enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:25 KADEM Kocaeli, STK Deneyim Paylaşım Toplantısı İçin Darıca’daydı
09:46 Nizip Ticaret Odası (NTO) heyeti TOBB) 81. Genel Kurul Toplantısı katıldı
07:19 TBMM Başkanlığına aday olan Kurtulmuş “İnsanlık İttifakı” vurgusu ve vicdan çağrısının adı…
07:01 Kitap: “BOZKÜRT: Ülkücü kürtlerin saklı kalmış hikayesi – Biji Türkiye” yayımlandı
06:59 EZIRE yöneticisi ve İslam bilimci Dr. Jörn Thielmann: “Cuma Hutbelerinde Nefret Değil, Barış Yer Alıyor”
06:59 AB üyesi 13 farklı ülkede yapılan bir araştırmanın tespitine göre, “Avrupa’da Müslüman Olmak Giderek Zorlaşıyor”
06:58 Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi ve Türkiye’nin barış diplomasisindeki stratejik rolü!
06:58 Batı Şeria’daki bir AB heyeti saldırıya uğradı: Avrupa Birliği’nin İsrail’e Yönelik Tavrı Değişiyor mu?
06:55 Hollanda’da Aşırı sağcı lider Geert Wilders, Hollanda’nın göç politikasında köklü değişiklikler talep ettiği 10 maddelik planını açıkladı.
06:51 İletişim Başkanı Altun: Gazze’deki zulmün artık bitmesi lazım
00:40 Gençlik ve Medya Akademisi Hatay’da Devam Ediyor
09:23 Baykar’a yatırım dolandırıcılığına dikkat!
08:36 Endüstriyel Reklam ve Dijital Baskı Teknolojileri SIGN İstanbul 2025’te vitrine çıkıyor
07:42 Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik ve Türkiye!
07:36 Sandoz Türkiye 70’nci yılında İhracat Şampiyonları Listesinde üçüncü oldu!
07:11 Gazeteci Gül KABACAOĞLU’nun ‘Sabah Kahvesi’nde Gündemin öne çıkan şirket haberleri!
06:59 Kitap: TROJANS: Ankara’da ABD Ajan Okulu” adlı kitap yayımlandı
06:58 Türk siyasetine damga vuran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, her Türk gencine Atatürk’ün vasiyetini yerine getirme mücadelesini anlatı…
06:58 Türk Devletleri Teşkilatının faaliyetleri : 1. Siyasi işbirliği
06:55 Gergerlioğlu, “DYO işçilerinin talepleri bir an önce karşılanmalı!”
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik ve Türkiye!

Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik ve Türkiye!
31 Mayıs 2025
3
A+
A-

* İstiklal Gazetesi Yazarı Dr. Hande ORTAY, “Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik ve Türkiye!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

* Detayı bültenimizde!…

UHA/  İnternational News Agency

Yazar* Dr. Hande ORTAY

ANKARA, 29 MAYIS 2025

Son yıllarda Avrupa’nın siyasal haritasında önemli bir dönüşüm yaşanıyor. Bir zamanlar marjinal görülen, sistemin dışında tutulan milliyetçi partiler ve söylemler, artık merkez siyaseti zorluyor; hatta bazı ülkelerde iktidarın asli unsurlarından biri hâline geliyor. İtalya’dan Fransa’ya, Almanya’dan İsveç’e kadar birçok Avrupa ülkesinde seçmen davranışları, milliyetçi, göç karşıtı ve popülist çizgilere kayıyor. Sandıklardan çıkan sonuçlar, artık sadece yerel yönetimlerin değil, Avrupa Birliği’nin geleceğini de yeniden tartışmaya açıyor.

Bu gelişmeleri dikkatle izleyen Türkiye’de ise şu sorular daha sık duyulmaya başlandı: “Avrupa’da yükselen milliyetçilik bizde de karşılık bulur mu?” ya da daha net bir ifadeyle: “Türkiye bu yeni dünya düzeninde nasıl bir milliyetçilik anlayışına yöneliyor?

Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle milliyetçilik kavramının iki farklı coğrafyada nasıl kodlandığını doğru analiz etmek gerekir. Avrupa’da yükselen milliyetçilik, büyük ölçüde bir tepki hareketidir. Globalleşmenin getirdiği kimlik bulanıklığına, ekonomik eşitsizliklere, kitlesel göç hareketlerine ve Batı değerlerinin dönüşümüne karşı doğan bir refleks… Bu refleks, “ulusal kimliği” bir koruma kalkanı olarak konumlandırır. Sınırların, kültürün, hatta dilin yeniden tanımlandığı bir çağda, bireyler bu milliyetçi söylemlerde bir aidiyet ve güvenlik hissi bulur.

