Doç. Dr. İbrahim Karataş, DEAŞ’ın İslam’ın imajına verdiği tahribatın Gazze direnişiyle nasıl tersine döndüğünü anlattı…
			* Doç. Dr. İbrahim Karataş, DEAŞ’ın İslam’ın imajına verdiği tahribatın Gazze direnişiyle nasıl tersine döndüğünü Fokus+ için kaleme aldı.
UHA / İnternational News Agency
İSTANBUL, 04 KASIM 2025 – Siyaset Bilimi ve
 Uluslararası İlişkiler uzmanı Doç. Dr. İbrahim Karataş, Fokus+ için kaleme aldığı, DEAŞ’ın İslam’ın imajına verdiği tahribatın Gazze direnişiyle nasıl tersine döndüğünü UHA / İnternational News Agency’na anlattı.
Doç. Dr. İbrahim Karataş, DEAŞ terör örgütünün 2014-2018 yılları arasında nerdeyse tamamı Müslüman olmak üzere binlerce insanı katlettiğini ve daha fazlasını yerlerinden ettiğinin altını çizdi.
Bahsi geçen yıllarda Irak ve Suriye’nin bir kısmı terör örgütünün kontrolünde kalırken Türkiye gibi komşu ülkelerde ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki eylemlerde çok sayıda insan hayatını kaybettiğini hatırlatan Doç. Dr. Karataş, “Örgüt her ne kadar eski gücünde olmasa da bazı ülkelerde halen varlığını sürdürmeye çalışıyor. Dolayısıyla örgüt tam olarak bitmiş değil” dedi.
Doç. Dr. İbrahim Karataş, şunları söyledi:
“DEAŞ o dönemde İslam ve Müslüman dünyasının imajına büyük zarar vermişti. Malum olduğu üzere son 30 yılda birçok Müslüman ülke işgal ve saldırılara uğradı ve sadece Irak’ta Amerikan işgali yüzünden 500 bin kişi öldü. Ancak büyük mağduriyetlere rağmen El Kaide ve bilhassa DEAŞ’ın katliamları mağdur Müslüman dünyasını terörist gibi göstermeye yetti.
DEAŞ’ın verdiği zarar, özellikle vahşi yöntemleri ve acımasızlığı yüzündendi. Örgüt öyle radikal bir anlayışa sahipti ki kendisine tabi olmayan Sünni Müslümanları dahi tekfir edebiliyordu. Şiilere ve gayrimüslimlere ise hayat hakkı tanımıyordu. Bunda şüphesiz ki selefi anlayışın rolü büyüktü. İslam’ı radikal bir şekilde yorumlayan ve kendi uydurdukları hilafetle cahil dimağların ve kasvetli kalplerin içinde yuva bulan bu sakat anlayış, meydanlarda baş keserek düşmanını cezalandırmakla sadece Müslüman olmayanların değil Müslümanların da tepkisini çekmişti”.

DEAŞ’a karşı olan Müslüman kesimin yüzde 99,9’unun da bu örgüt yüzünden inancından dolayı hor görüldüğünü ve dışlandığını ifade eden Doç. Dr. Karataş, “Yıllar boyu, belli kesimlerin de aleyhteki kampanyaları yüzünden İslam bir terör dini, Müslümanlar da terörist ya da potansiyel terörist olarak görüldü. Elbette ki İslam karşıtlığı ve düşmanlığı DEAŞ ile başlamadı. On yıllar önce bile “Her Müslüman terörist değildir ama her terörist Müslümandır” gibi karalayıcı söylemlerle İslam ve Müslümanlar karalanıyordu. Ancak DEAŞ’la birlikte İslam düşmanlarının eline büyük bir koz geçti ve mezkûr terör örgütünün terörü düşmanlığın meşruiyeti için dayanak olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.
Gazze ve İslam’ın imajı
Doç. Dr. İbrahim Karataş, DEAŞ terörü bittikten beş yıl sonra Hamas’ın 7 Ekim 2023’te Erez Koridorundaki yüzlerce katliamın intikamını almak için İsrail içine bir operasyon yaptığını ve binden fazla işgalci İsrailliyi öldürdüğünü söyledi.
Siyonist Yahudi terörünün zirve yapacağı son iki yılın da başlangıcı olan Hamas operasyonunun, ilk başlarda etkili İsrail propagandası sayesinde İslami (!) terörün devamı olarak lanse edildiğini açıklayan Doç. Dr. Karataş, Mağdur Filistinliler ve konudan bihaber dünyanın diğer tarafındaki Müslümanların yine terörist olarak görülmeye başlandığına dikkat çekti.
Ancak zaman geçtikçe propaganda makinesi etkisini kaybetmeye başladığını belirten, şöyle devam etti:
“Çünkü İsrail intikam bahanesiyle hastane, okul demeden her yeri bombalıyordu. Hedefinde ise sadece Hamas militanları değil, yeni doğan bebekler, yaşlılar ve kadınlar da vardı. İsrailliler durmaksızın Gazze’de bebekler dahil herkesin ölmeyi hak ettiğini söylüyordu. Çünkü onlara göre bugünün bebeği yarının teröristiydi.
Fakat dünya halkları aynı fikirde değildi. Gözlerin önünde bir soykırım yapılıyordu ve kimse bu soykırımı görmezden gelmeye niyetli değildi. Öte yandan Gazzelilerin onca bombardımana rağmen topraklarını terk etmemeleri ve ölümü bile önemsememeleri dünya halklarını onlardaki inancın ve metanetin nedenini öğrenmeye sevk etti. İnsanlar sonunda anladılar ki Gazze halkındaki iman ve teslimiyet onları korkusuz kılıyor ve direnişe sevk ediyordu. Ölümün bile Gazze halkına geri adım attırmaması, soykırımı dışarıdan izleyen insanların İslam’a olan ilgisini artırdı.
