enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
08:25 Haberciliğe her açıdan bakan podcast: Habercinin Gözünden
05:38 Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre, “Hava koşulları sertleştikçe ekonomik maliyetler ve etkiler de artıyor”
00:50 Gazeteci Özlem BAY’ın Haber Ajandası: Türkiye kuraklık kıskacında!
00:39 Kudüs şairi: Nuri Pakdil
00:36 Kıbrıs’taki bölünmeyi 62 yıl önce Makarios başlattı
00:35 “Ömer Çelik: “Bu husumet kadrosunun Cumhurbaşkanımıza, Cumhur İttifakımıza ve partimize saldırılarını lanetliyoruz.”
00:31 Burhanettin Duran: CHP öfke nöbetini alışkanlık haline getirdi
00:18 Milli mühimmat için tarihi an: KIZILELMA envantere hazırlanıyor
00:16 Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO), Olağanüstü Oturumu Cenevre’de başladı…
00:16 Kahpe ASALA’nın yaptıklarını görmezden gelen Türk kökenli bir Hollanda siyasetçisi Çoşkun Çörüz’e tepki…
00:04 Bakan Yerlikaya: Hiç kimse polisimize ‘düşman’ deme alçaklığına cüret edemez
00:03 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, Rusya’dan doğal gaz (LNG) ithalatını 2028 yılı başında tamamen sonlandıracak…
20:02 İzmir Kültürpark Atlas Pavyonu’nda kapılarını açan ”Ve Mavi Gözleri Çakmak Çakmaktı” Mustafa Kemal Atatürk Sergisi…
18:21 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, CHP’li 40’ı tutuklu 200 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
14:29 Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuveyt, Katar ve Umman’ı ziyaret edecek
14:01 CHP’li marjinal gruplar, CHP Kocaeli İl Kongresi’nde Gazeteci Erdal Sertel’e saldırdı…
12:53 Bursa’nın Su Güvenliği Yağmuru Bekler Duruma Neden Düştü?
08:58 Dış Bakış Dergisinin “KIBRIS” Özel Sayısı Yayında
00:50 Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğruyu bildikleri halde ikrar edemeyenlere yapabileceğimiz hiçbir şey yok”
00:06 Körfez’de Taşlar Yerine Oturmaya Başlıyor!
TÜMÜNÜ GÖSTER →

100 yıllık Cumhuriyet serüveninde Türkiye ekonomisi

100 yıllık Cumhuriyet serüveninde Türkiye ekonomisi
A+
A-

100 yıl önce kurulan Cumhuriyet yolculuğunda en büyük hedeflerin ortaya konduğu alanların başında ekonomi yer aldı. Bugün gelinen noktada ise Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine yükselmeye aday bir ekonomi haline geldi.

İKAM - İSLAM İKTİSADI ARAŞTIRMA MERKEZİ

Prof. Dr. Nurullah GÜR & İstanbul Medipol Üniversitesi Dekan Yardımcısı

Türkiye, 100 yıllık Cumhuriyet serüveninde sadece demokrasiyi özümseme ve kurumsallaştırma yolunda adımlar atmadı. Aynı zamanda tarıma dayalı bir ekonomiden sanayileşmeye geçişle ekonomik gelişmeyi hızlandırmaya çalıştı. Ekonomi, Cumhuriyet yolculuğunda en büyük hedeflerin ortaya konduğu alanların başında yer aldı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisadi bağımsızlığı elde etme hedefiyle yerli bir girişimci sınıfın oluşması teşvik edildi ve sanayileşme desteklendi. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında uzun süre âtıl kalan tarım arazilerinin yeniden faaliyete geçmesi, müteşebbislere verilen teşvikler ve doğrudan kamu eliyle kurulan fabrikalar sayesinde ilk yıllarda büyüme hız kazandı. 1923’te 577 milyon dolar olan GSYH, altı yıl içerisinde neredeyse ikiye katlanarak 1 milyar 57 milyon dolara yükseldi.

Türkiye’nin tam da dış ticaret politikalarını bağımsız biçimde belirleyebilmeye yönelik Lozan Antlaşması’nın dayattığı kısıtlardan kurtularak ekonomik gelişmesini destekleyebileceği 1929 yılında ABD’de Büyük Buhran patlak verdi. Bu küresel krizin etkileri 1933’e kadar hissedildi. Çok geçmeden de II. Dünya Savaşı çıktı. 1929-1945 dönemi Türkiye ekonomisi açısından oldukça zorlu geçti. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Türkiye’nin çok partili demokrasiye geçmesiyle birlikte ekonomide büyüme yeniden hızlandı.
Tarım sektöründe yaşanan teknoloji transferinin tetiklediği verimlilik artışı ve altyapı yatırımları 1950’lilerde ön plana çıktı.