Ancak bu tepki temelli milliyetçilik, beraberinde dışlayıcılığı, yabancı düşmanlığını ve toplumsal çatışmayı da getiriyor. Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde, göçmenler sadece birer ekonomik figür değil; aynı zamanda siyasal tartışmaların merkezinde “öteki”leştirilen kimlikler olarak kodlanıyor. Bu da milliyetçiliği kapsayıcı değil; ayrıştırıcı ve tehditkâr bir ideolojiye dönüştürüyor.

Türkiye’de Milliyetçiliğin Tarihsel Seyri

Peki Türkiye’de durum farklı mı?

Evet, Türkiye’nin milliyetçilik tecrübesi Avrupa’dan çok daha farklı bir tarihsel ve kültürel bağlama oturur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisi, etnik bir milliyetçilikten ziyade vatandaşlığa dayalı, seküler ve modern bir ulus-devlet projesine dayanır. “Türk” kimliği, 1920’lerden itibaren farklı etnik ve dini kökenleri ortak bir siyasi kimlikte birleştirmeyi hedefleyen kapsayıcı bir çerçeve olarak tanımlanmıştır. Elbette bu süreç sancısız olmamıştır, kimi dönemlerde milliyetçilik dar bir ideolojik kalıba sokulmuş, toplumsal gerilimlerin zemini hâline gelmiştir. Ancak yine de Türkiye’deki milliyetçilik, Avrupa’daki gibi bir “kültürel korku” ekseninden değil; daha çok “devletin bekası” ve “birlik” kavramları üzerinden şekillenmiştir.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de milliyetçiliğin potansiyel olarak kapsayıcı ve birleştirici olabileceğini söylemek mümkündür. Ne var ki bu potansiyelin pratiğe ne kadar yansıdığı, siyasi aktörlerin söylem tercihleriyle yakından ilgilidir. Türkiye’de milliyetçilik, dönem dönem popülist siyasetin elinde daraltılmış; güvenlikçi politikaların meşrulaştırılması için araçsallaştırılmıştır.

Avrupa’daki Dalgadan Türkiye Ne Kadar Etkilenir?

Günümüzde Avrupa’da milliyetçiliğin yükselişinde etkili olan birçok faktör, Türkiye’de de belirli ölçülerde karşılık bulabilir: Ekonomik belirsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, göç meselesi ve toplumsal kutuplaşma… Türkiye, özellikle 2011 sonrası Suriyeli göçmen akınıyla birlikte Avrupa’dakine benzer sosyolojik kırılmalar yaşamaya başladı. Bu durum, hem yerli nüfusta geleceğe dair kaygıları tetikledi hem de milliyetçi söylemlerin toplumsal meşruiyetini artırdı.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken temel fark, Türkiye’nin çok daha genç, dinamik ve politik olarak mobilize bir toplum olmasıdır. Türkiye’de siyasal kimlikler, sadece etnik ya da ideolojik çizgilerle değil; aynı zamanda sosyo-kültürel aidiyetler ve dini referanslarla da şekillenmektedir. Dolayısıyla Avrupa’daki gibi yekpare bir “milliyetçilik” tanımının Türkiye’de birebir karşılık bulması oldukça zordur.

Bir diğer önemli fark, Türkiye’deki milliyetçiliğin hâlâ güçlü bir devletçi damar taşımasıdır. Avrupa’da bireyin devlete karşı özgürlüğü temel bir siyasal referansken; Türkiye’de devlet, toplumun şekillendirici gücü olarak görülür. Bu, milliyetçilik anlayışının da daha çok “koruyucu” ve “sahip çıkan” bir dille beslenmesine neden olur.

Milliyetçiliğin Yeni Yüzü: Kapsayıcı, Demokratik, Gelecek Odaklı

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en temel soru şudur: Milliyetçilik yeniden nasıl tanımlanmalı?

Eğer milliyetçilik, geçmişe dönük bir nostalji değil de geleceğe dair bir tahayyül olacaksa, onun dışlayıcı değil kapsayıcı, kutuplaştırıcı değil birleştirici bir dile oturması gerekir. Bugün genç kuşaklar, sadece etnik ya da dini aidiyet üzerinden değil; çevre, dijital haklar, adalet ve toplumsal cinsiyet gibi çok boyutlu meseleler üzerinden kimlik inşa ediyor. Bu gençlerle bağ kuramayan bir milliyetçilik, sadece ideolojik bir tekrar olmaktan öteye geçemez.

