SPD Başkanı Yıldız: Su olmayınca teknoloji yetersiz, yönetim çaresiz kalır. Krizi değil riski yönetebiliriz.

* Su Politikaları Derneği Başkanı Yıldız, Türkiye’nin Su Güvenliği Riskleri’ni anlattı.
* Türkiye’nin su kaynakları, hızlı nüfus artışı, kentlere göç, kirlilik, verimsiz kullanım ve iklim değişikliği sonucu artan olağandışı meteorolojik afetlerin baskısı altında olup, bu durum su güvenliği risklerimizi de arttırmaktadır. Su krizi oluşmadan riski yönetmek için çalışmalar yapmalıyız. Teknoloji su krizini aşmak için çok büyük olanaklar sunuyor ve ancak Su krizi oluştuktan sonra etkisi kısıtlı hale gelir. Su olmayınca teknoloji yetersiz su yönetimi de çaresiz kalır.”
* İşte ayrıntılar!…
UHA/ İnternational News Agency
ANKARA, 23 TEMMUZ 2025 – Su Politikaları Derneği kurucu Başkanı ve Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız, dünyada iklim değişikliği etkisini en çok yaşayan bölgeler ve ülkemizde su güvenliği riskleri konusunda UHA Uluslararası Haber Ajansı’na özel açıklamalarda bulundu.
Küresel İklim Değişikliği’nin etkili olduğu bölgeler
SPD Başkanı Yıldız’ın açıklamaları şöyle;
Dünya Genelinde iklim değişikliği etkilerinin ve su krizinin yaşandığı en etkili bölgeler Orta Amerika, Güney Amerika, Kuzey Afrika, Güney Afrika Avrupa’nın güneyi, Akdeniz bandı, Orta Doğu, Güney Doğu Asya ,Orta Asya ve Avustralya olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin özellikle Ege ve Akdeniz bölgesi iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölge olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’nin Su Güvenliği Riskleri
Türkiye’nin su güvenliği açısından en kritik riskleri iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı ,su yönetiminde çok başlı, çok parçalı yapı, su kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği ve bazı bölgelerimizde yerleşen şiddetli bölgesel kuraklık tehditlerinin oluşturacağı su, enerji, gıda ve çevre güvenliği riskleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tehditlerin oluşturduğu riskler Ankara, İzmir ve İstanbul’da içme ve kullanma suyunun miktar ve kalite açısından azalma riskidir. Bölgesel kuraklıkların yerleştiği yerlerde ise yağmura bağlı tarımda hububat ve baklagiller rekoltesinde ve kalitesinde düşüş riskleri mevcuttur. Bunun dışındaki sulu tarım yapılan ürünlerde de sulama eksikliklerinden kaynaklanacak verim düşüşü riski oluşacaktır. Sanayi suyu daha çok yeraltı suyundan çekilmekte olup bazı bölgelerde kuyuların kuruması riski ortaya çıkabilir. Ülkemizde Büyük kentlerin suyunun yarısından fazlası yeraltı suyundan çekilmektedir. Buralarda yeraltı suyu seviyelerinin düşmesi, su kalitesinin azalması ve bazı su kaynaklarının kuruması riski mevcuttur.
Bölgesel farklılıklar açısından bakıldığında Karadeniz bölgesi hariç bütün bölgelerimiz bu konuda çeşitli seviyelerde risk altındadır. Trakya, Marmara’nın güneyi, kıyı ve iç ege ,Orta ve Doğu Akdeniz ,Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise şiddetli bölgesel kuraklıkların yerleşme riski artarak sürmektedir.
Su Yönetiminde Teknoloji ve Politika
Su yönetiminde su politikaları çok önemli bir yer tutar. Su politikası su yönetiminde temel tercih ve hedeflere yönelik plan ve uygulamalarıdır. Su yönetimi aslında teknik olmaktan daha çok politik bir konu olup , su politikaları su konusundaki plan ve uygulamaları belirler. Türkiye’nin su politikaları konusunda 2010 yılından bu yana havza ölçeğinde entegre, katılımcı, şeffaf bir anlayışa yönelik çabalar devam etmektedir. Türkiye su yönetimi konusunda bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Halen mevcut su yönetimimiz çok başlı çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içindedir. Bu eksikliklerin havza ölçeğinde tamamlanması için havza koruma, havza yönetimi, kuraklık eylem ve taşkın koruma gibi birçok planlama çalışması tamamlanmıştır. Ancak su yasası taslağı 12 yıldır hazırlanmasına rağmen hala yasalaşmamıştır. Bu anlamda yasal, yönetmeliksel ve bölge ölçeğinde etkin bir kurumsal yapı eksiklimiz mevcuttur. Planlarımız hazır ancak uygulamamız eksiktir. Su yönetiminde katılımcılık için çok gerekli olan kullanıcı paydaşlar özellikle tarımsal sulamada güçsüz ve örgütsel yetersizlik içindedir. Su yönetimimizde ve su kullanım alışkanlıklarımızda bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız vardır. Mevcut su kullanım ve yönetim anlayışımızı radikal bir şekilde değiştirecek politikalar gereklidir. Su politikamız popülist gündelik siyasi çıkarların dışındaki bir anlayışla ve suyun bir insan hakkı olduğu kabulü ile oluşturulup havza ölçeğinde uygulamaya konulmalıdır.
