enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
07:05 Türk mühendisler geliştirdi: ABD ordusu da kullanıyor
06:55
06:53 Azerbaycan-Rusya arasında Türkiye kilit rol oynuyor
06:22 Bakan Mehmet Şimşek: “Bu not artışı, süreci başarıyla yönettiğimizi ve ekonomimizin dayanıklılığını teyit ediyor”
00:02 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde (KSÜ) “TÖMER Yaz Okulu Belge Takdim Töreni” düzenlendi.
23:20 İran ile İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki nükleer faaliyetlere ilişkin görüşmeler için heyetler, İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda ikinci kez bir araya geldi.
16:46 SPD Başkanı Yıldız : Çeşme’nin Suyu Siyasi Polemik Konusu Olmamalı. Büyük Resim Ortada
10:04 Hackerların yaz tatillerinde kullandığı yöntemler: Dikkat! USB portları tatilciler için tuzak olabilir.
08:52 Türkiye’de su sıkıntısı: ‘Gelince altın bulmuş gibi koşturuyoruz’
07:30 Türk eğitimli başmüzakereci Kırım Tatarı kökenli Rüstem Umerov
07:14 Etki Odaklı Sohbetler’in yeni konuğu Dönüşüm Derneği
07:00 Fransa’nın Filistin’i devlet olarak tanıma kararına tepkiler ne oldu?
06:32 Dünya, İsrail’in Filistin’e Yönelik Uyguladığı İnsan Hakları İhlallerine Yıllardır Tepki Gösteriyor
00:44 Gergerlioğlu, Dilovası Tavşancıl’da yapılmak istenen depolama alanına ve D100’ de yaşanan ölümlü trafik kazalarına dikkat çekti
00:30 Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Bulut’tan TCMB Faiz Kararına İlişkin Değerlendirme
00:29 Filistin’i devlet olarak tanıyan ve tanımayan ülkeler hangileri, gerekçeleri neler?
00:28 Terörsüz Türkiye Komisyonu kuruluyor
00:20 İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: Orman yangınlarına ilişkin 27 şüpheli tutuklandı
00:04 Adalet Bakanı Tunç, “Siyasi partilerin her birine sorduğumuz zaman hepsi yeni, demokratik bir anayasa istiyor.”
19:30 Bilecik ve İzmir afet bölgesi ilan edildi
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Müslümanların kafasının çok kolay karışacağına ve hemen dinden çıkacaklarına dair inanç nereden kaynaklanıyor?

Müslümanların kafasının çok kolay karışacağına ve hemen dinden çıkacaklarına dair inanç nereden kaynaklanıyor?
9 Haziran 2025
11
A+
A-

* Tarih boyunca ve bütün tek tanrılı dinlerde, kutsal kitapta yazanları yorumlama ve anlamlandırma tekeline sahip olmak isteyenlerle kendi yorumlarını yapmak isteyenler arasında bir mücadele olagelmiş.

UHA/ İnternational News Agency

Karar yazarı İsmet Berkan: 20 yıllık Ak Parti iktidarının en önemli sonucu | Independent Türkçe

Yazar* İsmet BERKAN

10 Haber’den Gazeteci-Yazar İsmet BERKAN, “Müslümanların kafasının çok kolay karışacağına ve hemen dinden çıkacaklarına dair inanç nereden kaynaklanıyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. BERKAN’ın yazısı şöyle:

ANKARA, 08 HAZİRAN 2025 – Hazreti İsa’yı düşünün. O bir Yahudiydi ve Yahudi dininin nasıl daha güzel olacağını anlatmaya çalışıyordu. Onu tehdit olarak görenler Romalı paganlar değildi; tam tersine Kudüs’teki Yahudi kralı ve din adamlarıydı.

Nitekim onların çabası ve şikayetleri sonucu Roma askerleri İsa’yı yakaladı, çarmıha çiviledi ve öldürdü.

İsa’nın havarilerinden Pavlus, Yahudilerin dinini düzeltmekten ümidini kesince Hristiyanlığı, yani ‘Mesihçilik’ dinini kurdu. (Daha önce yazmıştım, Hazreti İsa’nın adı bütün dillerde ‘Mesih’ anlamına geliyor, yani ‘Kurtarıcı.’)