Milliyetçilik, yeni kuşaklara umut veren, onları bu ülkenin geleceğinde aktif ve eşit paydaşlar olarak gören bir vizyon sunmalıdır. Bu vizyon, ne Avrupa’daki gibi göçmen karşıtı bir reaksiyonla ne de geçmişe saplanmış bir mitolojiyle kurulabilir. Türkiye’nin güçlü olduğu yön; tarihinden beslenerek ama geleceğe bakarak siyaset üretmesidir. Bu nedenle bizim ihtiyacımız olan şey, milliyetçiliği evrensel değerlerle buluşturacak yeni bir siyasal dil geliştirmektir.

Sonuç Yerine: Aynı Gemideyiz

Milliyetçilik, doğru tanımlandığında ulusu bir arada tutan bir bağ; yanlış kullanıldığında ise ayrıştırıcı bir duvara dönüşebilir. Bugün Avrupa’daki örnekleri izlerken Türkiye’nin düşeceği en büyük tuzak, bu siyasal dalgayı taklit etmeye çalışmak olacaktır. Oysa Türkiye’nin bu tartışmaya kendi birikimiyle, kendi özgünlüğüyle katkı sunması gerekiyor.

Çünkü biz, aynı gemideyiz. Bu gemi sadece Türkleri değil; Kürtleri, Alevileri, Sünnileri, Hristiyanları, Lazları, Çerkesleri, Romanları da taşıyor. Ve bu geminin rotasını belirleyecek olan, sadece rüzgârın yönü değil; bizim pusulayı neye göre tuttuğumuzdur.

Milliyetçilik, eğer bizi ortak bir gelecek için bir araya getirecekse kıymetlidir. Aksi hâlde, yalnızlaşan bireylerin ve toplumların yeni çıkmazı olmaktan öteye gidemez.

***

Yazar hakkında

1993 yılında Almanya’nın Stuttgart yakınlarında bulunan Heilbronn şehrinde doğan Hande Ortay, aslen Trabzonludur. İlk, orta ve lise öğrenimini Almanya’da tamamlayarak, ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönüş yapmış ve üniversite yaşamı için tercihi İstanbul Üniversitesi Almanca Öğretmenliği bölümü olmuştur. 2018 yılında Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Almanca Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. “Oysa Bir Umuttu (2016); Limanı Olmayan Aşıklar (2017); İki Dize Arası (2018); Düşlerimin Vazgeçilmezi (2018); Küllenen Aşklar (2019); Senden Ayrı Kalalı (2020) adlı altı kitabı bulunmaktadır. 2018’de DergiZan Yazı ve Sanat Ülkesi tarafından başarı plaketi ile ödüllendirildi.

Ortay aynı zamanda Adana Bölgesinin başarılı söz yazarı ile Adana Bölgesinin tanınmış ünlü yazarı olarak iki plaket ile ödüllendirildi. Book Culture Art Times Gazetesi tarafından düzenlenen “Altın Kalem Ödülleri” kapsamında yazar olarak ödül almaya değer görüldü.

Ödüllere doyamayan Ortay; Turyap Büyükçekmece Temsilciliği, Şaban Türker tarafından “Onur Yazarı Ödülü”ne layık görüldü.
2018 yılının Aralık ayında da, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin 100. yıl kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen 2. Azerbaycan Türkiye Kardeşlik ödülleri gecesinde yılın başarılı yazarı olarak ödüllendirildi.

Oyunculuk anlamında kendini geliştirmeyi hedefleyen Ortay, birçok ünlü ismi yetiştiren Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi almaya devam etmektedir.

Hande Ortay, Sanatçı Selçuk Ural’ın söz ve bestesi kendisine ait olan “Dilara” şarkısının klip çekiminde eşlik etti.

Ortay, aynı zamanda Türk Sanat Müziği ile de yakından ilgilenmektedir. “Yavaşça Sokulup Kalbine Yatsam”, “Beklerim Bir Haber Neden Gelmez Ki?”, “Kaşına, Gözüne Taptığım Yarim” isimli şiirleri, bestekar Turhan Taşan tarafından Muhayyer Kürdi Şarkı, Nihavend Fantezi ve Hicaz Şarkı makamında, bestekar Ercan Akbay tarafından dördüncü güftesi olarak Nihavend Fantezi “Cenneti Buldum” ve bestekar Ahmet Çelik tarafından beşinci güftesi olarak “Söz Geçmiyor Deli Gönlüme“ bestelenerek müzik yaşamına sunulmuştur.

Eserleri

Oysa Bir Umuttu (2016) – öykü
Limanı Olmayan Aşıklar (2017) – şiir
İki Dize Arası (2018) – roman
Düşlerimin Vazgeçilmezi (2018) – şiir
Küllenen Aşklar (2019) – şiir
Senden Ayrı Kalalı (2020) – şiir

https://www.istiklal.com.tr/avrupada-yukselen-milliyetcilik-ve-turkiye

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.