Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Organize sanayi bölgesi, meslek yüksekokulu modelini hayata geçirdik”

* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2025-2026 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmasında, “Organize sanayi bölgesi, meslek yüksekokulu modelini hayata geçirdiklerini açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan konu başlıkları;
-“Ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısını 1 milyona çıkarmayı hedefliyoruz”
-“Daha nitelikli öğrencileri ülkemize çekebilmenin yollarını aramalıyız”
-“Üniversite toplumun önünde olmalıdır”
* İşte detayı!…
UHA / İnternational News Agency
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
ANKARA, 10 EKİM 2025 – Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
Üzerinde durduğumuz bir diğer konu, üniversite-sanayi iş birliğidir. 28 Şubat uygulamalarının mesleki eğitimde açtığı yaralar halen tam olarak kapanmamıştır. Sırf imam hatip okullarının önünü kesmek için devreye konulan katsayı zulmünün istihdamdaki olumsuz etkilerini bugün bile hissediyoruz. Reel sektör özellikle üretim hatlarında çalıştıracak personel bulamazken diğer tarafta gençlerimiz işsizlikten yakınıyor. Bu tenakuzu giderecek politikaları devreye alıyoruz. Öğrencilerimizin teorik bilgilerini sanayi ortamında uyguladığı organize sanayi bölgesi, meslek yüksekokulu modelini hayata geçirdik. Bu okullarda eğitim alan öğrencilerimizin iş bulma oranı şimdiden yüzde 80 seviyelerine ulaştı. Her şehrimizde en az bir meslek yüksekokulunun o ilin sanayi odasıyla koordineli şekilde faaliyetlerini sürdürmesi için çalışmalarımıza hız verdik. Daha pek çok alanda attığımız adımlar ve yaptığımız düzenlemelerle gençlerimizin ve üniversitelerimizin önünü açmaya devam edeceğiz.
“Ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısını 1 milyona çıkarmayı hedefliyoruz”
Kıymetli misafirler, bu noktada yükseköğretimde uluslararası bir nitelik arz etmesi bakımından çalışmalarımıza ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bugün dünya genelinde 8 milyona yakın uluslararası öğrenci var. Türkiye 350 bini aşkın misafir öğrenci sayısıyla dünyada altıncı sırada yer alıyor. 198 ülkeden gelen bu öğrencilerin yüzde 95’i kendi nam ve hesabına öğrenim görüyor. Okul ücretini, yurdunu, kirasını, gıdasını ve hasıl tüm masraflarını kendi cebinden karşılıyor. Ülkemizdeki uluslararası öğrencilerin Türk ekonomisine yaptığı yıllık katkı 3 milyar doların üzerindedir. Küresel yükseköğretim ekonomisi ise 370 milyar doları aşıyor. Görüldüğü üzere önümüzde değerlendirme bekleyen çok ciddi bir potansiyel bulunuyor. Biz de bu potansiyeli layıkıyla değerlendirmek niyetindeyiz. Ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısını orta vadede 500 bine, uzun vadede ise 1 milyona çıkarmayı hedefliyoruz.
Şimdi biz böyle iddialı konuşunca hemen birileri çıkıyor, bizi eleştirmeye, gençlerimizi bize karşı kışkırtmaya başlıyor. Oysa ortada tenkit edilecek değil, takdir edilecek bir vizyon var. Küresel eğitim vizyonumuzu idrak edemeyen çevrelere şunları bugün bir kez daha hatırlatmak isterim: Misafir öğrencilere tahsis edilen kontenjanlar vatandaşlarımıza ayrılan kontenjanların tamamen dışındadır. Yani kimse kimsenin hakkını yemiyor, gençlerimizin hakkını gasp etmiyor. Akademisyeniyle, öğrencisiyle, stajyeriyle farklı kıtalardan ülkemize gelen bu kardeşlerimiz, Türk üniversitelerine önemli katkılar sağlıyor.
