ABD’NİN KATAR ÇELİŞKİSİ

* Karayolları Genel Müdürlüğünün (KGM) sorumluluğundaki otoyollarda geçiş ücretleri, 1 Ocak 2026’dan itibaren her yıl otomatik olarak artacak…
* İşte datayı!…
UHA / İnternational News Agency
İSTANBUL, 26 EYLÜL 2025 –
Hasan BİRGÜL, Katar’ın, bu eylemi uluslararası hukukun ve diplomatik teamüllerin açık ihlali olarak tanımlarken, İsrail’in ise bunu “terörle mücadele” söylemiyle meşrulaştırmaya çalıştığını belirterek, “Lakin gerçek şu ki, bu saldırı hem bölgesel barış çabalarını dinamitledi hem de Washington’un müttefiklik ilişkilerini sorgulanır hale getirdi” dedi.
Katar’ın, uzun süredir Hamas ile İsrail arasında yürütülen ateşkes görüşmelerinde merkezi bir rol üstlendiğine hatırlatan BİRGÜL, şunları söyledi:
“Doha, taraflar arasındaki dolaylı temasların adresiydi; ABD dâhil pek çok aktör bu süreçlerde Katar’a güveniyordu. Ayrıca Katar, sadece diplomatik bir arabulucu değil, aynı zamanda ABD’nin en önemli askeri ortaklarından biridir. Al Udeid üssü, Washington’un Orta Doğu’daki askeri varlığının kalbi olarak bilinir. Böyle bir ülkenin başkentinin İsrail tarafından hedef alınması, yalnızca Doha’ya değil, doğrudan ABD’nin bölgedeki çıkarlarına da meydan okumak anlamına geliyor.
Saldırının ardından Doha yönetimi İsrail’i “devlet terörizmi” ile suçladı. Barış görüşmeleri askıya alındı ve Katar’ın tarafsız arabuluculuk rolü ciddi biçimde tartışmaya açıldı. ABD Başkanı Donald Trump, saldırıdan dolayı “çok mutsuz” olduğunu dile getirdi. Ancak bu açıklama, Washington’un ikiyüzlü tutumunu gizleyemedi. ABD, saldırıdan önce bilgilendirildiğini iddia ederken, Katar böyle bir uyarı almadığını ve saldırının başladığı anda haberdar edildiğini açıkladı. Bu çelişki, Washington’un kendi müttefikleriyle ne kadar şeffaf olduğunu ve İsrail’i ne ölçüde denetleyebildiğini tartışmalı hale getirdi. Gerçek şu ki, ABD bu olayda da soykırımcı İsrail’in saldırganlığına sessiz kaldı”.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Katar’a yönelttiği tehditlerin ise krizi daha da derinleştirdiğini söyleyen (ULESAM) Dış Politika Araştırmacısı Hasan BİRGÜL, ““Ya Hamas liderlerini çıkarın ya da yaptırımla karşılaşırsınız” diyerek Doha’ya ültimatom veren Netanyahu, gerekirse yeni saldırılar düzenlenebileceğini de açıkça ifade etti. Bu söylem, sadece Katar’ı değil, bölgedeki tüm aktörleri hedef alan bir meydan okumaydı. Uluslararası hukuk, devletlerin egemenliği ve diplomatik teamüller, İsrail’in saldırganlığı karşısında hiçe sayıldı” ifadesini kullandı.
Hasan BİRGÜL, ABD-İsrail-Katar üçgeninin, bu saldırıyla birlikte derin bir kriz yaşadığını belirterek, şöyle devam etti:
“İsrail, koşulsuz destekten cesaret alarak kendi soykırım politikalarını sürdürürken, ABD müttefiklerine karşı güvenilirliğini kaybediyor. Katar ise bir yandan doğrudan saldırıya uğrayan ülke, diğer yandan barış masasındaki misyonu yok edilen bir arabulucu olarak köşeye sıkışıyor. Ortaya çıkan tablo birkaç temel gerçeği açığa çıkarıyor: Birincisi, ABD’nin güvenlik garantileri müttefiklerini koruyamıyor; Katar gibi stratejik bir ortak bile saldırıya açık hale geldi. İkincisi, diplomasi yerle bir oldu; Doha’nın yürüttüğü ateşkes girişimleri tamamen çöktü. Üçüncüsü, uluslararası hukuk ve egemenlik ilkeleri alenen ihlal edildi. Dördüncüsü, ABD’nin bölgedeki itibarı ağır bir darbe aldı; Washington hem İsrail’in suç ortağı hem de müttefiklerine karşı güvenilmez bir güç olarak algılanmaya başladı”.
“Dahası, bu saldırı sadece Katar’ın güvenliğini değil, tüm bölgesel dengeyi tehdit ediyor” diye vurgulayan (ULESAM) Dış Politika Araştırmacısı BİRGÜL, Katar’ın, uzun süredir enerji diplomasisiyle küresel sahnede güçlü bir aktör haline geldiğini; Avrupa’nın enerji arz güvenliği ve ABD’nin stratejik çıkarları açısından kritik bir rol oynadığının altını çizdi.
Hasan BİRGÜL, “Böyle bir ülkenin topraklarının saldırıya uğraması, sadece Orta Doğu değil, küresel siyaset açısından da sarsıcı bir gelişmedir. İsrail’in bu saldırıyla verdiği mesaj açıktır: Egemenlik tanımıyor, diplomasi tanımıyor, müttefiklik ilişkilerini hiçe sayıyor” değerlendirmesinde bulundu..
Sonuçta İsrail’in Katar’a saldırısının, yalnızca Doha’ya yönelmiş bir askeri operasyon değil; uluslararası düzeni, müttefiklik ilişkilerini ve diplomatik dengeleri altüst eden bir dönüm noktasıdır. Soykırımcı İsrail’in saldırganlığı karşısında sessiz kalan her güç, bu suça doğrudan ortak olmaktadır. Katar’ın arabuluculuk rolü ciddi biçimde zedelenmiş, barış arayışları büyük yara almış, ABD’nin stratejik itibarı sarsılmıştır. Orta Doğu’da savaşın dili güçlenirken diplomasinin dili zayıflamaktadır. Ve en çok da ABD-İsrail-Katar üçgeninde ortaya çıkan bu büyük çelişki, Washington’un kendi müttefiklerine karşı bile ne kadar çaresiz kaldığını tüm çıplaklığıyla göstermektedir.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı