Gazeteci – Yazar Bekir AĞIRDIR, “Bahçeli ve MHP’nin, “yeni yüzyılın terörsüz Türkiye’si” vizyonuyla çerçeveleyip başlattığı anayasa süreci”

* Bahçeli’nin yeni anayasa çağrısı, yalnızca metin değişikliği değil; seçim sistemi, parti yasası ve meclis iç tüzüğünü de kapsayan köklü bir rejim düzenlemesi niteliğinde. Muhalefet, özellikle CHP, sadece karşı durmak yerine kendi anayasa vizyonunu ve kurucu siyaset anlayışını ortaya koymalı. Zira mesele artık “Kim iktidar olacak” değil, “Nasıl bir Türkiye kurulacak” sorusudur.
-Bekir AĞIRDIR-
* Detayı bültenimizde!…
UHA/ İnternational News Agency
Gazeteci – Yazar Bekir AĞIRDIR
18 HAZİRAN 2025
Türk araştırmacı ve yazar Bekir AĞIRDIR, Bahçeli ve MHP’nin, “yeni yüzyılın terörsüz Türkiye’si” vizyonuyla çerçeveleyip başlattığı anayasa süreci görünürde toplumsal barışa hizmet eden bir araç olarak karşımızda durduğuna dikkat çekti.
Öte yandan öneri ve peşinden yapılan açıklamaların sadece iktidar blokunu değil, muhalefeti de şekillendirecek bir tasarımı ima ettiğinin altını AĞIRDIR, bir bakıma yeni anayasadan beklentinin daha çok bugünkü yönetim sistemine uygun kurumsallaşmanın tamamlanmasının hedeflendiği şeklinde olduğunu vurguladı ve bu bağlamda MHP’nin ideolojik pozisyonunu da dikkate alarak, sürecin hem içerik hem de stratejik niyeti açısından önerilen yeni anayasa merkezi yapıyı konsolide etmeye ve güçlendirme hedefine yönelik göründüğünü açıkladı.
Sıkıştırıldığımız stratejik bağlam
Türk araştırmacı ve yazar Bekir AĞIRDIR, şöyle devam etti:
Öte yandan yargı süreçlerinin araçsallaştırıldığı, belediye başkanlarının görevden alındığı, medyanın kuşatıldığı ve daha da önemlisi CHP’nin yargı süreçleriyle felç edilmeye çalışıldığı bir atmosferde yapılanların “sivil anayasa” iddiasıyla meşrulaştırılmaya çalışıldığını söylemek de mümkün.
Aynı anda üç farklı süreci bir arada yaşıyoruz: Terörsüz Türkiye, yeni anayasa ve İmamoğlu-CHP operasyonları. Üç süreç birbirine bağlı ya da paralel ama aynı zamanda farklı dinamikleri, aktörleri, hedefleri var. Her birisi birbirini etkileyen, besleyen ama bir o kadar da farklılıkları olan süreçler. Üç sürecin de ortak karakteristiklerinden birisi, muhalefetin olası en geniş ittifakını içeriden parçalama zemini de açıyor olması. İmamoğlu üzerinden en güçlü rakibi sahneden indirirken, kurultay davaları üzerinden CHP’yi zayıflatmak, açılım sürecindeki pozisyonu üzerinden DEM Parti’nin yalnızlaştırılmasını sağlamak, İYİ Parti gibi merkez sağ alternatifleri marjinalize etmek, Özdağ’ı tutuklayarak Zafer Partisi’ni felç etmek ve en önemlisi, muhalefet ittifaklarını imkânsız hale getirmek…
Muhalefet ve başta CHP ne yapabilir?
Evet, Türkiye’nin bir anayasa değişikliğine, hatta belki de köklü bir anayasa reformuna ihtiyacı var. Ancak bu ihtiyacın gerekçesi, iktidarın önerdiği siyasi sistemin kalıcılaştırılması ya da muhalefetin dışlanması değil; toplumsal meşruiyeti olan, katılımcı, demokratik bir hukuk düzeninin kurulmasıdır. Bu çerçevede başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin yalnızca tepkisel bir pozisyon almaları yetersiz kalacaktır.
