Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın deyimi ile “Türk tarihçiliğinin medârı iftiharı” Halil İnalcık…

* 25’den fazla kitabın ve 300’ü aşkın makalenin yazarı olan, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından 20. yüzyılın 2000 bilim adamı arasında kabul edilen büyük tarihçi Halil İnalcık’ın hayatına gelin birlikte bakalım.
* Detayı haberimizde…
UHA / İnternational News Agency
İSTANBUL, 04 MAYIS 2025 – İlber Ortaylı’nın deyimi ile “Türk tarihçiliğinin medârı iftiharı” Halil İnalcık. 25’den fazla kitabın ve 300’ü aşkın makalenin yazarı olan, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından 20. yüzyılın 2000 bilim adamı arasında kabul edilen Halil İnalcık, 7 Eylül 1916 günü İstanbul’da doğdu. Kırım muhaciri babası Osman Nuri Bey, annesi Ayşe Bahriye Hanım’dır. İnalcık tahsil hayatına Ankara Gazi Mektebi’nde başlamış, 1923-30 yılları arasını kapsayan bu ilk tahsil hayatından sonra Sivas Muallim Mektebi’nde orta öğrenimine başlamıştır. Orta öğrenimini 1931’de yine Ankara’da Gazi Mektebi’nde bitirmiştir.
Bundan sonra lise eğitimine Balıkesir Necatibey Muallim Mektebi’nde başlamıştır. Bu okulu 15 Eylül 1935’te bitiren İnalcık, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kurulduğu zaman müracaat ederek imtihanlara hazırlanmıştır. Açılan bölüme imtihanla 40 öğrenci alınmıştır. Faik Reşit Unat’ın bilahare kendisine bildirdiğine göre imtihanı birincilikle kazanmıştır. Komşuları olan hukuk profesörü Sadri Maksudi Arsal ile olan münasebeti dolayısıyla hukukçu olma ihtimali de vardı. Hatta Hukuk Fakültesi’ndeki derslere bir sene devam etti. Daha sonraları bunun Osmanlı kanunnameleri ve şer’iyye sicilleri üzerindeki çalışmalarında çok faydasını görecektir. [1]
Burada Yeniçağ Kürsüsü’nde zamanın ünlü hocalarından ders almıştır. DTCF lisans diploması 28 Mart 1940 tarihini taşımaktadır. Lisans eğitimi sırasında hocalarından Fuat Köprülü’nün dikkatini Timur üzerine hazırladığı bir seminer ile çekmeyi başarması üzerine hocanın tavsiyesi ile 30 Nisan 1940’da Ankara Üniversitesi DTCF Yeniçağ Kürsüsü’ne ilmî yardımcı olarak tayin edilmiştir. Aradan iki yıl geçtikten sonra Tanzimat ve Bulgar Meselesi adlı doktora tezini Bekir Sıtkı Baykal, Şevket Aziz Kansu, Enver Ziya Karal, Şinasi Altındağ ve Akdes Nimet Kurat’tan oluşan jüri önünde savunarak hem yazılı hem sözlüden pekiyi derece ile doktor oldu. Aynı yıl doktor olduğu kürsüye asistan olarak atandı. 15 Aralık 1943’te doçentlik tezi olan Viyana’dan ‘Büyük Ricat’e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı ile doçent oldu. Kırım göçmeni olması konunun seçilmesinde etkili olmuştur. Zira bu düşünceden hareketle doçentlik tezi haricinde Kırım Hanlığı üzerine birçok çalışma yapmıştır. [2]
1945’te Ankara Üniversitesi DTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Şevkiye Işıl ile evlenmiştir. Bu evliliklerinden Günhan adında bir kızları olmuştur. 1947’de Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçilmiştir. İki yıl sonra da ihtisas maksadıyla Ankara Üniversitesi DTCF tarafından İngiltere’ye gönderilmiştir. Burada British Museum’da Türkçe yazmalar çalışması haricinde Calendar of State Papers serisinde Osmanlı tarihine ait kayıtları toplamıştır. 1950’de Paris’te düzenlenen Milletlerarası Tarihî İlimler Kongresi’ne katılmış ve burada Annales okulunun kurucularından olan Fernand Braudel ile tanışmıştır. Türkiye’ye 1 Şubat 1951’de dönmüştür. Halil İnalcık’ın profesörlük unvanını alması 2 Haziran 1952’dir. Profesörlük tezi Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İş Birliği adını taşımaktadır. [3] İnalcık Arapça ve Farsça bilmekle yetinmeyerek, İngilizce, Fransızca ve Almancaya da hâkimdi. Bu dilleri bilmesi onun Osmanlı Arşiv belgelerinin yanı sıra Batı tarihçiliğini de yakından takip etmesini sağlamıştır. [4]