Ama Pavlus’un kurduğu kilise bir süre sonra ikiye bölündü. Görünürdeki sebebi, ‘Kurtarıcı’nın görüşlerini kimin daha doğru yorumladığıydı. Roma kilisesi kendini İstanbul’dan ayırdı. Böylece ortaya ‘ortodoks’luk ve ‘katoliklik’ çıktı.

İleride katolik kilisesi bölünecek, içinden protestanlık genel ismi altında örgütlenen çok sayıda farklı kilise daha çıkacaktı.

Bunlar hep görünüşte kutsal kitabı kimin daha doğru yorumladığına ilişkin tartışmalardan ötürü yaşanıyordu ama esas meselenin tanrının adını kullanıp dünyevi güç elde etmek olduğunu, yani esas meselenin siyasi olduğunu görmek zor değil.

İslamda da aynı şey oldu. Hazreti Muhammed öldüğünde cenazesi daha yıkanıp kefenlenmeden müslümanlar kendilerine bir halife seçtiler. Bu halifelik meselesi en sonunda Hazreti Ali’nin hak iddia etmesiyle İslamda Şii-Sünni bölünmesini getirdi. Sözde mesele İslamı doğru yorumlamaktan çıkıyordu ama elbette konu siyasiydi.

Dini yorumlamada bir tekel sahibi olma konusu, bütün dinlerde iç kavgaların başlıca sebebi.

Şimdi Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı biliyorsunuz arkasına siyasi iktidarı da alarak bu kavgada atağa kalktı, Kuranı Kerimin Türkçe çevirilerinin beğenmediklerini imha bile edebilecek artık.

Buradan bir başka önemli kavgaya geliyoruz.

Bütün tek tanrılı dinlerde yaşanan bir düşünce özgürlüğü kavgası daha var: O dinin gücünü kullanmak, o güce sahip olmak isteyenlerin ilk yaptığı işlerden biri, dinin özünde yer alan evrenselleşme iddiasını sürdürür gibi gözükürken bir dar yerelliği savunmaları.

Bunu da kutsal kitabın dilini kısıtlayarak yapıyorlar. Yahudilik dini zaten evrensellik iddiasında değil; bu dine inananlar tanrının dinlerini sadece kendi etnik gruplarını oluşturan 12 kabile için indirdiğine inanıyorlar. O kabilelerin konuştuğu dilin dışında dua elbette edebilirsiniz ama ibadet edemezsiniz.

Roma ve İstanbul kiliselerinin birbirinden ayrışmasını tetikleyen olay, Hristiyanlığın kutsal kitabı olan Yeni Ahit’in Yunanca’dan Latinceye tercümesinde çıkan bir anlaşmazlıktı. Bu anlaşmazlık aynı zamanda dini yorumlamakla ilgili bir farktı. Hazreti İsa’nın annesi Meryem kutsal bir kişi miydi, değil miydi?

Baktığınızda İslamda da Kuranı Kerimin tercümesi yoktur aslında. Daha doğrusu vardır ama bunlar ‘Kuranı Kerim Tercümesi’ olarak değil, Kuranı Kerim Meali olarak adlandırılır.

Neden meal? Çünkü çevirmenin çeviri sırasında bir dizi yorumda bulunması gerekir. Kuranı Kerimin ilk yazılı hale getirildiği Arapça ile günümüzün Arapçası arasında doğal olarak ciddi bir fark var. Buna, Arapça ile diğer diller, mesela Türkçe arasındaki farkları eklediğinizde, çeviri yapmanın zorluğu ortaya çıkar.

Bu durumda bazıları 1400 yıl önceye ait bir Arapçayı kendisi kutsalmış gibi yorumlar, neredeyse hiç anlamadan Arapça Kuranı Kerimi ezberlemeyi ve ezberletmeyi görev edinir. Oysa dinin size ne söylediğini anlayabilmelisiniz.

Dini doğru yorumunun kendi yorumları olduğunu söylemekte ısrar edenler, kendi çevirilerinin de en doğru çeviri olduğunu söylerler doğal olarak ve bu kavga başlar. İşte bugün Diyanet’in kavgayı bir basamak yukarıya taşıyıp beğenmediği mealleri yok etme emri verme hakkı elde etmesi bu kavganın bir yansıması.

Ama sanıyorum bütün tek tanrılı dinler açısından en önemli kavga, bağımsız düşünebilme kavgası.

Dini iktidarı elinde tutanlar, neredeyse tarih boyunca, en küçük bir bağımsız düşünme girişiminden bile rahatsız oldular.

O yüzden, her zaman en büyük düşman olarak felsefeyi ve bilimi gördüler. Çünkü bu iki disiplin, dini iktidarı elinde tutanlara göre, ‘sapkın’ fikirlere kaynaklık ediyordu, bu iki disiplin ‘dinin sorgulanmasına’ neden oluyordu.

Felsefeyi ve bilimi tehdit olarak görme, Hristiyanlık dininde geçmişe göre çok daha hafiflemiş, en azından biçim değiştirmiş durumda. Buna karşılık Yahudilik ve İslamda bu konu daha şiddetli yaşanıyor. (Ama neyse ki eski çağların insanları idama kadar götüren şiddetinde değil.)

Hatırlayın, daha yakın zaman önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişimiyle Yüksek Öğrenim Kurulu YÖK, İlahiyat Fakültesi müfredatından felsefe derslerini çıkardı. Sonra toplumda öyle bir tepki oluştu ki bu dersler kısmen de olsa geri kondu.

Oysa felsefe, dinin kendisinin de aslında önemli bir parçası. Din felsefesi diye bir şey de var ve felsefenin düşünme disiplinlerini, bu disiplinler içinde dine karşı söylenen tezleri bilmeden dini savunmak da kolay değil. Ama bizim Diyanet İşleri Başkanlığımıza göre felsefe dersi gören İlahiyat öğrencileri ‘dinden çıkıyor’du.

Gerçekte kimsenin dinden çıktığı, ‘Ben artık ateist oldum, deist oldum’ dediği yoktu, felsefe okuyanlar Diyanet’in (veya başka bir hocanın) din yorumunu sorguluyordu sadece.

Oysa Diyanet’in de, bütün o tarikat şeyhi hocaların da başarmak istediği tek bir şey var: Dini yorumlama konusunda tekel olmak.

Felsefe, özgür düşünce işte bu tekeli zorluyor, başka bir şeyi değil. Bu din kurumları en çok dinin kendi içinden gelen itirazlardan korkuyorlar ve itiraz edeni ‘Ateist’ diye damgalamaktan da geri kalmıyorlar.

‘Biz müslümanlara felsefe öğretirsek onlar dinden çıkarlar’ diye üzerinde pek düşünülmeden kabule edilen bir tez var.

Sorgulanması gereken şey tam da bu: İlahiyat Fakültesinde felsefe dersi gördü diye dinden çıkacak kadar ‘zayıf inançlı’ insanlar nerede yetişiyor?

Yoksa aslında onlar dinden çıkmıyor da sadece sizin din üzerindeki iktidarınızı mı tehdit ediyor?

***

Yazar Hakkında:

10 Haziran 1964 doğumlu olan İsmet Berkan, Türkiye’nin ilk Gazetecilik Enstitüsü (bugünün İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi) mezunu kadın gazetecilerinden Necla Tümay Berkan’ın oğludur. Henüz çocuk denecek bir yaşta, 14 yaşında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. 1978’den 1991 yılına kadar Cumhuriyet gazetesinde spor muhabirliği, sayfa sekreterliği ve yayınlanan eklerin editörlüğünü yaptı. Para dergisinde genel yayın yönetmeni, Aktüel dergisinde editörlük görevi yaparken, bu sırada Hürriyet gazetesinde medya ile ilgili bir köşe kaleme aldı. 1994 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinin yayın hazırlıklarına katıldı, 1996 Mart ayına kadar bu gazetede yazıişleri müdürü ve yazar olarak görev yaptı. Yeni Yüzyıl’daki bir iç anlaşmazlık sonrası bu gazeteden ayrıldı. Bir dönem Posta gazetesinde köşe yazarlığı yaptı, bir yandan da Radikal gazetesinin yayın hazırlıklarına katıldı. Radikal’in yayın hayatına başlamasıyla gazetenin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı oldu. 2000 yılının Ekim ayında gazetenin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Uzun süre yürüttüğü bu görevine 31 Ağustos 2010’da veda etti. Halen Hürriyet gazetesi yazarı olarak mesleğini sürdürmektedir. Berkan’ın Asker Bize İktidarı Verir mi?, Birden Farkettim! Benim de Bir Hayatım Vardı, 28 Şubat’tan Balgat’a Mücahit!.. adlı kitapları yayımlandı. ıngilizce bilen ısmet Berkan evli ve 2 çocuk babasıdır.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.