Cumhurbaşkanı Erdoğan: “TRT hem bellektir hem de gelecek”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’un açılışında yaptığı konuşmada, Kamu yayıncımız TRT, sorumlu toplumun tamamına hitap eden insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
Kendi alanında artık bir marka haline gelen TRT World Forum’un bu yıl 8’incisi düzenleniyor. Dünyanın geleceğine kayıtsız kalmayan siz değerli katılımcılarla forum vesilesiyle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Burada öncelikle bir gerçeği ifade etmek istiyorum. Kamu yayıncımız TRT, sorumlu toplumun tamamına hitap eden insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir. TRT World Forum ise dünyanın düşünce iklimine çeşitlilik getiren bir platformdur. TRT World Forum’u yalnızca bir tartışma zeminini değil, aynı zamanda dünyanın sorunlarına çözüm arayışlarının somutlaştığı bir irade platformu olarak değerlendiriyoruz.
Fikri bir zeminde kritik meselelerin ele alındığı bu platformun her yıl genişleyerek daha çok insana ulaştığını görüyor, bunu da fevkalade önemsiyoruz. Bu seneki foruma Türkiye ile birlikte 30’u aşkın ülkeden akademisyenin, siyasetçinin, sivil toplum mensubu, gazeteci, iş insanı ve kanaat önderinin iştirak ettiğini öğrendim. İnsanların arasındaki bariyerleri kaldıran bu tip etkinlikler tüm insanlığın geleceğini etkileyen küresel meselelerin çözümünde kritik önemdedir. Karşılıklı saygıya dayalı ortak bir zeminde ne kadar çok konuşur, ne kadar çok tartışırsak çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz.
“TRT hem bellektir hem de gelecek”
Bu yıl ki temamız olan “Kırılma Noktasındaki Bir Dünya: Krizleri ve Dönüşümü Yönetmek“, dünyanın karşı karşıya olduğu derin sorunları ve dünyanın dönüşümünü tartışmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu tema aynı zamanda mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu ve insanlığın daha adil bir düzene ihtiyaç duyduğunu da bizlere hatırlatıyor. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler alanında yetkin isimlerce masaya yatırılacak, bu meselelerin çözümü için atılması gereken adımlar değerlendirilecek. Teknoloji, jeopolitik, savaş, güvenlik, iklim değişikliği, enerji, ekonomi, medya, yayıncılık, uluslararası hukuk, politika ve diplomasi gibi alanlarda düzenlenecek toplantıların şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum. Her zaman söylüyoruz hakikatin kıvılcımı fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar. Katılımcılarımızın da görüşleriyle forumun çağımızın sancılı meselelerine yeni, yenilikçi ve etkili çözüm yolları sunmasını temenni ediyorum. TRT hem bellektir hem de gelecek, anlayışıyla çalışmalarını sürdüren TRT yönetimini ve bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi de yürekten tebrik ediyorum.
“İnsanlık bir dönüm noktasındadır”
Bugün dünya savaşlar, çatışmalar, ihlaller ve eşitsizliklerin pençesinde kıvranmakta. Derin bir vicdan ve liderlik krizinden geçmektedir. Nereye baksak, yüzümüzü nereye çevirsek istikrarsızlık görüyoruz, dram görüyoruz, derinleşen adaletsizlikler görüyoruz. Aynı şehrin iki farklı ucunda iki farklı hayat yaşanıyor. Sınır komşusu iki ülkenin birinde refah ve zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor. Ticaretten diplomasiye, devletler arasındaki rekabet günden güne daha yıkıcı, daha agresif bir hal almaya başlıyor. Umutlarımızı yeşertecek, geleceğe daha ümitvar bakmamızı sağlayacak bütün bu gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. Şurası muhakkak ki, insanlık bir dönüm noktasındadır. Sadece önümüzdeki 5-10 yılı değil, evlatlarımızın, torunlarımızın da geleceğini etkileyecek mahiyette hadiseler yaşanmaktadır.
