bu kurumlara olumsuz bakışlara hiç değinmedim. Halbuki bu kurumları övenler, yere göğe sığdıramayanlar kadar sayısı çok olmasa da ciddi ciddi eleştirenler, suçlayanlar, Marksist ideoloji aygıtı kurumlar olarak görenler de çıkmıştır:

“Köy Enstitülerinin fikir babalarından İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç şöyle diyor: Köy Enstitüleri sistemi başlı başına ne bir okuma yazma kampanyası, ne öğretmen yetiştirme çabası, ne de köy kalkınması sorunu idi. Temel amacı bakımından tarihsel koşulların hazırladığı bir olanaktan yararlanarak iktidara katılıp elde edilen yürütme gücü ile emekçi sınıfları bilinçlendirmek ve devrimsel süreci hızlandırmak için girişilmiş bir devrim stratejisi idi.” (Yavuz Bülent Bakiler; Tabuları Yıkmak, s. 113.)

Köy Enstitüleri ile ilgili olarak bugüne kadar buna benzer çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Bu konuda konuşup yazanlar arasında Kemal Tahir’in ayrı bir yeri olduğu su götürmez. İşte şu düşünceler de onun:

“Köy Enstitüleri, Tek Parti dönemi kuruluşlarından biri olarak düşünülmüştür. Köy çocuklarından özel bir eğitimle yetiştirilecek köy öğretmenleri, tek partinin köyde gözü, kulağı olacak, gerekirse devlet güçlerini yanlarına alarak rejim düşmanlarıyla boğuşacaktı. Çok partili bir dönemde böyle bir köy öğretmeninin durumu ne olur? Bunu kestirmek bugün artık hiç kimse için güç değildir. Kaldı ki bizdeki siyasal ve toplumsal şartlar içinde Köy Enstitüleri, köylü çocuklarının çile çekme ve azla yetinme yatkınlıklarından yararlanarak en ağır işlerde gaddarca çalıştırılıp sömürülmelerinden başka bir sonuç veremezdi. Nitekim bu deneme son hesaplaşmada biz Türk aydınlarının halk düşmanlığımızı değilse bile halka hiç acımadığımızı ispatlamıştır. Bozkırdaki Çekirdek işte bu çapraşık dramın romanıdır.” (Kemal Tahir, Bozkırdaki Çekirdek, Bilgi Yayınevi, 3. b. 1972.)

Günümüz Türkiye’sinde bu kurumlarla ilgili doğru tutum, bunların bir dönem görevlerini yaptıktan sonra birçok başka kurum gibi tarihin hafızasına tevdi edilmiş olarak görülmesidir. Çünkü Köy Enstitüleri eğer ideolojik bir dayatma ve inatlaşma söz konusu olmazsa günümüzde hiçbir açıdan gündem olmayı hak etmemektedir.

 

 

 

 

İki şey bağdaşmaz: Para sevgisi ve dindarlık - DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ

İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.