enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:42 Türkiye’nin Gazze’de barış sürecine liderlik etmesi, İsrail’in bölgesel hesaplarını zorluyor…
00:41 Soykırımcı İsrail’den yeni skandal: Yargısız idam
00:32 11. Yargı Paketi bugün Meclis’e sunulacak
00:23 Spekülatif fiyat hareketlerinin önüne geçiliyor…
00:09 Siyasi dalgalanmalara ve yaptırımlara rağmen, İran – Türkiye arasındaki ticaret son yirmi yıldır artış trendinde…
22:11 Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nce bu geceden itibaren Serbest Rota Hava Sahası uygulamaya başlayacak…
21:03 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kadına şiddet, insanlığa ihanettir!
19:31 Okuma kültürü – Okuma alışkanlığı 
00:58 Katil İsrail şiddetin neticesinde son 2 yılda Filistin topraklarında 33 bin kadın ve kız çocuğu hayatını kaybetti…
00:57 MHP Genel Başkanı Bahçeli: Heyetin, İmralı ziyareti tarihi bir gelişmedir
00:47 MSB: Kadına yönelik şiddetle mücadelede 1 milyonu aşkın personele eğitim verdik
00:46 Yeni bir araştırma: Z kuşağının şifre tercihleri dedelerinden daha kötü
00:46 Bakan Göktaş: Kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi en üst seviyede sürdüreceğiz
00:41 Yeni Zelanda 2050’ye kadar 2.5 milyon kediyi öldürecek
00:40 Kandil mi İmralı mı? 27 Şubat Çağrısının Güç Dengelerine Etkisi
00:38 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık hak ettiği tepkiyi görmedi”
00:35 MİT Başkanı Kalın’dan Gazze diplomasisi
00:32 İmamoğlu Suç Örgütü’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame kabul edildi..
00:16 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Toplumun temeli olan ailelerin de kilit taşı kadındır
00:14 Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir adım daha atıldı…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Küresel ekonominin acı tablosu eşitsizlik

Küresel ekonominin acı tablosu eşitsizlik
20 Aralık 2021
1.023
A+
A-

Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi toplam gelirin yüzde 52’sini, servetin ise yüzde 76’sını elinde tutuyor. En alttaki yüzde 50’lik kesim ise toplam gelirin ve servetin sırasıyla sadece yüzde 8.5’i ve 2’sine sahip.

Doç. Dr. Nurullah GÜR & SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü

Ekonomik büyüme toplumsal refaha yönelik belli açılardan anlam ifade eden temel bir göstergedir. Ancak, kamuoyunda çoğu zaman ekonomik büyümeye gereğinden fazla önem atfedilir. Büyüme dediğimiz şey, ekonomik pastanın boyutuyla ilgilidir. Bir de pastanın dilimlerinin nasıl dağıtıldığı meselesi var. Yani gelir ve servet dağılımı.

Toplumun farklı kesimleri arasındaki gelir (veya servet) makasının açıldığı dönemlerde sosyal huzursuzlukların yükseldiğini, siyasi kutuplaşmanın arttığını ve günün sonunda tüm bunların dönüp dolaşıp ekonomiyi olumsuz etkilediğini biliyoruz. Yakın geçmişte bu kötü dengenin/ döngünün olumsuz sonuçlarını ABD, Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da gördük.

Eşitsizlik meselesinde dünyanın karnesi gerçekten çok zayıf. Piketty, Saez ve Zucman gibi gelecekte Nobel Ekonomi Ödülü’nü alması kuvvetle muhtemel olan üç değerli bilim insanın da aralarında bulunduğu geniş bir araştırmacı grubunun kaleme aldığı eşitsizlik raporu, küresel çapta gelir ve servet eşitsizliğin ne derece tehlike boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.

Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi toplam gelirin yüzde 52’sini, servetin ise yüzde 76’sını elinde tutuyor. En alttaki yüzde 50’lik kesim ise toplam gelirin ve servetin sırasıyla sadece yüzde 8.5’ine ve yüzde 2’sine sahip.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİNE İHTİYAÇ VAR
Eşitsizlikleri törpülemek için düzgün işleyen bir refah devleti sistemine ihtiyaç var. Ancak, piyasa koşulları içerisinde ortaya çıkan eşitsizlikleri sadece sosyal harcamalar ve artan oranlı vergilendirmeyle (zenginlere daha yüksek vergi oranları uygulayarak) ortadan kaldırmak mümkün değil.

Eşitsizlikleri azaltmada kayda değer bir başarı yakalamak için piyasa ekonomisinin bazı kurumsal mekanizmalarının ve normlarının değişmesi gerekiyor. Açgözlülük ve hırs gibi faktörleri piyasa ekonomisinin kalbinden söküp atamazsınız.

Zira, bunlar öyle veya böyle insan fıtratında yer alan şeyler. Ama bunları dengeleyebilecek faktörlerin özellikle yeni jenerasyonlarda daha fazla ön plana çıkmaları sağlanabilir. Örneğin, iş ahlakı ve vicdan gibi kavramların sözde değil özde olarak ekonomik sistemin içerisine yedirmeniz gerekiyor.

EKONOMİK MODEL TARTIŞMASI
Birçok meselede olduğu gibi, ekonomik model değişimi başlığının da kamuoyunda sağlıklı biçimde ele alınmadığını/tartışılmadığını görüyorum. Model deyince akıllara hemen ‘kopyala-yapıştır’ yöntemi geliyor. Modeli nereden ithal edeceğiz? Japonya, Güney Kore, Çin…

Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana ithal model anlayışının ekonomide başımıza nasıl çoraplar ördüğünü unutuyoruz.

Bugünlerde politika yapıcıların böyle bir ithal model sevdasında ve arayışında olduklarını zannetmiyorum. Ülkelerin karakteristik özellikleri ve dönemlerin kendine has koşulları vardır.

O yüzden de bire bir model kopyalama girişimleri başarısız olmaya mahkumdur. İyi ülke örneklerinden dersler çıkardıktan sonra kendi kurumsal, sosyolojik ve ekonomik altyapısına uygun bir model geliştiren ülkelerin ise başarılı olma şansı yüksektir. Türkiye’nin de yapması gereken tam da bu. Ana akım (ortodoks) iktisat modellerinden de heteredoks iktisat öğretisinde de yararlanmamız gereken noktalar var. Başarıyı yakalamış ülkelerin birine değil, hepsine göz atmamız gerekiyor.

Günün sonunda da kendi kurumsal, sosyolojik ve ekonomik altyapımızla uyumlu bir model ortaya koymalıyız. Bu modeli de ekonominin tüm paydaşlarını içine alacak şekilde kararlılıkla yürütmeliyiz. Böylesi yeni model girişimlerinin ekonomi üzerindeki olumlu etkileri ancak orta ve uzun vadede görülebilir.

Her modelde olduğu gibi, burada da öncelikle makro ekonomik istikrarın tesis edilmesi, orta ve uzun vadeli hedeflere ulaşabilmek için büyük bir gereksinim.

[UHA Haber Ajansı, 20 Aralık 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.