KAÇAN FIRSATLAR
İthal ikâmeye dayalı sanayileşme stratejisinin, sanayinin emekleme döneminden yetişkinlik dönemine geçmesini sağlayabileceği ve zaman içinde sektörlerin kademeli olarak dışa açılarak ihracata dayalı büyüme modeline geçişin başlayabileceği 1960-1980 dönemi, darbeler ve siyasi kutuplaşma nedeniyle heba edildi. Türkiye, bu dönemde Güney Kore’nin gerçekleştirdiği büyük atılımın benzerini başarabilirdi. Ancak, zayıf siyasi irade, verimsiz bürokratik yapı ve büyük holdinglerin küresel vizyon eksikliği, Türkiye’nin bu dönemde potansiyelini tam anlamıyla kullanamamasına yol açtı. Türkiye 1980’li yıllarda biraz küresel konjonktürün baskısı biraz da kendi isteğiyle küreselleşmeye başladı. Birçok yeni şirket ilk kez ihracat ile tanıştı. Üç büyük şehrin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanında yeni şirketler filizlendi. Daha sonraları Anadolu Kaplanları olarak adlandırılacak bu akım, Türkiye’de sermayenin yayılmasına ve reel sektörün daha dinamik bir hale gelmesine katkı sağladı. Küreselleşmeye ani geçişin neden olduğu bazı dengesizlikler ve sorunlar yaşasak da 1980’ler reel sektör için öğretici oldu. 1990’larda siyasi istikrarsızlıklar bir kez daha baş gösterdi. Neredeyse her yıl ya başbakan ya da hükümet ortakları değişti. Böylesi bir ortamda Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli yatırımları yapmak mümkün olmadı. Küreselleşme süreci de düzgün yönetilemedi. 1990’larda zirve yapan terör faaliyetleri, ekonomik büyümeye ve bölgesel kalkınmaya oldukça zarar verdi. Bu konuda yapılan bir bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, PKK terörünün maliyelerine katlanmamış olsaydık, Türkiye’nin kişi başına düşen GSYH’si bugünkünden 2.600 dolar daha fazla olabilirdi. 1990’larda hızla yükselen enflasyon ve bütçe açığına bir de kötü yönetilen bankacılık sistemi eklenince, Türkiye kendi tarihinin en derin krizini 2000- 2001 döneminde yaşadı.

SİYASİ İSTİKRARIN EKONOMİ İÇİN ÖNEMİ
Krizden çıkarılan dersler ve kararlılıkla uygulanan yapısal reformlar sayesinde Türkiye, makroekonomik dengeyi yakaladı. Kasım 2002’den sonra oluşan siyasi istikrarın ekonomik öngörülebilirliği artırması, aynı zamanda reel sektör yatırımlarını teşvik etti. Türkiye 1993-2002 arasında yılda ortalama 1.1 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım (DYY) çekebilmişti. 2003-2022 arasında ise Türkiye’ye gelen DYY miktarı yılda ortalama 11 milyar dolara yükseldi. Ayrıca Türkiye, son 20 yıllık dönemde çok önemli ve büyük altyapı yatırımlarına imza attı. Günün sonunda üretim, istihdam ve ihracatta rekorlar kırıldı. 2000’lerin başında 20 milyon olan toplam istihdam miktarı 32 milyona yükselirken, ihracat ise yaklaşık 7 katlık artışla 36 milyar dolardan 254 milyara sıçradı. Türkiye ekonomisi, Cumhuriyet’in 100 yıllık serüveninde kayda değer bir ilerleme kaydetti. 577 milyon dolarlık bir ekonomiden 906 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Bugün gelinen noktada Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine yükselmeye aday bir ekonomi. Bununla birlikte, Türkiye’nin gerçek kalkınma potansiyelini sahaya tam anlamıyla yansıttığını söylemek mümkün değil. Türkiye, bu yüzyıllık dönemde terör belasını, çevresindeki jeopolitik çatışmaları ve siyasi çalkantıları yaşamamış olsaydı, kişi başına düşen GSYH 10 bin dolar yerine çok rahatlıkla 20 bin dolar olabilirdi. Potansiyele yakınsayamamanın ana ne-deni sadece ekonomi dışında cereyan eden unsurlar değil. Belli dönemlerde yaptığımız politika hataları da ekonomiye patinaj çektirdi. Belirsizlik, istikrarsızlık ve çatışmaların kol gezdiği bir coğrafyada kalkınma hikâyesi yazmak kolay değil. Ama Türkiye, dinamik reel sektörü ve güçlü devlet kapasitesi ile bu zorlukların üstesinden gelerek ekonomik kalkınmayı hızlandırabilecek ve sağlamlaştırabilecek nitelikte bir ülke.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.