Özellikle CHP artık bu tür girişimlere “karşı olmakla” yetinmemeli; kendi siyasal kurucu anlatısını ortaya koymalıdır. Yerel seçimlerde en çok oyu almış, en geniş coğrafyada yerel yönetim yetkilerini kazanmış, anketlerde bugün de birinci parti seviyesinde seyreden CHP şimdi başka bir hamle yapmalıdır. Ülkenin ihtiyacı olan yeni anayasa ve yeni siyasi zemin üzerine kendi iddialarını ortaya koymalıdır. CHP önce kendi anayasa önerisinin dayandığı temel ilkeleri açıkça kamuoyuna sunmalı. İktidarın siyasi alanı daraltma çabalarına karşı CHP tüm il ve ilçe örgütlerinde yeni anayasa tartışmaları açabilir. Bu süreç örgütün fikri ve insani anlamda yenilenmesinin, enerji üretmesinin, ahali ile yeni bir siyasi ilişki kurmasının da aracı haline dönebilir. CHP siyasetin yenilenmesi, doğallaşması, demokratikleşmesi sürecini kendi içinden başlatabilir. Parti içi demokrasi, ön seçim, yerel karar alma mekanizmalarının güçlendirilmesi gibi bir dizi politikayla örnek bir siyaset biçimi inşa edebilir de.
CHP 19 Mart İmamoğlu operasyonlarından beridir yeni bir siyaset şansını artırmış görünüyor. Özellikle Ferdi Zeyrek’in ölümü, cenaze töreni, Özgür Özel’in ilk andan itibaren dostu için çektiği acı ve kabrindeki görüntülerdeki sahicilik ve samimiyetin etkileri gelecek günlerde daha da belirgin biçimde hissedilecek. CHP belki de ilk kez kendisine karşı olan toplumsal kesimlerdeki duygusal ambargoları aşma fırsatı yakalayabilir. Yeni anayasa tartışmalarına dahil olma biçimi bu toplumsal kesimlerdeki algısını değiştirebilir.
Türkiye, uzun süredir gelecek tahayyülü olmayan bir siyaset içinde debeleniyor. Yaşanmakta olan ulusal ve küresel krizler yumağı içinde toplumun naturası da ihtiyaç ve beklentileri de değişiyor. Türkiye’de siyasal sistem, yalnızca hukuki değil zihinsel olarak da yeniden kuruluyor.
Yeni anayasanın ve hatta Türkiye’nin geleceği yeni bir kurucu siyaset anlayışından geçiyor. Belki de artık mesele kimin iktidar olacağı değil; nasıl bir Türkiye kurulacağıdır.
Şimdi mesele, hangi siyasetin “dünyanın Türkiye’sine” yeni bir hikâyeyi kurabilecek cesareti, vizyonu ve iradeyi gösterip gösteremeyeceği. Ve elbette bu hikâyenin bugünün, memleketin ve ahalinin ihtiyaç ve taleplerine ne kadar uyumlu olup olmayacağı.
***
Yazar hakkında
Bekir Ağırdır Kimdir?
Denizli’nin Çal ilçesinde 1956 yılında doğan Ağırdır, ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini memleketi Çal’da tamamladı. 1979’da ODTÜ İktisadi ve İdarî Bilimler Fakültesi İşletme bölümünden mezun oldu. Mezuniyetinin ardından çeşitli şirketlerde yöneticilik yapan Ağırdır, 2003-2005 yılları arasında Tarih Vakfı Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. 2005 yılında KONDA Araştırma ve Danışmanlık’a geçiş yapan Ağırdır, burada genel müdürlük görevini yürüterek kamuoyu araştırmaları ve sosyal analizler alanında önemli çalışmalara imza attı.
Demokratik Cumhuriyet Programı’nın kurucu üyelerinden biri olan Bekir Ağırdır, TESEV başkan yardımcılığı görevinin yanı sıra TESEV ve TÜSES vakıflarının yönetim kurullarında da yer aldı. Günümüzde Oksijen ve T24 internet gazetelerinde yazıları ve yorumlarıyla okurlarla buluşan Ağırdır, Türkiye’nin siyasi atmosferi ve toplumsal değişimleri üzerine gerçekleştirdiği analizleriyle biliniyor. Bekir Ağırdır, kariyeri ve katkılarıyla Türkiye’nin zihin haritasını çözümlemeye devam ediyor.