İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım ve saldırganlık yalnızca Filistin’le sınırlı kalmamış, Tahran, Beyrut, Şam ve Sana’ya yönelik hamlelerle bölgesel bir boyut kazanmıştı.

* Mardin Artuklu Üniversitesi doktor öğretim üyesi ve Dimension Center for Strategic Studies’de Akademik Koordinatörü, Insight Turkey, Kitap İnceleme Editörü Dr. Mehmet Rakipoğlu, “İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım ve saldırganlık yalnızca Filistin’le sınırlı kalmamış, Tahran, Beyrut, Şam ve Sana’ya yönelik hamlelerle bölgesel bir boyut kazanmıştı” dedi.
Öne çıkan başlıklar:
-ABD’nin güvenlik şemsiyesi
-Bölgesel güvenlik arayışları
-Türkiye-Katar dayanışması
* İşte detayları!…
UHA/ İnternational News Agency
Dr. Mehmet Rakipoğlu
MARDİN, 18 EYLÜL 2025 – Mardin Artuklu Üniversitesi doktor öğretim üyesi ve Dimension Center for Strategic Studies’de Akademik Koordinatörü, Insight Turkey, Kitap İnceleme Editörü Dr. Mehmet Rakipoğlu, “İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım ve saldırganlık yalnızca Filistin’le sınırlı kalmamış, Tahran, Beyrut, Şam ve Sana’ya yönelik hamlelerle bölgesel bir boyut kazanmıştı” dedi.
Doha yönetimi olayı “devlet terörizmi” diye nitelendirirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Netanyahu hükümetinin artık sadece Filistin değil, tüm bölge için tehdit oluşturduğunu vurguladığını dile getiren Rakipoğlu, “Bu saldırı İsrail’in agresyonunun sınır tanımadığını ortaya koyarken bölge ülkelerini ortak bir tutum almaya itti. Hatta daha önce İsrail ile normalleşme sürecine giren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dahi Tel Aviv’i kınadı. Arap ve İslam ülkeleri, İsrail’in bu hamlesini barış arayışlarını sabote eden bir tehdit olarak değerlendirdi” dedi.
ABD’nin güvenlik şemsiyesi
Dr. Mehmet Rakipoğlu, Katar’ın, ABD’nin bölgedeki en büyük askeri üssü el-Ubeyd’e ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, buna rağmen İsrail saldırısından korunamadığını ve bu durumun, Washington’ın güvenlik taahhütlerinin sorgulanmasına yol açtığına dikkat çekti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın temkinli bir açıklamayla Katar’ın önemini vurgulasa da İsrail’e yalnızca sembolik uyarılarda bulunduğunu ifade eden Rakipoğlu, “Hatta ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’yu İsrail’e göndererek desteğini yineledi. Bu tutum, Körfez’de ABD’nin güvenilirliğine dair kuşkuları artırdı” dedi.
Dr. Mehmet Rakipoğlu, “Aslında bu güven kaybı yeni değil. 2019’da Husilerin Suudi Arabistan’ın Abkayk ve Hureys petrol tesislerine yönelik saldırıları sonrasında Washington’ın kayıtsız kalması Riyad’da büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Bugün benzer güvensizlik Katar saldırısı sonrasında yeniden gündeme geldi. Körfez ülkeleri, ABD’nin İsrail lehine çifte standart uyguladığını ve güvenlik garantilerinin artık geçerliliğini yitirdiğini düşünüyor. Sonuç olarak, ABD’nin geleneksel güvenlik sağlayıcı rolü ciddi biçimde sarsılmış durumda” olduğunu söyledi.
Bölgesel güvenlik arayışları
Dr. Mehmet Rakipoğlu, şunları söyledi:
“İsrail’in Katar’a saldırısı sonrası oluşan ortak tepki, Orta Doğu’da yeni bir güvenlik mimarisinin gündeme geldiğini gösteriyor. Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman es-Sani, uluslararası topluma çifte standartları bırakma çağrısı yaparken, kolektif bir cevap arayışını duyurdu. 15 Eylül 2025’te Doha’da toplanan İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi bu arayışın somut örneği oldu.
