Belirsizlikler Çağında BRICS+ ve Yeni Küresel Düzen

BRICS+ Batı’nın hakim olduğu normatif düzene alternatif bir değerler sistemi öneriyor mu? Yoksa sadece çıkar temelli bir bloklaşma mı söz konusu?
Dr. Tunç DEMİR, SETA Araştırmacı
BRICS, kurulduğu 2009’dan itibaren Batı merkezli küresel düzene yönelik eleştirilerin taşıyıcısı konumunda olan bir örgütlenme. Aynı zamanda çok kutupluluğu savunan ve Küresel Güney’in temsil gücünü artırmayı hedefleyen bir anlayışa sahip. Topluluğun temelini oluşturan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin dış politika öncelikleri, yönetim biçimleri ve ideolojik angajmanları aslında birbirinden oldukça farklıydı. Ayrıca Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin dahil olduğu son genişlemeyle bu çeşitliliğe monarşiler, teokratik rejim ve kırılgan demokratik yapıların da eklemlendiği görüldü. Bu durum ise BRICS+ içinde daha fazla ideolojik çeşitliliği beraberinde getirdi. Kısacası ortaya çıkan tablo ortak bir değerler sistemi oluşturmayı oldukça güçleştiriyor.
Nitekim BRICS+ üyesi ülkeler Batı’nın egemenliğindeki küresel yönetişimi, siyasi ve ekonomik yapıları sorgulayan bir yaklaşım geliştirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de çok taraflılık, kapsayıcılık ve kalkınmayı önceleyen ilkeler üzerinden alternatif değerler sistemi önerme niyetiyle hareket ediyor. Ancak yine de BRICS+ üyeleri arasındaki çıkar ve siyaset farklılıkları bu niyetin pratiğe geçmesinin önünde engel veya sınırlılık olarak bulunmakta. Ayrıca BRICS+’ın giderek hibrid bir yapıya büründüğü de dikkat çekmektedir. Yani hem ideolojik hem de pragmatik boyutları olan ve anti-Batı bir platformdan ziyade çok kutupluluğu araçsallaştıran stratejik bir iş birliği zemini haline gelmektedir.
Sonuç olarak BRICS+’ın şu aşamada Batı’nın kurduğu değerler sistemine karşı pozitif bir alternatif sunmaktan çok bu sistemi dengelemeye çalışan, çıkar temelli pragmatik bir güç bloku görünümüne sahip olduğu öne sürülmekte. Ancak küresel yönetişimdeki meşruiyet krizinin derinleşmesiyle birlikte BRICS+’ın zamanla sadece karşı çıkmakla yetinmeyip alternatif ilkeler ve normlar üretme yönünde dönüşüm yaşaması da ihtimal dahilinde bulunuyor.
***
Yazar hakkında