enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:59 ANKASAM İnfografik “Japonya’nın Demir Leydi’si Sanae Takaichi”
00:57 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, perdeyi Gebze’ye taşıdı…
00:56 Gazeteci İlhan KARAÇAY: Gazeteciliğin Talihsizliği ve Vefasızlık!
00:42 Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı’na, 246 subay alınacak…
00:35 İsrail Gazze’deki vahşetin görülmesini istemiyor
00:24 46 yıl önce kahpe ASALA tarafından öldürülen Ahmet Benler Bill Gates olabilirdi…
00:23 UHA / İnternational News Agency Kocaeli Bölge Temsilciliği’nden Haberler!
00:18 Ülke Profili: Lübnan
00:13 Su Güvenliği: Su biterse yönetilecek bir şey kalmaz
00:13 Bakan Uraloğlu, “Altyapı konusunda yaptığımız yatırımlar ülkemizin geleceğine mühür vuruyor”
00:06 Dr. Tuba YILDIZ: Suriye–Lübnan Ekseninde Tom Barrack Diplomasisi
00:02 Bosna-Hersek’in Sırp Lider Milorad Dodik ile imtihanı!
00:02 FUEN TAG Uluslararası STK’lar Konferansı (CINGOs) Sonbahar Genel Kurulu’na katıldı
00:01 Batı’ya Uzak, Belirsizliğe Yakın: Gürcistan’da Kırılma Dönemi mi?
15:55 Minguzzi cinayeti davasında karar açıklandı
15:46 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 4 anlaşma imzalandı.
09:59 Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, “İstanbul Havalimanı’nın yıl sonu hedefi 85 milyon yolcu”
08:25 Haberciliğe her açıdan bakan podcast: Habercinin Gözünden
05:38 Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre, “Hava koşulları sertleştikçe ekonomik maliyetler ve etkiler de artıyor”
03:00 Adalet Bakanı Tunç, “Cumhurbaşkanımıza maalesef ağza alınmayacak cümlelerle hakaret eden bir muhalefet anlayışı var”…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Dr. Tuba YILDIZ: Suriye–Lübnan Ekseninde Tom Barrack Diplomasisi

Dr. Tuba YILDIZ: Suriye–Lübnan Ekseninde Tom Barrack Diplomasisi
22 Ekim 2025
4
A+
A-

* İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve  Lübnan siyasi tarihi ile mezhep-toplum ilişkilerine dair çalışmalar yapan Dr. Tuba YILDIZ, Fokus+ için kaleme aldı “Suriye–Lübnan Ekseninde Tom Barrack Diplomasisi” başlıklı yazısında, Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Suriye–Lübnan ekseninde yürüttüğü diplomasi stratejilerini ve bu politikaların bölgesel istikrarsızlığa etkilerini ele aldı.

* Detayı bültenimizde!…

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

Dr. Tuba YILDIZ, İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi

ANKARA, 22 EKİM 2025

Donald Trump tarafından ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi olmak üzere aday olarak gösterilen, Nisan 2025’te de Senato tarafından adaylığı onaylanarak göreve başlayan Tom (Thomas) Barrack, görev süresi boyunca attığı diplomatik adımlarla ve söylemleriyle dikkat çeken isimlerden biri oldu.

Her ne kadar Trump yönetimi tarafından “başarılı” olarak nitelendirilse de milyarder iş adamı tarafından atılan bu adımlar, bölgesel arenada özellikle de Suriye ve Lübnan gibi son iki yıldır jeopolitik anlamda öne çıkan iki ülkede yaşanan kaosu beslemekten öteye gidemedi.

Nitekim Barrack, göreve gelmesinden kısa bir süre sonra 100 yıl öncesine vurgu yaparak Sykes-Picot hatasının tekrarlanmayacağı ifadeleriyle yeni ve farklı bir küresel dünya düzenine dair mesajlar verdi ancak esasen bölgede yine ABD merkezli yol haritalarının çizileceği yeni bir sömürü zihniyetinin işaretlerini sunmuş oldu.

Bu doğrultuda da Suriye ve Lübnan’da İsrail – ABD çizgisinde belirlenmek istenen düzenin mimarlarından biri olmayı hedefleyen Tom Barrack, aksi bir şekilde yaptığı stratejik hatalarla ve ikircikli söylemleriyle diplomatik gerilimlerin artmasında rol oynadı.

Lübnan’da umuttan krize evrilen Barrack politikaları

8 Şubat 2023’te Gazze savaşı nedeniyle başlayan Hizbullah–İsrail savaşının bir yıl içinde Hizbullah’ın büyük oranda elimine edilmesiyle İsrail’in lehine işlemesi sürecinde, politik baskı yapmak adına Beyrut’a ardı ardına ziyaretlerde bulunan ABD temsilcileri içerisinde Lübnanlılar tarafından en umut beslenen isim hiç şüphesiz Tom Barrack’tı.