“Her kriz aynı zamanda bir imkandır”
Gazze’den Ukrayna’ya, Batı Afrika’dan Güney Asya’ya kadar pek çok coğrafyada süregelen insani krizler, her seferinde çok daha keskin şekilde mevcut dünya düzeninin kırılganlığını gözler önüne sermektedir. Ancak bu krizlerin insanlığın ortak istikbali için daha güçlü bir dayanışma çağrısı olduğu da inkar edilemez bir gerçektir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Adalete, barışa, huzura, güvenlik ve istikrara açılan bir fırsat penceresidir. Layıkıyla değerlendirilebilen için her kriz yeni bir dönemin muştusu, yeni bir başlangıcın öncüsü olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir. İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz.
“Birleşmiş Milletler’in reforme edilmesi gerekmektedir”
Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli çıktılarından biri, irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği en geniş zemin olan Birleşmiş Milletler Sistemi’nin tesisi olmuştur. Peki şu anda bu Birleşmiş Milletler’le devam edebilir miyiz? Hayır. Tamamıyla bu Birleşmiş Milletler’in reforme edilmesi gerekmektedir. Dünya 5 daimi üyenin eline, diline bırakılamaz. Süratle bu değişim gerekiyor. Bu şekilde bu dünya yönetilemez. Bu 5 daimi üyeden bir tanesinin iki dudağı arasına 194 ülkenin kaderi terk edilemez. Bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, insan hakları evrensel beyannamesinin kabul edilişi bunlardan bir diğeridir. Ruanda, Srebrenitsa soykırımlarından sonra insanlığa karşı suçlar, savaş suçları gibi suçların faillerinin yargılanması amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi bunlardan bir başkasıdır.
11 Eylül saldırıları sonrasında medeniyetler çatışması senaryolarının yazıldığı bir dönemde İspanya ile birlikte hayata geçirdiğimiz medeniyetler ittifakı girişimi yine bu anlayışla atılmış tarihi bir adımdır. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Kriz dönemlerinde veya sonrasında benzer acıları, sorunları, çatışmaları, ağır hak ihlallerini bir daha yaşamamak için vücut bulmuş çok sayıda kurum, kuruluş ve inisiyatif bulunuyor. Hiç şüphesiz bunların mevcudiyeti insanlık adına, tüm insanlığın geleceği adına kıymetli birer kazanımdır. Ama bununla birlikte hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, asıl olan pratiktir, uygulamadadır. Milyarlarca dolar bütçesi, on binlerce personeli olan tüm bu kurumların etkinliğidir. Gazze kriziyle bu hakikate hem de çarpıcı bir şekilde tekrar şahitlik ettik.
“Gazze krizinde insanlık başarılı bir imtihan vermemiştir”
Aynı şekilde dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını göstermiştir. Bir defa burada şunu söylemek durumundayım. Gazze’de sadece insani değerler değil başta BM olmak üzere uluslararası sistemin güvenirliliği de sınanmıştır. Ancak Gazze krizinde ne insanlık ne sistem başarılı bir imtihan vermemiştir. Her birinin gerisinde umutlarla dolu bir hayat büyük bir acı ve insanlık ayıbı olan şu rakamlar karşımızdaki vahim tabloyu ortaya koyuyor. Siyonistlerin gözü, ağzı, dili olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın netice alamazsınız. Dünyadaki siyonistler Tayyip Erdoğan’ın nerede durduğunu çok iyi biliyor ama siz hala anlayamamışsınız.
“Savaş hukukuna dair ne kadar kırmızı çizgi varsa aşıldı”
Bakınız kuzeyimizdeki savaşta bugüne kadar bazı tahminlere göre yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sonucunda ise 50 bin masum Filistinli tüm dünyanın gözleri önünde hayattan koparıldı. Lübnan’da vefat edenlerin sayısı 4 bine yaklaşıyor. Gazze’de katledilenlerin yüzde 70’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yine aynı saldırılarda yüz binden fazla Gazzeli yaralandı. Şehirler tüm altyapısı ve üst yapısıyla yıkıldı. Saldırılardan önce 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze Şeridi’nde neredeyse ayakta sağlam bina kalmadı. Hastaneler, okullar, ibadethaneler ve daha nice sivil yerleşim yeri vuruldu. Savaş hukukuna ve insancıl hukuka dair ne kadar ilke, prensip, norm, kırmızı çizgi varsa aşıldı, çiğnendi, ayaklar altına alındı.”