İletişim Başkanı Altun’un video mesajla katılımcılara hitap ettiği foruma, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşlarından stratejik iletişim uzmanları, akademisyenler, kamu ve özel kurumlar ile medya temsilcileri katıldı.
Konuşmasında, forum kapsamında krizlere müdahalede uluslararası iş birliği ve iletişim konusunun ele alınacağına işaret eden İletişim Başkanı Altun, doğal afetlerin, salgın hastalıkların veya siyasi çatışmaların sınırları aştığı bir çağda, müdahalelerin bölgesel ve küresel olarak koordine edilmesinin hayati önem taşıdığını belirtti.
İş birliğine duyulan ihtiyaç ortadayken etkin bir koordinasyon ve iletişim sürecinin tesisinin hâlen büyük bir zorluk teşkil ettiğine dikkati çeken İletişim Başkanı Altun, bu kapsamda farklı uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etme noktasındaki sıkıntıların ele alınması gereken önemli hususlardan biri olduğunu vurguladı.
Büyük krizlerde hükûmetlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve özel sektör kuruluşlarının birlikte çalışmaya çaba gösterdiğine şahit olduklarını dile getiren İletişim Başkanı Altun, buna karşın amaçları ortak olsa da bu aktörlerin önceliklerinin, organizasyon yapılarının ve çalışma yöntemlerinin farklılık gösterebildiğini aktardı.
İletişim Başkanı Altun, koordine edilmediği takdirde bu farklılıkların, çoğu zaman verimsizliğe ve kaynak israfına yol açtığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Söz konusu engelleri aşmak için krizler henüz ortaya çıkmadan önce net bir biçimde tanımlanmış, güçlü iş birliği modelleri ve işleyiş süreçleri zemininde kalıcı ortaklıklar oluşturmamız gerekiyor. Örneğin, çok taraflı ve hükûmetler arası mekanizmalar hâlihazırda bir temel oluşturmakla birlikte, bu girişimlerin yeni aktörleri ve gelişmekte olan teknolojileri içerecek şekilde uyarlanmaları, bugün bir zorunluluk hâline gelmiştir.”
“Her afet, farklı nedenlerle iletişimin kopmasına da neden olur”
Kriz durumlarında zamanında ve etkili iletişimin önemini vurgulayan İletişim Başkanı Altun, kriz zamanlarında risk altında bulunan insanların herhangi bir bilgiye ulaşma gayesiyle çaresizce iletişim kanallarına yöneldiğini, buna bağlı olarak doğru ve açıklayıcı bilgi aktarımı yapılacak uygun mecraların önceden belirlenmesinin kritik bir önem kazandığını belirtti.
Mesajların farklı kültürler ve diller bakımından açık ve tutarlı olmasının gerekliliğinin de altını çizen İletişim Başkanı Altun, “Her afet, yeni zorlukları beraberinde getirdiği gibi farklı nedenlerle iletişimin kopmasına da neden olur. Yerel ve kültürel gerçeklikler ile dilsel farklılıklar, bilgiyi nasıl aktaracağımız konusunda önemli bir rol oynayabilir. Dahası bu unsurlar, risk altındaki kişiler tarafından mesajların nasıl algılandığını belirleyebilir. Bu tür karmaşıklıklara karşı hazırlıklı bulunmak bir olmazsa olmazdır.” ifadelerini kullandı.
“Önceden belirlenmiş iletişim kanalları kritik öneme haiz”
Bir diğer temel zorluğun, iletişimin, ücra veya dijital olarak izole edilmiş bölgelerde bulunanlar da dâhil olmak üzere etkilenen tüm taraflara ulaşmasını sağlamak olduğuna işaret eden İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:
“Sosyal medya çağında, kriz durumlarında ortaya çıkan bilgi bombardımanı, doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt etmeyi oldukça zor bir hâle getirebilmektedir. Bu manada, hem yerel hem de uluslararası düzeyde önceden belirlenmiş iletişim kanalları kritik öneme haizdir. Hükûmetler, STK’lar ve uluslararası kuruluşlar, iletişimin sorunsuz ve etkili bir şekilde yürütülmesi için birlikte çalışmalıdır.”
“Yanlış bilgiler tıpkı bir orman yangını gibi hızla yayılabilmektedir”
Sosyal medya vasıtasıyla gerçek zamanlı güncellemelerin aktarımının ve eldeki imkânların hızla seferber edilmesini sağlamanın mümkün olduğunu dile getiren İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
“Sosyal medya vasıtasıyla yanlış bilgiler de tıpkı bir orman yangını gibi hızla yayılabilmektedir. Sadece hızlı bilgi akışını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda verilen bilgilerin doğruluğunu da teyit etmemiz gerekiyor. İnsanlara hayat kurtarıcı bilgiler verirken, dezenformasyonu takip etmemiz ve engellememiz bir zorunluluktur. Bunun hepimiz için büyük bir sınama olduğu açıktır. Zira bir krizin ilk dakikaları ve saatleri bilginin hızlı bir şekilde aktarılması için en kritik zaman dilimleridir. Diğer yandan bu zaman dilimleri art niyetli aktörlerin insanların kafasını karıştırmak ve kaos yaratmak için en çok çaba sarf ettiği zamanlardır.”
Kovid-19 ve yaşanan çeşitli doğal afetlerin uluslararası iş birliğinin hızla hayata geçirilmesinin kıymetini ve koordinasyonsuz çalışmaların yaratabileceği tehlikeleri gözler önüne serdiğine dikkati çeken İletişim Başkanı Altun, yapılan müdahalelerin nerelerde başarılı olup nerelerde aksadığını tespit etmenin, gelecekteki kriz yönetimi stratejilerini geliştirilmesine yardımcı olacağını kaydetti.
“Yeterli gözetim, şeffaflık veya etik kurallar olmadan yapay zekâya güvenmek sorunlara yol açabilir”
İletişim Başkanı Altun, gelişmekte olan teknolojilerin, özellikle de dijital araçların ve yapay zekânın krizlere müdahale noktasında dönüştürücü potansiyeli olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Örneğin, yapay zekâ destekli veri analizi, müdahale ekiplerine hastalıkların yayılmasını veya doğal afetlerin etkisini gerçek zamanlı olarak takip etmesine olanak tanıyarak müdahalelerin daha fazla bilgiye dayanarak yapılabilmesini sağlar. Ancak bu büyük faydalar ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir. Yeterli gözetim, şeffaflık veya etik kurallar olmadan yapay zekâya güvenmek, veri gizliliği ihlalleri, önyargılı karar alma veya belirli grupların dışlanması gibi sorunlara yol açabilir. Dijitalleşmeyi kucaklarken, insan gözetiminin bu süreçlerin ayrılmaz bir parçası olarak kalmasını da temin etmemiz bir zorunluluktur.”
“Bir yol haritasına dönüştürmeliyiz”
Krizlere müdahalenin geleceğinin uluslararası iş birliğini ve etkili iletişimi daha ileri bir noktaya taşıma kabiliyetine bağlı olduğunu vurgulayan İletişim Başkanı Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kapsamda hem geleneksel yöntemlerden hem de gelişmekte olan teknolojilerden yararlanmalıyız. Ancak bunun için ortaklıkları teşvik eden, sınırları açıkça belirlenmiş iletişim stratejilerinden faydalanan ve dijital inovasyonu destekleyen proaktif bir yaklaşım gerekiyor. İç içe geçmiş ve krizlere açık bir dünyanın getirdiği karmaşık meselelerle etkili bir şekilde başa çıkmak için olmazsa olmazımız iş birliği ve ortak çalışmadır. Bu noktada uluslararası iş birliği, bilgi paylaşımı ve ileri teknolojilerin bilinçli bir şekilde kullanılması hayat kurtarıcı olacaktır. Güçlü ve uyum kabiliyetine sahip bir kriz müdahale sistemi oluşturmak için geçmişten aldığımız dersleri bir yol haritasına dönüştürmeliyiz.”