Zirvede 57 İİT ve 22 Arap Ligi üyesi, İsrail’in saldırılarına karşı ortak tavır aldı. İran’dan gelen “ortak harekat merkezi” önerisi, İslam ülkeleri arasında askeri işbirliğini gündeme taşıdı. Bu noktada Mısır da yıllardır rafa kaldırılan ortak Arap savunma gücü fikrini yeniden masaya getirdi. Kahire’nin planına göre, üye ülkelerin kara, hava ve deniz unsurlarından oluşan müşterek bir ordu kurulacak ve ilk komuta Mısır’a verilecekti. Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve İran gibi güçlü orduların öncülük edebileceği bu yapı, bölgesel caydırıcılık sağlamayı hedefliyor. Böylece NATO’nun 5. maddesine benzer şekilde “birimize yapılan saldırı hepimize yapılmış sayılır” prensibi İİT ve Arap Ligi kapsamında somut bir savunma mekanizmasına dönüşebilir”.
Türkiye-Katar dayanışması
Türkiye-Katar dayanışmasına da değinen Insight Turkey, Kitap İnceleme Editörü Dr. Mehmet Rakipoğlu, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail’in Katar saldırısından birkaç gün sonra Doha’ya giderek İİT’nin olağanüstü zirvesine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşerek Ankara’nın dayanışma mesajını iletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvede yaptığı konuşmasında İsrail’in Gazze’deki saldırılarını ve Doha’ya yönelik provokasyonu sert sözlerle kınadı. Ankara, İsrail’in eylemlerinin sadece Filistin değil, tüm bölgenin güvenliği için tehdit oluşturduğunu belirtti. Ayrıca Türkiye, Filistin’in Birleşmiş Milletler’e (BM) tam üyeliği gibi diplomatik girişimlere destek verilmesi ve kalıcı ateşkesin sağlanması çağrısında bulundu. İsrail’in ekonomik olarak sıkıştırılması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan İİT bünyesinde tertip edilecek somut adımların atılabileceğini, yeni mekanizmaların kurulabileceğini ifade etti” dedi.
Türkiye’nin Orta Doğu’daki yeni süreçte rolünün yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda askeri kapasitesiyle de öne çıktığını söyleyen Dr. Mehmet Rakipoğlu, “Ankara’nın son yıllarda savunma sanayisinde elde ettiği ilerleme, bölge ülkeleri için örnek teşkil ediyor. Yerli İHA ve füze sistemleri, milli muharip uçak projeleri Türkiye’yi dışa bağımlılığı azaltan bir aktör haline getirdi. Katar ve BAE gibi ülkeler de bu ürünleri envanterlerine katmaya başladı. Bu durum, Körfez ülkelerini de benzer şekilde savunma yatırımlarını artırmaya teşvik ediyor. Suudi Arabistan’ın yerli savunma projelerine hız vermesi bu eğilimin bir göstergesi” olduğunu vurguladı.
Rakipoğlu, Türkiye’nin askeri gücünün Suriye, Libya gibi bölgenin birçok noktasında ispatlanmış olmasının, İran’ın İsrail ile yürüttüğü doğrudan veya vekalet savaşlarının, Mısır’ın askeri kapasitesi ve Körfez’in ekonomik gücünün İsrail’e karşı somut bir güç projeksiyonunun ortaya çıkabileceğini belirtti.
Dr. Mehmet Rakipoğlu, “Dolayısıyla, Orta Doğu İsrail saldırganlığına karşı yeni bir dönemin eşiğinde. Bu anlamda, İsrail’in Doha saldırısının bölgeyi kritik bir eşiğe taşıdığı ifade edilebilir. Bölge ülkeleri ABD’nin güvenlik şemsiyesinin giderek anlamını yitirdiği bu dönemde kendi güvenliklerini sağlamak için ortak mekanizmalar arayışına yöneliyor” dedi.
Öte yandan, Doha zirvesinden çıkan ortak bildirinin, İsrail’in eylemlerine karşı sessiz kalınmayacağı mesajını verdiğini ifade eden Insight Turkey, Kitap İnceleme Editörü Dr. Mehmet Rakipoğlu, “Katar Emiri’nin “cevap hakkımız saklıdır” açıklaması ise askeri seçeneklerin de masada olduğuna işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin diplomatik ve askeri gücüyle, Mısır’ın askeri tecrübesi ve Körfez’in finansal desteği birleşirse, Orta Doğu’da yeni bir güvenlik düzeninin inşası hızlanabilir. İsrail’in saldırganlığı sürdükçe, bölge ülkelerinin dayanışma refleksi de güçlenecek gibi görünüyor. Bu gelişmeler, Orta Doğu’da güç dengelerini kökten değiştirebilecek bir dönüm noktasına işaret ediyor” şeklinde kaydetti.
***
Yazar hakkında