Şunu da özellikle ifade ediyorum. 150 binin üzerinde Türkiye mezunumuz ülkeleriyle Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde kritik roller üstleniyor. Gittiğimiz her yerde Türkçe konuşan, Türkçe düşünen, memleketine ve münasebetlerimize katkı yapmak için canla başla çalışan, Türkiye için dua eden Türkiye mezunlarıyla karşılaşıyoruz.
“Daha nitelikli öğrencileri ülkemize çekebilmenin yollarını aramalıyız”
Lümpen bir ırkçılıkla ve dar bir bakış açısıyla uluslararası öğrencilerimizi hedefe koyan odaklar ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye’nin uluslararası eğitimde lider ülke olma yürüyüşünü durduramayacaklardır.
Tabii burada şunu da belirtmek durumundayım. Uluslararası öğrenci politikalarında amaç ve hedeflerin iyi belirlenmesi, kurumlar arası uyum ve koordinasyonun sağlanması çok önemlidir. Türk dünyasından Afrika’ya, Balkanlar’dan Latin Amerika’ya, Ortadoğu’dan Güney Asya’ya üniversitelerimize olan ilgi giderek artarken beşeri sermayeyi en etkin şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Daha nitelikli öğrencileri ülkemize çekebilmenin yollarını aramalıyız.
Yükseköğretim sistemimizin uluslararası konumunu güçlendiren bir başka mühim gelişme ise şudur: Son yıllarda üniversitelerimiz kampüslerini yurt dışına taşıyarak kültür coğrafyamızın farklı köşelerinde yeni akademik birimler kurmaya başladı. Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkelerle akademik ve kültürel iş birliklerimizi geliştirecek adımlar atıyoruz. Geçtiğimiz sene Bakü’de açılan Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi eğitim öğretime başladı. 27 Ocak’ta Taşkent’te kurulan Uluslararası Türk Devletleri Üniversitesi bir başka adımdır. Kuruluş çalışmaları devam eden Türkiye-Suriye Dostluk Üniversitesi inşallah çok yakın bir zamanda Şam’da kapılarını öğrencilere açacak.
Kazakistan, Somali, Filipinler ve Bosna-Hersek’te açılan üniversitelerimize bağlı fakültelerimizle yükseköğretim ihraç eden bir ülke konumuna geldik. Yükseköğretim Kurulumuz başta olmak üzere tüm bu çalışmalarda emeği geçen kurumlarımızı, üniversitelerimizi ve hocalarımızı milletim adına tebrik ediyorum.
“Üniversite toplumun önünde olmalıdır”
Kıymetli misafirler, toplumdan uzak, milletten uzak, bulunduğu şehirden, ülkenin ve milletin gerçeklerinden uzak bir üniversite, üniversite kavramının özüne aykırıdır. Üniversite toplumun önünde olmalıdır. Topluma öncülük etmeli, toplumun güncel sorunlarına çözüm yolları geliştirmelidir. Değilse, asli misyonunu yerine getiremiyor demektir.
Yükseköğretim sistemimizin ön lisans ve lisans düzeylerini kapsayacak şekilde iş yerlerinde uygulamalı eğitim modelinin yaygınlaştırılmasını bu bakımdan önemli buluyoruz. Bu modelle staj uygulamalarını iş yeri temelli mesleki eğitime dönüştürmeyi hedefliyoruz.
Diğer taraftan yeni dönemde ders planlarını sadeleştireceğiz. Öğrencilerimizin projeler geliştirebilecekleri, uygulama ve araştırma temelli öğrenme modellerini hayata geçireceğiz.
Bu dönüşümün en somut çıktılarından biri de pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi öğrencilerimize 3 yılda mezun olabilme imkanı sunacak yapısal reformların gündeme alınmasıdır.
Bu reformlarla yükseköğretim sistemimiz hem daha verimli hem de uluslararası standartlara daha uyumlu bir yapıya kavuşacaktır. Yeni düzenlemelerimiz şimdiden hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Bu düşüncelerle 2025-2026 akademik yılının bir kez daha hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Hocalarımıza, öğrencilerimize, üniversite çalışanlarımıza canıgönülden başarılar diliyorum. Sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun”.