Sürdürülebilir su yönetiminin öncelikleri
Sürdürülebilir su yönetiminin temel unsurları Nehir Havzası ölçeğinde ,katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir su yönetimi oluşturulmasıdır. Bu kapsamda öncelikle Yasal ve yönetmeliksel eksiklikler tamamlanmalı, kurumsal kapasite geliştirilmeli, toplumsal su bilincini arttırıcı eğitim ve farkındalık yaratma çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Sürdürülebilir su yönetimi masa başından yapılamaz. Etkin ve güçlü paydaş kurum ve kuruluşlara ihtiyaç duyar. Bu nedenle Sulama Birlikleri, Sulama Kooperatifleri, Ziraat Odaları vb. gibi kurumların kurumsal yapılarındaki zafiyetler giderilmelidir. Bunun yanı sıra su ile ilgili sivil toplum kuruluşları desteklenmelidir. Su yönetimindeki en önemli darboğazlardan birisi de uygun finansman modeli oluşturulmasıdır. Bunun için suyun kamu hizmeti anlayışı ile sunulmasını ve bir insan hakkı olarak kabul edilmesini tehlikeye atacak özelleştirme anlayışlı finansman modellerinden uzak durulmalıdır. Su yönetiminde kurumsal verimlilik en üst düzeye çıkartılmalı ve suyun maliyeti en düşük seviyeye indirilmelidir. Ödeme güçlüğü içinde olan kesimlere insani su hakkı kapsamında ücretsiz su temin edilmelidir. Bu kapsamda suyun en verimli şekilde kullanımına yönelik diğer ekonomik, teknik ve idari tedbirler de alınmalıdır.
Su Krizi sadece teknik çözümle aşılmaz
Teknoloji su krizini aşmak için çok büyük olanaklar sunar .Ancak Su krizi oluştuktan sonra etkisi kısıtlı hale gelir. Su olmayınca teknoloji yetersiz su yönetimi de çaresiz kalır. Fiziksel su sıkıntısı yaşayan bölgelerde deniz suyu arıtımı teknolojileri çözüm oluşturur ancak çevre sorunu ve ekonomik maliyet gibi birçok sorunu da beraberinde getirir. Teknoloji su yönetimi için gerekli ancak su krizini her yerde çözmek için yeterli değildir.
Bu nedenle su krizi planlı bir yönetim anlayışı ile aşılabilir. Bundan dolayı su yönetimi teknik olmaktan daha çok politik bir konudur. Bu nedenle su politikaları dijital su yönetimi dahil olmak üzere tüm teknikleri su krizini önlemek için uygulamalı ve gerekli önlemleri alarak kriz oluşmadan riski yönetmelidir.
Su yönetimi su sıkıntısı riskini yönetmeye çalışırken talep yönetimi uygulayarak krizin oluşmasını engelleyebilir. Bu süreçte ,su kayıplarının azaltılması, su verimliliği çalışmaları, toplumsal bilincin arttırılması, aşırı su tüketiminin önlenmesi, denetimin arttırılması gibi çalışmaların yapılması gereklidir.”
***
Yazar hakkında
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Su Politikaları Derneği Kurucu Üyesi ve Başkanı, Su Politikaları Uzmanı, Akademisyen, İnşaat Mühendisi.
1958 yılında Samsun’da doğdu. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Devlet Su İşleri’nde çalışmaya başladı, kurumun çeşitli daire başkanlıklarında yöneticilik yaptı. Bu süre içinde Hollanda’da Uluslararası Hidrolik Enstitüsü’nde 1 yıl lisans sonrası, ABD’de ise 3 aylık uygulama eğitimleri aldı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde Su Politikaları alanında Yüksek Lisans çalışmasını tamamladı. Bu arada Ankara Üniversitesi ATAUM’da AB Uzmanlığı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanlık diploma eğitimlerini de tamamladı. Yıldız DSİ’de çalıştığı süre boyunca üniversitelerde de ders verdi.
Su ve Toprak Yönetimi, Su Güvenliği, Su Sorunları, Orta Asya Suları, Orta Doğu Suları, Su Savaşları gibi konularda 15 adet kitabı ve çok sayıda rapor ve uluslararası dergilerde yayınlanmış makalesi var. TEMA Bilim Kurulu üyesi olan Yıldız, Uluslararası Su Yönetimi ve Diplomasisi dergisinin editörlüğünü yapıyor ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün Uluslararası Su Kaynakları Bölümü’nde Su Politikaları dersi veriyor.