1980’de Nejat Göyünç ve Heath Lowry ile birlikte Osmanlı Araştırmaları Dergisi’ni çıkarmaya başladı. 1986 yılı geldiğinde İnalcık 15 yıldır görev yaptığı Chicago Üniversitesi’nden emekli oldu. 1989’da eşi Şevkiye Hanım vefat etmiştir. 1992 yılında Türkiye’deki Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Rektör Ali Doğramacı’nın tarih bölümü kurması için yaptığı daveti kabul ederek 1993’te Türkiye’ye dönmüştür. 2000 yılında Halil İnalcık Araştırma Projesi’ne başladı. Bu proje, Sabancı Üniversitesi ve Packard Humanities Institute tarafından desteklenmiştir. “Şer’iyye Sicilleri’ne Göre İstanbul Tarihi” kapsamında projenin ilk kitabı İstanbul Mahkemesi 121 Numaralı Şer’iyye Sicili 2006’da yayımlanarak, Halil İnalcık Araştırma Projesi yayın hayatına başlamış oldu. [5]
Encyclopedia of Islam’da yazdığı 43 makalesi ile Fatih devri ve Osmanlı Tımar rejimine dair tespitlerini özetlemiştir. Fatih dönemli tahrir defterlerini bir seri hâlinde yayımlamak için E. Radusev ve öğrencisi U. Altuğ ile çalışmalar yapmıştır. [6]
Halil İnalcık 2002’de Bilkent Üniversitesi’nde Halil İnalcık Center for Ottoman Studies’i kurmuştur. Arşiv belgeleri, topladığı metin, kitap ve ayrı basımları merkeze bağışlamıştır. İnalcık çalışma arşivini de bünyesinde barındıran merkez, ulusal ve uluslararası araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. [7]
İnalcık tarihçiliği
Özer Ergenç, İnalcık’ın tarihçiliğinde 1950’lere kadar geçen süreyi birinci dönem, 1950-60’lı yılların ikinci dönem olarak görülebileceğini, bu yıllarda İnalcık’ın geri kalmışlık sorunlarına değindiğine işaret eder. Daha sonraki dönemlerde özellikle Balkan tarihine eğilen İnalcık, bu alanda yaptığı çalışmalarla Balkanlar’da Osmanlı nüfuzu altında geçen yüzyılların yerli halk açısından bir “zulüm dönemi” olarak gösterilmesine karşı ciddi bir muhalefet sergilemiştir. İnalcık’ın tarihçiliğindeki üçüncü dönem, 1972-1986 yılları arasıdır. Bu dönemde tarih çalışmaları çoraklaşırken İnalcık üretimine devam eder. Belge tarihçiliğinin öne çıkarılmasına karşılık, onun esas yaptığı belgelerin yorumlanması ve incelenmesi yoluyla tarihî neticelerin istidlalidir. Yoksa salt belge yayımlamak tarih değildir. İnalcık’ın son dönemi olarak 1990’lardan bugüne dek geçen sürede, 1960’larda az gelişmişlik sorunları tartışılırken 1990’larda sosyal bilimlerin tartışılması sürecinde İnalcık’ın, tartışmalara yine tepkisel tarih anlayışıyla değil tarihi olanı dile getirme yoluyla katılmıştır. [8]
Cemal Kafadar ise İnalcık’ın Osmanlı çalışmalarında kuşatıcı bakış açısına vurgu yapmaktadır. Kafadar, İnalcık’ın özelliklerini dört başlıkta toplamaktadır. Bunlardan ilki, onun herhangi bir çalışmasının okunmasının araştırıcıyı sahanın temel meseleleri hakkında fikir sahibi kılmasıdır. İkincisi, örneğin “Osmanlı’nın klasik çağı” gibi sağlam bir kavramlaştırma yapısı ile hareket etmesidir. Üçüncüsü; Ziya Gökalp, Fuat Köprülü çizgisinden gelen millî tarih çizgisini geliştirmesi ve devam ettirmesidir. Dördüncüsü; nesir ustası olarak, yazılarını açık ve sade üslubu ile kaleme almasıdır. Bu nesir ustalığını İnalcık, “Şair ve Patron” incelemesi ile edebî alana da aktarmıştır. Kafadar’a göre, toplumsal tarihte solidarist bir gelenek varken, İnalcık’ın katmanlaşmayı