Amos Hochstein’in yürütemediği diplomasiyi daha sert ve alçaltıcı bir dille sürdürmek isteyen Morgan Ortagus, Hizbullah’ı Lübnan haritasından tamamen silmeye yönelik keskin yaklaşımıyla Lübnan’ın temelini oluşturan iç dinamiklere olan uzaklığını gösterdi. İlk Lübnan ziyaretinde Cumhurbaşkanı Joseph Avn’la verdiği fotoğraf karesinde Davud Yıldızı sembolü taşıyan yüzüğüyle deprem etkisine neden olarak bir anlamda Netanyahu’nun Lübnan’daki yüzü olduğunu göstermiş oldu.

Bunun yanı sıra Ortagus’un Velid Canbolat ve Naim Kasım gibi kritik pozisyona sahip olan liderlere yönelik diplomatik nezaketten uzak sarf ettiği sözleri de gerilimi artıran bir diğer faktör oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack

Böyle bir süreçte Lübnan asıllı, üstelik Maruni köklere sahip olan Tom Barrack, Lübnanlıların içinde bulundukları krizden çıkmalarını sağlayabilecek bir imajla göreve geldi ancak süreç içinde Lübnan siyasilerine ve ordusuna yönelttiği tehditlerle, ayrıca Ortagus’u aratmayacak kabalıkta kullandığı ifadelerle, ek olarak Hizbullah silahları bağlamında iç savaşın tetiklenmesini içeren açıklamalarıyla ardı ardına stratejik gaflara imza atmaya başladı.

  Tom Barrack’ın Lübnan’da krize yol açan ilk açıklaması hiç şüphesiz Lübnan’ın Hizbullah’a karşı aksiyon almazsa yeniden Bilad-ı Şam olacağını vurgulayan sözleri oldu. Barrack terime yanlış bir anlam yüklemiş olsa da tarihsel coğrafyaya vurgu yaparak Lübnan’ın Suriye hegemonyasına dair travmasını tazelemeyi başardı. Bu anlamda 61 yıl boyunca Baas zihniyetinin bir çıktısı olarak Suriye’nin gölgesini üzerinde hisseden, bu nedenle de 8 Aralık 2024 sonrası kurulan yeni Suriye rejimiyle yeniden bir gölge ilişkisi içinde olmaktan kaçınan Lübnan’ın Barrack’ın bu kasıtlı diplomatik baskısı karşısında sessiz kalmaması, kayda değer gelişmelerden biri oldu.

Lübnan’ın egemenliğini tehdit eden bu söylemin Beyrut cephesinde kabul edilmediği, Barrack’ın aba altından gösterdiği sopanın Hizbullah’ın silahlarını toplama görevini zorlaştırmaktan başka bir fayda sağlamayacağı, Lübnan’ın ise Suriye tahakkümünü reddettiği şeklindeki tepkilerle dile getirildi.

Diğer taraftan Lübnan etnisitesine sahip olsa da ülkenin toplumsal fay hatlarını ve hassas dengelerini dikkate almadığını gösterir bir üslup sergileyen büyükelçinin Hizbullah’ı “başı koparılması gereken yılan” olarak tanımlaması, daha da ileri giderek Hizbullah’ın parlamenter varlığının sonlandırılması şeklindeki ifadeleri, Lübnan’daki Şii siyasal kimliğine vurduğu önemli bir darbe oldu.

Barrack’ın Hizbullah’ın eski gücüne kavuşmaya başladığına dair yakın zamanda verdiği beyanatlar ise Lübnan hükümetini tehdit ettiği, ayrıca İsrail’in gün aşırı Lübnan’a yaptığı hava saldırılarını meşrulaştırdığı ve Netanyahu’nun stratejisi kapsamında Gordion Düğümü’nü benimsediği minvalinde okundu.

7 Ekim sonrası İsrail ve ABD’nin Lübnan politikasının tamamen İsrail’in güvenliği üzerine belirlenmesi ve Lübnan’ın bölgesel bir role sahip olmasındansa iç savaş çıkma ihtimali olsa dahi İsrail’in faydasına bir siyasi çehreye bürünmesinin istenmesi, Tom Barrack’ın çizgisini daha keskin hatlarla çizmesine yol açtı.

Bu durum ise bir iş adamının takınabileceği tutum çerçevesinde pazarlığa dönüşen “silah varsa, para yok” taktiği karşısında Lübnan’ın içine düştüğü girdabı gözler önüne sererken, ekonomisini düzeltebilmek için Hizbullah silahları engeline takılan Lübnan hükümetinin, içinde bulunduğu yol ayrımında Tom Barrack’tan umduğu çözümü bulamayacağı gerçeğini açığa çıkardı.