İnsanlar iki hususu merak ediyordu. İlk olarak, İslam gerçekten terörü mü emrediyordu? Bunu araştırmaya başladılar. İkinci olarak da Gazzelileri ve genel olarak Müslümanları terörist olmakla itham eden İsrail ve destekçilerinin dürüstlüğü ve barış yanlılığı sorgulandı.
Soykırım öncelikle İsrail zulmünün 7 Ekim 2023’ten önce başladığını ortaya koydu. Medyada Filistin’in gıdım gıdım işgal edildiğini gösteren haritalar yayılmaya başladı. Sonra Gazze’nin 2007’den beri duvarlarla örülü olduğu ve bu kadar şiddetli olmasa da sürekli bombalandığı gerçeği herkes tarafından bilinmeye başladı. Gerçekler o kadar netti ki, baskı altında ve sürekli olarak öldürülen Gazze halkının Hamas gibi bir örgütünün olmasının bir sebep değil, sonuç olduğu bile kabul edildi. Günümüz itibariyle daha az insan Hamas’ı terör örgütü olarak görüyor. ”
Doç. Dr. İbrahim Karataş, “Öte yandan bizzat İsrail yanlılarının kurduğu sosyal medya platformları İsrail’in zulmünü ifşa edince algılar yoluyla mağduru ve mazlumu oynayan İsrail’in gerçek zalim olduğu ortaya çıktı. Söylemler bile değişmeye başladı. Kimse artık “İsrail’in kendini savunmaya hakkı var” cümlesini kullanmaya cesaret edemiyor. Çünkü sizin evinize girip ona el koyan ve sizi süren ya da öldüren birinin savunma hakkının olmadığı gerçeği algı perdesiyle kapatılamayacak kadar açıktı” şeklinde vurguladı.
Gazze’deki soykırım ayrıca mazlumla zalimin yerini değiştirmekle kalmayıp daha fazlasını yaptığına işaret eden Doç. Dr. Karataş, şöyle devam etti:
“Özellikle batı toplumu gördü ki İsrail’in medeniyet ve mağduriyete dair tüm söylemleri sadece bir kandırmacaydı. Medeni bir toplum öldürmez, yaşatırdı. Soykırıma uğradığını iddia eden bir toplumsa öldürmekten imtina ederdi. Ancak İsrailliler bir soykırım gerçekleştiriyordu. Gerçekler ortaya çıkınca da İsrail sevgisi nefrete dönüştü.
Amerika’da ise İsrail’in lobileri aracılığıyla siyasetçileri kullanıp Amerikan kaynaklarını soyduğu ortaya çıktı ve tepki gördü. Eskiden AIPAC’tan bağış almak için yarışan siyasetçiler AIPAC’tan kaçmaya başladı. Başkan Trump ve yardımcısı JD Vance bile halkına İsrail’in Amerika’dan önce gelmediğini ispat etmeye çalışıyor. Ayrıca Charlie Kirk gibi etkili bir genç liderin suikasta kurban gitmesi İsrail’e dair şüpheleri artırdı. Kimse Kirk’in Hamas veya başka İslami bir grup tarafından öldürülmüş olabileceğine ihtimal vermezken, çoğunluk İsrail’den şüpheleniyor ve İsrail’in Kennedy suikastı ve 11 Eylül bağlantılarını sorguluyor” diye aktardı.
” Özetle, hayalle hakikat Gazze sayesinde yer değiştirdiğini belirterek, DEAŞ gibi terör örgütlerinin İslam’ın imajına verdiği zarar düzelmeye başlarken, asıl teröristlerin kim olduğu ortaya çıkıyor” diyen Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler uzmanı Doç. Dr. İbrahim Karataş, “Ancak bu kavga burada bitmeyecektir. İslami terörizm gibi uyduruk bir söylemin tedavülden kalkmasına izin verilmeyecektir. Trump an itibariyle Nijerya’yı Hristiyanları öldürmekle itham edip müdahalede bulunmakla tehdit ediyor. Nijerya’da Boko Haram isimli bir terör örgütünün olduğu doğrudur. Ancak Nijerya hükümeti bu örgütün yanında değil karşısında savaşmaktadır. Trump belli ki Yahudi/Siyonist terörizminin suçlarını örtbas etmek ve Hristiyanları savunduğunu göstermek için İslam’la terörizmi tekrar bir araya getirerek dikkat dağıtmaya çalışıyor” ifadesini kullandı.
Doç. Dr. İbrahim Karataş, “İslam dünyasına atılan onlarca yıllık lekenin temizlenmesi elbette kolay olmayacak ve birileri kirletmeye devam edecek ama öyle görünüyor ki kirleticiler son hamlelerini yapıyor. Gazze’deki enkazdan gerçekler çıktı ve bu gerçeklerin üstünün örtülmesine bizzat batı toplumu engel olacak. Geçtiğimiz hafta görüldüğü üzere Hollanda’da İsrail yanlısı Geert Wilders seçimleri kaybetti. Muhtemelen bunun devamı gelecek ve enkazın altında bu sefer mağdurlar değil, mağdur edenler ve destekçileri kalacak” şeklinde sözlerini tamamladı..