enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:47 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş, “Güçlü Medya, Bilinçli Toplum Zirvesi”nde konuştu…
00:47 Ruslar, Ukrayna’daki cephede saldırılarını önemli ölçüde artırdı…
00:06 Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de en büyük risk terör örgütleri”…
13:42 Bakan Kurum’dan Arnavutköy’deki TOKİ konutlarına ilişkin açıklama
13:21 Türkiye’den ve Dünya’dan kısa kısa ‘Satır Başı’ haberler!
12:33 XI. Uluslararası Urla Enginar Festivali ve I. Uluslararası Urla Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım Konferansı Başarıyla Gerçekleşti…
11:04 DoktorTakvimi, bu yıl da Great Place To Work Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesinde yerini aldı
10:36 Doğal afetlerden kaynaklanan ekonomik kayıplar ilk çeyrekte 83 milyar dolara ulaştı
10:04 Uluslararası İstanbul Anne, Bebek, Çocuk Fuarı ‘CBME’ Türkiye’nin Yeni Odak Grupları Belli Oldu!
09:32 Vücudun temel yapı taşlarından biri olan D vitamininin eksikliği sağlık sorunlarına neden olabilir…
08:10 (RTÜK) Başkanı Şahin, “sokak röportajları” toplumda ayrışmaya, manipülasyona ve yanlış bilgilendirmeye yol açıyor…
07:36 Eğitimde Büyük Çöküş: Türkiye Avrupa’nın 61 Katı Eğitim Enflasyonu Yaşıyor!…
00:59 Terör ve İstihbarat!…
00:54 Türkiye-İtalya arasında, ticaret, sanayi yatırımları, uzay, kültür, spor, sosyal hizmetler, arşiv, ulaştırma ve savunma sanayi alanında 11 anlaşma imzalandı….
00:49 Türkiye-İtalya 4. Hükümetlerarası Zirvesi sonrası ortak bildiri yayımlandı
00:41 Eğitim faaliyeti sırasında kaza: 1 asker şehit
00:38 Bakan Ali Yerlikaya’dan Özgür Özel’e ‘bant’ tepkisi
00:35 Yer Bilimci Prof. Dr. Feyzi Bingöl’den Marmara Depremi Uyarısı: “Tek Parça Kırılırsa 7’nin Üzerinde Olabilir”…
00:30 Dostluk Maskesi Altında İhanet: Türkiye’ye Yönelik Planların Derin Analizi
00:25 Marmara Denizi açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, Kayseri’de uçuş sayısını 20’ye kadar düşürdü!
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Kadına Yönelik Şiddetle Topyekûn Mücadele

Kadına Yönelik Şiddetle Topyekûn Mücadele
27 Nisan 2022
7.226
A+
A-

Teklifin genel itibarıyla etkili sonuç doğuracak düzenlemeler getirdiğini söylemeliyiz. Fakat adli tedbirlerin kadına yönelik şiddetle mücadelenin yalnızca bir parçasını oluşturduğu unutulmamalı. Şiddetle mücadelede esas ilerleme; şiddet, normalleştiren, erkekle kadın arasında asimetrik/tahakkümcü bir ilişki yaratan sosyal faktörlere yoğunlaşmakla gelecektir.

Mert Hüseyin AKGÜN

Gerek yöneldiği kişi ya da gruplar gerekse de içeriği itibarıyla (psikolojik, fiziksel veya ekonomik) şiddet her türlüsüyle mücadele edilecek bir olgu olsa da kadına yönelik şiddetin ayrıca ele alınması gerekiyor. Zira burada diğerlerinden farklı olarak şiddet, bireyi sırf kadın olduğu için hedef alıyor. Bu yönüyle en yaygın şiddet türü olduğunu ifade edebiliriz. Kadına yönelik şiddet vakaları incelendiğinde sorunun temelinde erkekleri kadın üzerinde tahakküm kurmaya sevk eden geleneksel yapıdan, şiddeti bir çözüm yöntemi veya meşru bir araç olarak gösteren kültürel normlara kadar uzanan çeşitli sosyolojik faktörlerin yattığı görülür.

Bu bakımdan kadın; sosyo-ekonomik, kültürel ve fiziki dezavantajları sebebiyle şiddet karşısında kırılgan bir yerde bulunuyor. Oluşan asimetrinin kaldırılması için üçayaklı bir stratejiye ihtiyaç vardır. Bunların ilki kadına yönelik şiddeti besleyen gelenek ve kültür öğelerine karşı bir sosyal dönüşüm gerçekleştirilmesidir. İkincisi şiddetin önlenmesine dönük pratik uygulamaları ifade eden idari önlemlerdir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin kurulmasını ve faillere elektronik kelepçe uygulaması bu kapsamda zikredilebilir. Cezai yaptırımlar ise üçüncü grubu oluştur. Her şiddet eylemi aynı zamanda bir suç teşkil ettiği için caydırıcılığı ve ıslahı sağlama nitelikleriyle cezalar şiddetle mücadelede önemli bir yer tutar.

Türkiye’de cezaların düşük olduğu ise çok bilinen bir yanlıştır. 2005 tarihli yeni Türk Ceza Kanunundan itibaren daha çok kadın ve çocukları hedef alan suçlara verilen hapis cezalarında ciddi oranda artışlar gerçekleştirdi. Örnek vermek gerekirse

  • Cinsel saldırı suçunun nitelikli haline verilecek hapis cezasının alt sınırı 7 yıldan 12 yıla;
  • Çocuğun cinsel istismarının nitelikli haline verilecek hapis cezasının alt sınırı da 8 yıldan 16 yıla; mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde ise 18 yıla
  • Çocuğun cinsel istismar sonucu ölümüne sebebiyet verilmesi sonucunda (ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan) hükümlünün cezaevinde geçireceği asgari infaz süresi 30 yıldan 39 yıla çıkarıldı.

Diğer taraftan kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sadece evli olunan eşe değil boşanılan eşe karşı işlenmesi halinde de verilecek hapis cezaları da artırıldı.

Teklifin Öngördüğü Cezalar

Önümüzdeki günlerde yasalaşması beklenen kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun teklifi ise daha etkin bir uygulamayla doğrudan kadının şiddet karşısında korunmasını amaçlıyor. Bu bağlamda kanun pek çok ilki barındırıyor. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet ve tehdit suçlarında mağdurun kadın olması ilk kez bir ceza ağırlaştırma sebebi olarak öngörülüyor. Bu kapsamda kasten öldürme suçunda failin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması için mağdur kadının gebe olması şartı aranmayacak suçun sadece kadına karşı işlenmiş olması yeterli görülecektir. Bunun infaz açısından önemi ise hükümlünün iyi halli bile olsa cezaevinde geçireceği asgari sürenin ağırlaştırılmış müebbet hapis infaz rejimi altında 24 yıldan 30 yıla çıkarılmış olmasıdır.

Benzer şekilde kasten basit yaralama suçunda mağdurun kadın olması durumunda verilecek hapis cezasının alt sınırı 4 aydan 6 aya çıkarılıyor. İşkence suçunun kadına karşı işlenmesi halinde de verilecek hapis cezasının alt sınırı 3 yıldan 5 yıla yükseltiliyor. Eziyet suçunda mağdurun kadın olması halinde ise ceza alt sınırı 2 yıldan 2 yıl 6 aya yükseltiliyor.

Kanun teklifi kadının mağdur olduğu suçlarda ceza artışlarının yanında tutuklu yargılamayı da önceliyor. Kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi ve kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin olması durumunda fail, kaçma veya delilleri değiştirme şüphesinin olup olmadığına bakılmaksızın tutuklanacak ve tutuklu olarak yargılanacak.

Israrlı Takip

Teklifin getirdiği yeniliklerden bir diğeri ise ısrarlı takibi (stalking) ayrı bir suç olarak düzenlemesidir. Yasanın gerekçesinde belirtildiği gibi kadına yönelik şiddetin yeni bir formu olan ısrarlı takip çoğunlukla yönelik fiziki şiddetin bir önceki safhasını teşkil ettiği için ayrıca cezalandırılması şiddetin önlenmesi bakımından önemli. Ayrıca sosyal iletişim platformlarının hızlı biçimde gelişmesiyle bu tür kişinin huzurunu bozacak fiillerin yaygınlık kazandığı görülüyor. Nitekim İngiltere, Almanya, Belçika ve Fransa gibi pek çok ülkede de cezai düzenlemeye gidilmiştir.

Teklife göre kişiyi ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek; kişiyle telefon veyahut sosyal medya platformları gibi iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini ya da üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak ve bu suretle kişi üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına sebep olunması durumunda ısrarlı takip suçu oluşacak. Bu suçu işleyen fail için altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor. Suçun mağdurun huzurun bozmakla yetinmeyip okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına yol açması durumunda ceza üç yıla kadar çıkacak. Israrlı takip mağdurun hayatını en az fiziki şiddet kadar travmatize etme potansiyeline sahip olduğu için düzenleme son derece olumlu. Ancak mahkemelerin mağdurun “ciddi anlamda huzursuzluk yaşaması” veya “güvenliğinden endişe duyması” gibi ölçütleri somut olayda hakkaniyete uygun biçimde yorumlamaları önem arz ediyor.

Son olarak teklif, kamuoyunda ciddi tepki uyandıran “iyi hal indirimlerinde” keyfi uygulamaların önüne geçmek için yeni bir düzenleme getirdiğini belirtelim. Düzenlemeyle mahkemelerin fail lehine yapacağı takdiri indirim sebepleri sınırlandırılıyor. Failin duruşmada mahkemeye pişman olduğunu göstermeye dönük şekli tutum ve davranışlarının indirim nedeni olarak dikkate alınmayacağı vurgulanıyor. Yine keyfiliği önlemek için mahkemelerin yapacakları takdiri indirimi gerekçelendirmeleri isteniyor.

Teklifin genel itibarıyla etkili sonuç doğuracak düzenlemeler getirdiğini söylemeliyiz. Fakat adli tedbirlerin kadına yönelik şiddetle mücadelenin yalnızca bir parçasını oluşturduğu unutulmamalı. Şiddetle mücadelede esas ilerleme; şiddet, normalleştiren, erkekle kadın arasında asimetrik/tahakkümcü bir ilişki yaratan sosyal faktörlere yoğunlaşmakla gelecektir. Buna ne denli ihtiyaç duyduğumuzu son haftalarda yaşanan ve çokça ses getiren bir hadise çarpıcı şekilde gözler önüne serdi. Dünyaca ünlü aktör Will Smith’in Oscar ödül töreninde eşine yönelik yaralayıcı sözleri sebebiyle sunucuya tokat atması, sosyal medyada pek çok kişi tarafından büyük bir hevesle takdir edildi. Bu bize eğitim ve sosyo-ekonomik düzeylerinden bağımsız olarak insanların şiddeti ne kadar içselleştirmiş olduğunu gösteriyor. Oysaki şiddete ancak fiziki bir saldırı karşında meşru müdafaa kullanıldığı takdirde makul görülebilir. Bunun dışındaki şiddet kullanımlarını normal karşılayan zihinler, aslında kadına yönelik şiddetin de kök sebebidir.

[UHA Haber Ajansı, 27 Nisan 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.