Tom Barrack Suriye’de ne yapmaya çalışıyor?  

Barrack’ın, toplumsal sacayaklarını dikkate almadan yola mayınlar döşeyerek ilerlediği Lübnan’ın aksine Suriye’de stratejik hedeflerini büyük ölçüde iç dinamikler üzerinden gerçekleştirmeyi benimsediği görülmektedir. Ancak yakın zamanda SDG lideri Mazlum Abdi’yle yaptığı görüşme sonrasında Suriye’nin birliğini öncelediklerini yineleyen büyükelçinin, temmuz ayında Orta Doğu’da güçlü ulus devletlerin İsrail için tehdit oluşturduğuna dair ifadeleri hatırlandığında günlük diplomasi uyguladığı anlaşılmaktadır. Aynı bağlamda Tom Barrack’ın Dürziler hususunda da birbirinden farklı eğilimler göstermesi, toplumsal dengenin sağlanması için tanınması elzem olan kilit aktörlerin ve bu aktörlerin destekçisi olan topluma dair net bir arka plan bilgisine sahip olmadığına dair işaretleri öne çıkarmaktadır.

Dolayısıyla da 8 Aralık sonrası Ceramana ve Süveyda’da ardı ardına çıkan üç çatışmanın ardından Barrack’ın Dürzi meselesini İsrail düzleminde ele aldığı, uygulama noktasında ise net olmayan bir fotoğraf çektiği açığa çıkmıştır.

Bu çerçevede Barrack’ın Lübnan’da Velid Canbolat’la yaptığı müzakereler sonucunda Dürzilerin birliği konusunda vardığı ortak kanının, Paris’te İsrail Dürzileri’nin dini lideri Muvaffak Tarif’le yaptığı görüşme sonrasında dağılması, stratejik çelişkisini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Öte yandan Tom Barrack her ne kadar temmuz ayında Süveyda’da çıkan Dürzi-Aşiret çatışmalarında Şara hükümetinin yanında olduğuna dair vurgu yapıp, Dürzileri Suriye’deki yeni siyasi zihniyete angaje etmek istediğini ifade etse de İsrail’in Süveyda kanalı üzerinden Suriye’yi zayıflatma çabasını destekler nitelikteki  “federasyona benzer yönetimler” doğrultusunda bir yaklaşım benimseyerek tutarsızlığını göstermiştir.

Barrack’ın İsrail’in güvenlik doktrini çerçevesinde sergilediği bu tavır, Ahmed Şara’nın Suriye’de kurmak istediği yeni denklem için önemli engelleri beraberinde getirmektedir. Halihazırda Suriye’nin bütünlüğü için mezhepsel ve toplumsal dinamiklerin bir potada eritilmesinden öte, ayrı dosyalar halinde ele alınması gerekliliği ortaya çıkmakta, ancak Barrack diplomasisi bu yönde atılacak adımlar önünde zorlayıcı etkilerle Suriye hükümetinin önüne çıkmaktadır.

Gelinen noktada Tom Barrack’ın politik girişimleri ve diplomatik iradesi birbiri ardına sorgulamalar yapılmasına neden olmaktadır. Barrack’ın Lübnan’da Hizbullah merkezli yaptığı baskılar, ülkedeki kaosun derinleşmesine yol açmakta, ABD ve İsrail tarafından Lübnan Ordusu’nun silahların devlet tekeline alınması yönünde görünür olan krizi yönetme çabalarının dikkate alınmaması ise iç savaşı tetikler işaretler sunmaktadır.

Suriye’de ise sürekli “istikrar” vurgusu yapmasına rağmen Dürziler ve SDG özelinde birbiriyle çelişen yaklaşımlar sergileyen Barrack, neden olduğu güvensiz ortamla istikrarsızlığa zemin oluşturmaktadır. Dolayısıyla da diplomasinin en önemli çözüm aracı olarak işlev görmesi gereken Orta Doğu’da Barrack’ın bu yaklaşımları, yeni çözümsüzlüklere kapı aralamaktadır.

***

Yazar hakkında

Dr. Tuba YILDIZ; İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Aynı üniversitede “Suriye’de Sünni Muhalif Hareket Olarak İhvan-ı Müslimin” başlığıyla yüksek lisans eğitimini, “Cebel-i Lübnan’da Osmanlı Devleti’nin Mezhep Politikası ve Hukuki Uygulamalar (1839-1914)” başlığıyla doktora eğitimini tamamladı. Geleneğin Hukuku Osmanlı’nın Adaleti: Dürziler ve Maruniler adlı bir kitabı bulunmaktadır. Lübnan özelinde Ortadoğu’da mezhep-siyaset ilişkisi bağlamında çalışmalarını sürdürmektedir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.