ve çatışmaları ele alması önemlidir. Bu çerçevede İnalcık, Osmanlı’daki zümreler arasındaki farklılıkları dile getirmiştir. Komplekssiz ve savunuşuz bir tarih anlayışı ile Osmanistik çizgideki bütüncüllük tavrını korumuştur. İnalcık, hermenötik felsefesi olan, naif, ince bir tarih anlayışı vermiştir. Bunun temeli İnalcık’ın sinoloji çalışmalarından gelmektedir. Kafadar’a göre İnalcık’ın bir diğer katkısı da tarihe geniş zaman kipini sokarak hikâye zamanındaki dar yaklaşımı genişletmesidir. Bununla beraber, İnalcık’ın postmodernist tavrın tuzaklarına düşmemiş olduğu da belirtilmelidir. Onun problem veren, vaz eden, üreten ve çözen bir yaklaşımı vardır. [9]
25 Temmuz 2016’da Ankara’da tedavi gördüğü hastanede 100 yaşında iken vefat eden Halil İnalcık’ın naaşı Fatih Camii haziresinde özel ulema kabrine defnedildi. Vefatının ardından Murat Bardakçı’nın kaleme aldığı ve mezar taşına işlenen manzum tarih kıtası ise şöyledir:
“Kutb-ı aktâb-ı müverrîhîn idi
Cümle âsârı buna muhkem delîl
Rıhletiyle artık öksüzdür ilim
Böyle emretti bunu nazm-ı celîl
Şimdi mutlak Fatih’in bağrındadır
Fethi ondan dinliyorken biz melîl
Hüzn içinde söyledim tarih-i tâm
Kalbi yıkdı hicr göçdü Mîr Halîl (1437)”
Tarih kıtası günümüz Türkçesiyle ve Murat Bardakçı’nın yorumlamasıyla şöyle aktarılabilir: “O, tarihçilerin kutublarının kutbu, hepsinden yüksek mertebede idi ve yazdığı bütün eserler bunun böyle olduğunun delilidir. Vefatıyla ilim artık öksüz kalmıştır, herkesin günü geldiğinde öleceğinin bir emir olduğu da Kur’an’da zaten geçmektedir. Halil İnalcık, şimdi mutlaka Fatih Sultan Mehmed’in yanında, onun bağrındadır; İstanbul’un fethini bizzat ondan dinliyordur ama biz üzgün ve boynu bükük hâldeyiz. Böyle bir hüzün içerisinde tarih düşürdüm ve hicri 1437’ye karşılık gelen ‘Ayrık kalbi yıktı, Halil Bey göçtü gitti.’” [10]
Notlar
[1] Bülent Arı, Halil İnalcık Türk Tarihçiliğine Ne Kazandırdı?, 13. Eyüpsultan Sempozyumu, 25 Kasım 2016, s. 37.
[2] Zübeyde Güneş Yağcı, A Tribute to Prof. Dr. Halil İnalcık, History Studies, Volume 5/2 2013, p. 589-590.
[3] Zübeyde Güneş Yağcı, A Tribute to Prof. Dr. Halil İnalcık, History Studies, Volume 5/2 2013, p. 591.
[4] Zübeyde Güneş Yağcı, A Tribute to Prof. Dr. Halil İnalcık, History Studies, Volume 5/2 2013, p. 594.
[5] Zübeyde Güneş Yağcı, A Tribute to Prof. Dr. Halil İnalcık, History Studies, Volume 5/2 2013, p. 592-593.
[6] Ayşegül Özerdem, Halil İnalcık Tarihçiliğinin İzinde, CIEPO Uluslararası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Tarihi Araştırmaları, 6. Ara Dönem Sempozyum Bildirileri, 14-16 Nisan, 2011 Uşak, Cilt 1, s.35.
[7] Ayşegül Özerdem, Halil İnalcık Tarihçiliğinin İzinde, CIEPO Uluslararası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Tarihi Araştırmaları, 6. Ara Dönem Sempozyum Bildirileri, 14-16 Nisan, 2011 Uşak, Cilt 1, s.38.
[8] Erkan Çav, Türk Tarihçiliğinde Dört Sima: Halil İnalcık, Halil Sahillioğlu, Mehmet Genç ve İlber Ortaylı, Türklük Araştırmaları Dergisi, 17, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, İstanbul, Bahar 2005, s. 293.
[9] Erkan Çav, Türk Tarihçiliğinde Dört Sima: Halil İnalcık, Halil Sahillioğlu, Mehmet Genç ve İlber Ortaylı, Türklük Araştırmaları Dergisi, 17, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, İstanbul, Bahar 2005, s. 293-294.
[10] Nuri Sardoğlu, Bir Tarihçi Olarak Halil İnalcık (1916-2016), Tekerrürden Tefekküre Tarih, Siyer Akademi, s. 476-477.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler’de master yaptı. İstanbul’da yaşıyor.