SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, Türkiye’de siyasi sistemin, iki partili bir yapıya dönüşüyor olduğunu tespit etmek için erken olduğunu söyledi.
(TÜHA) Türkuaz Haber Ajansı’na değerlendirmede bulunan Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, bir önceki yazısında ,“Türkiye iki partili bir sisteme mi gidiyor?” sorusu etrafında Türkiye’nin parti sisteminin geleceğine yönelik bir girizgâh yaptığını hatırlattı ve söz konusu soruyu cevaplandırma açısından faydalı olduğunu düşündüğü nü, bazı ülkelerin parti sistemlerinin özelliğine değindiğini ve İlgili sorunun cevabını da bu yazıda tartışacağını belirtti..
Öncelikle Türkiye’de siyasi sistemin, iki partili bir yapıya dönüşüyor olduğunu tespit etmek için erken.olduğunu açıklayan Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, Ancak yönetim sisteminin başkanlı bir siyasal sisteme dönüşmesinin bir sonucu olarak, parti sisteminin iki blok etrafında şekilleneceğini şimdiden söylemenin mümkün olduğunu ifade ediyor.
Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, “Toplumun mevcut ideolojik yönelimleri, sosyal bölünmelerin oy verme davranışına etkisi, partiler arasındaki oy geçişkenliğinin tarihsel seyri ve siyasal ve toplumsal kutuplaşma eğilimleri üzerinden bu tespitin altını doldurabiliriz” dedi..
Türkiye siyasetinin partiler açısından tarihsel seyrine bakıldığında merkez-çevre-sağ-sol, muhafazakâr-laik tanımlamaları, aynı zamanda bu iki blokun sınırlarının belirlenmesinde işaretleyici olarak kullanılan kavram setleri olduğuna vurgu yapan Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, “1946-1960 arasında işleyen saf iki partili sistemin temel belirleyici dinamiği, yakın geçmişin siyasal mirasıydı. Dolayısıyla bu dönem sonrasında, Türk parti sisteminin iki ana ekseni de bu kurucu dönemin toplumsal ve siyasal konumlanması üzerinden yürümüştür” değerlendirmesinde bulundu..
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş,1965 sonrasında “sağ ve sol siyaset” hâlinde devam eden bu iki eksenin, istisnai dönemler hariç, “blok” özelliğini koruduğunu hatırlatarak, bu iki blokun içerisinde merkeze yakınlığı ve uzaklığı farklı olsa da birçok parti kurulduğunu, Ancak iki bloktaki partilerin her birinin temel özelliğinin ideolojik yönelimleri ve seçmen profilleri açısından birbirine benzemeleri olduğuna dikkat çekti.
Bu iki blok arasındaki en belirleyici unsurun, seçmenlerin bloklar arası değil blok içi geçişkenlik özelliği göstermesi olduğunu belirten Yrd.Doç.Dr. Nebi Miş, “Daha da netleştirirsek, ideolojik yönelimleri benzer seçmenlerin aynı blok içinde, (sağ ya da sol) yer değiştirmesi yaygındır. Bu açılardan bakıldığında blok içi oy geçişkenliği fazla iken; ideolojik bloklar arasındaki oynaklık düşüktür” ifadesini kullandı.
Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, “Partiler ne kadar bölünürse bölünsün, oylar bloklar içinde yer değiştirmiştir. Blok içi oy geçişkenliğinin fazla olması ise, askerî darbelerden dolayı partilerin uzun ömürlü olamaması ve parti-seçmen özdeşliğinin uzun dönemli olarak sağlanamamasıdır. Örneğin sağ muhafazakâr bir seçmenin, farklı seçimlerde ANAP, DYP, RP vb. partilere oy vermesi yüksek ihtimal iken; CHP, DSP ya da SHP gibi sol partilere oy vermesi istisnai bir durumdu” dedi.
1973-77 ve 1999’daki seçimlerde sol partilerin (CHP, DSP) seçimlerde en yüksek oyu almasının konjonktürel olduğuna hatırlatan Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, “Biri Kıbrıs’a müdahalenin, diğeri ise terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanması ile doğrudan ilgilidir. Her iki seçimde de seçimlerden birinci sırada çıksa da tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde edememiştir. Bu bağlamda demokratik çok partili hayata geçilmesinden bu yana CHP geleneği hiçbir zaman tek başına iktidar olamamıştır. Ama tek başına iktidar olamasa da, parti isimleri bazen değişmekle birlikte, siyasetin sol-Kemalist blokunun kesintisiz ve sürekli taşıyıcılığını yapmıştır” şeklinde değerlendirdi.
1950 seçimlerinden bu yana, darbe hükûmetleri hariç, sağ-muhafazakâr partilerin içinde olmadığı hiçbir hükûmetin de kurulamadığına dikkat çeken Yrd.Doç.Dr.Nebi Miş, bu açılardan bakıldığında, aslında sistemde birçok farklı parti bulunmasına rağmen, seçmenin tercihleri açısından iki ana bloğun siyasal sistemin taşıyıcı kolonu vazifesi görrdüğününün altını çizdi..
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Yrd.Doç.Dr. Nebi Miş, makalesinin sonunda, “Bu iki blok içinden, ideolojik konumlanmanın ötesinde etnik hassasiyetlerin daha belirleyici olduğu milliyetçi Kürt partilerinin, bu iki bloktan hangisine yakın olduğu seçmen kimliği ve parti ideolojileri arasındaki mesafe açısından farklı bir tartışmanın yapılmasını gerekli kılmaktadır” dedi.
2002’den itibaren Türkiye’nin parti sisteminin, “hâkim parti”li bir yapıya doğru gitmekte olduğuna vurgu yapan Yrd.Doç.Dr. Nebi Miş, sistemde hâkim bir partinin olmasının, bu iki bloklu siyasetin belirginleşmesini daha da kolaylaştırmakta olduğunu, Ancak, hâkim partinin sistem üzerindeki esas etkisinin, uzun dönemli olarak iki bloklu bu yapıda muhalefet kanadının iktidara gelmesinin gittikçe zorlaşacağını ve bu bağlamda siyasetinin ne anlama geldiğini tartışacağını kaydetti.
HABER : Ataner YÜCE
KAYNAK : SETA, UHA HABER